Bu sözler Erzurumsporun eski futbolcularından Hüseyin Topkayaya ait. Eskiden de öyleydi, yine samimi, yine sahici. 1992-1998 yılları arasında Erzurumsporda forma giymişti Hüseyin.
Orta sahada oynardı, tekme kafa sokan oyunculardandı. Devamlılığı olan bir oyuncuydu ve pek ender yedek kalırdı. O zamanlar Erzurumspor un misali teknik direktör öğüten bir değirmen gibiydi. Ama her gelen hoca da aslen Karslı olan ama bir Erzurumlu gibi kabul gören bu oyuncunun hırsını görür, illa ki ona onbirde forma verirdi.
20 yıl önce Erzurumdan ayrılmış, bir süre Konya ve Diyarbakır takımlarında oynadıktan sonra futbolu bırakmış, menajerliğe soyunmuştu. Haberlerini alıyordum ama kendisiyle bu süre zarfında hiç görüşme imkanı bulamamıştım. İstanbul gezimde onunla da buluştum. Cihangirde oturuyor, bekardı, yine bekarmış. Galata kulesinin altındaki kıraathanede sohbet ettik Hüseyin ile. Bir süredir menajerlik de yapmıyormuş, yurt dışında ticaret ile ilgili planları varmış, onları anlattı.
Tabi sohbetimizin her anında eski Erzurumspor vardı ve her Erzurumspor sohbetinde de iç çekiyor, yaşadığı o günleri anıp duruyordu. Gıyasettin Yükselden, masör Erdaldan, amigo Yusuftan, Gürcükapılı fanatik Şadiden bahsetti durdu hep. Unutmuşluğu yok, hepsi de dün gibi aklında, en çok da ona şaşırdım.
3 saate yakın birlikteliğimizde son cümleleri şunlar oldu ki sizinle paylaşmadan olmaz: Bir daha dünyaya gelsem yine futbolcu olurdum. Ama hep Erzurumsporda oynayan bir futbolcu olurdum. Orada başlar orada bitirirdim. Erzurumsporda geçirdiğim günler benim için en mutlu ve para ile ele geçirilemeyecek günlerdi!.