Yeni
Türkiye yolda, şayet kimse tekerine bir takoz koymazsa muhtemelen
2016'dan itibaren, eskisinin tasfiye olunduğu yeni bir Türkiye'ye
"merhaba"
diyebiliriz.
Soru şu:
Madem ki "Yeni Türkiye" vücuda gelmek üzere, şu halde "Yeni bir Erzurum" neden olmasın?
Erzurum'u
ya da başka bir vilayeti "Yeni Türkiye"den bağımsız düşünmek zaten akla
ziyan bir durum. Dolayısıyla "Yeni Türkiye" ile beraber, "Yeni bir
Erzurum"un da doğması, mukadder...
Herkesin buna hazırlıklı olması gerekir...
Peki ama nasıl?
İşte zurnanın zırt dediği yer de tam olarak burası...
Bütün
Türkiye, "Yeni bir Türkiye'ye" iyi kötü hazırlanıyor, en azından aklı
başında olanlar akan suya karşı yüzülemeyeceğini görüyorlar...
İsmet
Paşa, Soğuk Savaş yıllarının egemen olduğu o dönemde, "Yeni bir dünya
düzeni kurulur, Türkiye de o düzen içinde yerini alır" demişti.
Yarının
Türkiye'sinde "Yeni bir Türkiye" artık kaçınılmaz bir gerçek. Vesayet
sisteminden uzak, tam bağımsız bir devlet ve halkıyla kavgalı olmayan
bir yönetim...
Demokrasi, hukukun üstünlüğü ve evrensel değerlerin
önceliği teşkil edeceği bir yönetim biçimi... İster adına, "başkanlık
sistemi" deyin, isterse parlamenter sistem... Ama kesin olan şu ki,
devletin millete efendi olmayacağı bir düzen; ya da milletin devlete
emir verdiği bir anlayış...
Tekrar başa dönerek o soruya cevap arayalım. Bu yeni dönemde Erzurum kendine nasıl bir yol bulacak?
Bugünkü
Erzurum'la yolumuza devam edecek olursak işimiz çok zor. Zira bugünkü
Erzurum'da; o kadar çok defomuz, akut hale gelmiş o kadar çok marazımız
ve gerçeklerden kaçalım diye üzerimize sarılmış o kadar çok ölü toprağı
var ki... Bunlardan kurtulamadığımız sürece, yeni bir sisteme ayak
uydurmamız neredeyse imkansız...
Değişim önce kafada, sonra kalplerde başlamalı...
Bir kere değişmeye, iyiden ve güzelden yana saf tutmaya karar vermeliyiz ve buna amentü gibi iman etmeliyiz.
Yani ellerimizdeki savaş baltalarını bir daha çıkarmamak için en derinlere gömmeliyiz.
Yetmez...
Çok
zor olduğunu biliyorum ama biz önce birbirimize tahammül etmeyi,
farklılıklarımıza rağmen bir arada yaşamaya mecbur olduğumuz gerçeğine
inanmalıyız...
Yetmez...
Önce, bizimle aynı kulvarda koşmuyor olsa
da o kişinin bizim düşmanımız olmadığı hakikatini hayatımızın temel
ilkesi haline getirmeliyiz.
Yetmez...
Ben zengin değilsem, tüm
zenginler hırsızdır şeklindeki ilkel ve gayri ahlaki anlayışını
hayatımızın tüm ünitelerinden kovarak, yerine helal olan her servet
anlamlıdır düsturunu savunmalıyız.
Yetmez...
Kula kul olmak yerine, hakiki anlamda Hakk'a kul olmaya çalışmalı ve O'nun dışında hiç bir egemenin önünde secde etmemeliyiz.
Yetmez...
Eğer
bu yeni Türkiye'de, biz de esas oğlan gibi başrolü oynamak istiyorsak,önce önyargılarımızdan, din haline getirdiğimiz hurafelerimizden
kurtulmalıyız ve belki de en önemlisi şu ya da bu adama verdiğimiz,
ipotekli akıllarımızı geri almalıyız.
Erzurum, seksen ve doksanlı yılları ıskalamış bir şehirdir.
O
dönemlerde Türkiye muazzam bir değişime muhatap kalmıştı. Bizim
dışımızda hemen herkes öyle ya da böyle o değişime ayak uydurdu. Bir tek
biz sınıfta kaldık. Çünkü o gün bize biçilen rol: Yeşil Kuşak
çerçevesinde (dağılmış Sovyetler'e rağmen) komünizme karşı koymaktı. Bu
sebeple Erzurum'u, tarikatların ve milliyetçiliğin karargahı ilan
ettiler!
"Devlet ve din elden gidiyor, yetişin Dadaşlar" diyerek,
senelerce anamızı dinimizi ağlattılar. Dünün marabaları, bize bu gazı
verirken kendileri "efendi" sınıfına yükseldi! Ne çıkar ki biz o gerçeği
bir türlü göremedik. Çünkü içimizdeki hainler yüzünden, o düzenbazlar, o
çakallar, o madrabazlar, o ticaniler kendilerini bi güzel saklamayı
başardılar.
Dört bir yanı ele geçirmeleri bir yana, sırf bizim salaklığımız yüzünden bize cennet satıp cehennem korkusu saldılar.
Hasılı; o esbaplı şeytanlar, bizi seccade ile hilal arasına sıkıştırdılar...
Oysa kendileri ayaküstü bin türlü fırıldak çeviriyordu...
Siyasetle diyanet hokkabazlığına mahkum ettiler bizi...
Fakat at terli, artık o eski numaraları yemiyor...
Madem
"Yeni Türkiye" kurulacak, o halde Erzurum da o "Yeni Türkiye"de yerini
alacak, ama bu kez maraba, yanaşma ve tetikçi olarak değil...
Paralel yapıyı tasviye ediyor diye hükümeti alkışlıyoruz, iyi de yapıyor. Öyle ya devlet içinde devlet olmaz.
Fakat,"Yeni Türkiye"de bize, o paralel yapı gitti, siz şimdi falan filan
efendinin dizinin dibine çökün derlerse, işte orada biz yokuz.
Çünkü bunca yıl el etek öpmekten ve Allah'ın dışında onlarca madrabaza kul olmaktan artık bıktık.
Yahu birader, sadece Allah'a kul olalım...
Tut
ki çocuğum memur olamasın, tut ki kızımız vekil seçilemesin, tut ki en
yağlı ihaleler bize verilmesin, tut ki kanı beş para etmeyecek adamlar
müdür olurken liyakat sahipleri dışlansın...
Mümkün...
Ama yine de artık eskiye bir sünger çekmeliyiz.
"Yeni Türkiye"nin köle sistemini reddeden bir düzen olacağına inanıyorum.
Yanılabilirim de...
Ama inancımı diri tutmak istiyorum.
Her koyun kendi bacağından asılır misali, bu yeni dönem de biz kendimizden sorumlu olacağız.
Bu sebeple diyorum ki, Ey Erzurum; başını iki elinin arasına al ve düşün:
Yeni bir Türkiye kurulurken sen o sürecin neresinde olacaksın?