Zaman, 25 Nisan 1915; yer, Conkbayır.
Mustafa Kemal adındaki genç komutan cephanesi biten askerlere seslendi.
“Süngü tak!”
Süngüler takılırken devam etti. “Ben size taarruz emretmiyorum; ölmeyi emrediyorum!..”
Her asker gibi Mehmet de ölüm emrini alıp başının üzerine koydu; koyarken de köyünde bıraktığı Ayşe’sinin çağla rengindeki gözlerinden dökülen yaşları anımsadı ve gülümsedi… Gülümsedi ve öldü!
Herhangi bir zaman, herhangi bir yer.
Mutluluk hayalleri kururken sevdiğinizin son sözü sadece kalbinizi ve düşlerinizi kırmakla kalmaz o zamanı da parçalar!
“Artık seninle olmuyor, her şey bitti!”
Bu cümleyle birlikte, bakışlarını, saçlarını, sesini, dudaklarını aynı parantezin içine tıkıştırıp, beyninizin bir yerine sıkıştırırsınız!
Zaman, 27 Mayıs 1960; yer, Türkiye.
Başbakan Adnan Medres’in Amerika’ya inat Moskova’ya göz kırpması nedenlerin içinden çıkartılarak çeşitli bahanelerle Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yönetime el koyması ve bir Başbakan’ın iki arkadaşıyla birilkte 17 Eylül 1961’de darağacına yürümesi… Darağacındakiler için zaman o anda bitmiştir; ama yağlı urganı o üç kişinin başına geçirenler in ellerinde ve gözlerinde o an saklanırken tarihin de sayfalarında yerini almıştır.
Herhangi bir zaman, herhangi bir hastanenin bir odası.
Doktorunuz size ait elindeki verileri uzun uzun inceledikten sonra umarsız hastalığınızı bildiriyor. Gözlerinizi doktorun gözlerinden çekip boşluğa bakar gibi elindeki kağıtlara bakıyorsunuz; ölümü beklerken geçen zamanda o ses ve o boşluk aklınızın başköşesinde bir tabutun içinde öylece durmaz mı?
Zaman, 12 Eylül 1980; yer, Türkiye.
Sabaha karşı; daha güneş doğmadan, uyuyanlar uyanmadan şehirlerde gezen tanklara tanıklık ediiyor zaman.
TRT’de önce İstiklal Marşı, ardından Harbiye Marşı ve ardından Orgenaral Kenan Evren imzasıyla okunan bildiri.
“Aziz Türk Milleti… İşte bu ortam içinde Türk Silahlı Kuvvetleri … ve ülke yönetimine bütünüyle el koymuştur…”
Ve Mehmet işkencede ağlıyor; nışanlısı Ayşe’nin çağla rengindeki gözlerini düşünerek ağlıyor!.. Sonraki yıllarda o acı çektiği zamanı hep yanında taşıyor! Bu arada Diyarbakır Cezaevi’nde PKK denilen bir cenin bedenlenmeye başlıyor!
Zaman 2011; yer, Türkiye.
Falanca yerde pusuya düşen askerlerden üç şehit… Filanca karakol baskınında beş şehit…
Ve Mehmet ölmeden önce, sözlüsünün çağla rengindeki gözlerini düşünürken mırıldanıyor, “ölmek bir şey değil, Ayşe çok ağlayacak,” diyor.
Her anın içinde sakladığı birşeyler vardır. Elbette saklanmalıdır bunlar; ama sapla samanı karıştırmadan saklanmalıdır.