Yrd. Doç. Dr. Savaş Eğilmez, Türk tarihinde, otoritenin kadına ve çocuğa karşı işlenen tecavüz ve cinayet suçlarının cezasının ölümle sonuçlanmasına çok dikkat edildiğini ifade ederek idam cezasının geri getirilmesi gerektiğini belirtti.
Erzurumajans-Atatürk Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi, Yrd. Doç. Dr. Savaş
Eğilmez, Türk tarihinde, otoritenin kadına ve çocuğa karşı işlenen
tecavüz ve cinayet suçlarının cezasının ölümle sonuçlanmasına çok dikkat
edildiğini ifade ederek idam cezasının geri getirilmesi gerektiğini
belirtti.
Suç ve cezanın insanlık tarihinin kendisi kadar eski
olduğunu ifade eden Eğilmez, "Suçun olduğu her yerde mutlaka ceza da
olmuştur. Cezalar pek çok uygarlıkta uzun tecrübelerle ve zaman
içerisinde ortaya çıkan yasalarla düzenlenmeye çalışılmıştır. Ölüm
cezası, devletler tarafından uygulanabilen en sert cezadır. Tarihte,
ağır suçlar ve siyasi karşıtların idam edilmesi neredeyse bütün
toplumlar içerisinde sıkça görülmüştür. İdam cezası, uygulandığı çoğu
yerde, önceden tasarlanmış cinayet, casusluk, vatana ihanet gibi
suçların karşılığı olarak kullanılmıştır. Günümüzde birçok ülkede,
uyuşturucu kaçakçılığı da kişiyi idam cezasına çarptırmaya yetecek bir
suç sayılır. Türk devletlerinde kadınlara karşı işlenen suçların
cezaları, çok ağır ve oldukça caydırıcı olmuştur. Hemen hemen bütün
inançlar tarafından şiddete yasaklanan bu suçlar, Türk toplumu
tarafından da her dönemde kınanmış ve bu suçları işleyenlere diğer
suçlara göre çok daha büyük tepki gösterilmiştir. Türk devletlerinde
kadınlara tecavüz etmenin ve öldürmenin cezası çoğunlukla ölümle
sonuçlanmıştır. Hatta bu tür suçların idamla cezalandırılması yetersiz
olarak görülmüş, suçlular genelde acı çektirilerek öldürülmüştür. Ve
cezalandırma işlemi ölümden sorunda devam etmiştir. Bu tip
cezalandırmalarda amaç ölünün bedenine zarar vermekten ziyade, topluma
verilmeye çalışılan ibret mesajının pekiştirilmeye çalışılmasıdır.
Örneğin, 1156 yılı Malatya'sında bir Ermeni papaz, daha yeni nişanlanmış
olan güzel bir genç kızı kilisede yalnız kaldıkları sırada kandırmaya
çalışarak ondan olmadık şeyler istemişti. Bu uygunsuz teklife genç kızın
tepkisi çok sert oldu ve kiliseden hemen uzaklaşmaya çalıştı. Ancak
papaz ısrarlıydı ve kızın bağırışlarına aldırmayarak zorla tecavüz etti.
Papaz amacına ulaştıktan sonra yaptığının duyulmasından korkarak
kurbanını elleriyle boğarak öldürmüştü. Sonuçta papaz yakalanmış ve
yapılan yargılama sonucunda derisi diri diri yüzülmek suretiyle ölüme
mahkûm edilmişti. Daha sonra da cesedi herkesin önünde yakılmıştır.
Toplum tarafından büyük tepki gösterilen böyle insanların cezaları ve
sonuçları, diğer insanlara ibret olması ve onları caydır¬ması için
kalabalık halk kitleleri önünde sergilenmesine özellik¬le dikkat
edilirdi. Bütün Türk tarihinde uygulanan ceza sistemlerinde idam vardır.
Türk hukuk geleneklerine göre idam cezası olmayan hukuk sistemi,
kamunun vicdanını tatmin etmez ve cezalar içerisinde idamın olmaması,
temel amaç olan caydırıcılıkta önemli bir zafiyet oluşturacağı fikri
hakim olmuştur. Özetle kadim Türk tarihinde, otorite kadına ve çocuğa
karşı işlenen tecavüz ve cinayet suçlarının cezasının ölümle
sonuçlanmasına çok dikkat edilirdi. Yazık ki günümüzde de bu tür suçlar
işleniyor. Maalesef var olan hukuk sistemiz içerisinde, Özgecan Aslan'a
karşı işlenen suçun cezası yok. Suçu işleyen caninin cezası ölümdür.
Bunu sağlamak içinde idam geri gelmelidir. Bu tür olayların bir daha
yaşanmaması dileğiyle, Özgecan'a Allah'tan rahmet, ailesine ve
sevenlerine de başsağlığı diliyorum. Mekânı Cennet olsun." diye konuştu.