Öyle bir hasta Erzurumspor taraftarıydı. Dadaşlar kendi aralarında ona "Ciğerim Fuat ".derlerdi.;O güzel bir insan dı.O gür sesiyle; Erzurumspor maçlarında yaptığı tatlı esprili sözleri ile tüm stadyumdaki seyirci ve taraftarlarla beraber maçı izleyen asık suratlı protokol arasında dahi tebessümle karşılanılırdı.
Hatta ve hatta maçın gergin geçtiği anlarında dahi havayı yumuşatan esprileri, güvenlik güçlerini, sahadaki maçı yöneten hakemi dahi mest ederdi. Bu güzel esprili sözler üzerine kitap dahi yazılırdı.
Ciğerim Fuat'ın esprili sözleri memleket sevgisinin kalpten gelen gönül aşkından başka bir şey değildi. İşte bu sevgisini bir gün şöyle ifade etmişti.
"Anam teneşirde bile olsa Erzurumspor maçına giderem gardaş" diye bilen biriydi.
Erzurum eşrafını sülalesiyle, işiyle, mesleği ile hatta ve hatta mahalle sokak ve ev kapı numaralarına kadar bilen, tanıyan vede yedeği olmayan bir kadım gönül dostuydu.
Bugün itibari ile aldığım üzücü haber üzerine hakkı yürüdüğünü teessürle öğrenmiş bulunuyorum. Fevkalade üzgünüm. Kendisine Allah'tan rahmet kederli ailesine ve Erzurum sevdalısı hemşehrilerime baş sağlığı dilerim. Mekanın cennet ruhun şad olsun Fuat Elaldı..
Not: Ciğerim Fuat Elaldı'nın Hürriyet Gazetesi Bölge Müdürü Sn. Kadir Sabuncuoğlu ile 1974 yılında yaptığı ve benim de yazdığım "Tarihe Mührünü Vuran Şehir'' adlı kitabımın 657 sahifesinde alarak yayınladığım röportajı bugünün anısını tekrar yayınlıyorum..
CİĞERİM FUAT ELALDI (Röportaj: Kadir Sabuncuoğlu)
Öyle bir hasta taraftar ki; "Annam teneşirde olsa Erzurumspor maçına giderem" bile diyor.
Adı: Ciğerim Fuat
O mavi- beyazlı forma aşığı biri, Erzurumspor'u işimden çoluğumdan, çocuğumdan daha çok severim diyor. Hatta bir kıza sevda çeker gibi mavi-beyaz formaya aşığım diyor ve ekiliyor, içerdeki dışarıdaki tüm maçlarda benim gibi hasta olan ekibimle hep orada oluruz.
Bakınız ekibini nasıl tanıtıyor; Kunduracı Faik usta kupa asıdır, onsuz yüzelli açılmaz, maçta eli ayağı titrer, sigaranın birini yakar birini söndürür, bazen sigaranın ateş kısmını yanlışlıkla ağzına bile koyar, Kuyumcu İhsan Çinger, Galeri Nihat Bakkal, Orloncu Murat, Bantçı Temel, Oto elektrikçi Murat,Altın Diş Osman, Fırfırık Murat, sanayiden Bekir Tufanç Usta, Bakkal Mustafa Ünal, elbiseci Sabahattin Özkorucuklu'dan müteşekkil börekler çaylar olurdu.
Bir gün Orduspor'u 1-0 yendiğimiz maçta Sabahattin kalp kirizi geçirdi hastaneye götürdük yatırdık, haftaya maçımız Hataysporlaydı. Maçı Seyrediyorduk baktık ki Sabo hastaneden kaçmış pijamalarıyla maça gelmiş türümünde maçı seyrediyor... Öyle hasta biriydi.
Ben herkesin sustuğu zaman maçta bağırdım mı ekolu mikrofon benim bağırmamın yanında havasını alır. Söz yeri geldi mi lafımı patlatırım şeref türbününde tah vali bey bile duyardı. Bir gün maç esnasında bir espri yapınca vali beyin çok hoşuna getmiş ve sormuş; Bu espirili tok sesli kim demiş? Oradakilerden Müdür Nahat bey demiş ki; vali bey o hasta Erzurumsporlu olan ciğerim Fuat. Onda espri tükenmez. Doğrusunu söylemişler bende espri hazinedir o bir "Allah Vergisi" dir.
Biz maçlara bazen bidonda nevaleyi soktuğumuzda yerimiz kale arkası olurdu. Oradaki ekip değişirdi. O ekipte Kamilo, Ehi Mevlüt, Gacıroğlu Baharettin, Gavurboğanlı Akidi, Tüli Turgut, Gocik Enver, Zurnacı ve Davulcu Eyip ile Münip kardeşler de çalgıları zilli def ve gıranatası ile bize eşlik ederdi. Kışın turp leblebi, yazın karpuz elma o zamanlarda yanımızda bulunurdu.
Öğle yemeğini sofrada bırakır ben maça giderem. Anam teneşirde olsa Erzurumspor'un maçı varsa ben stada giderem. Annam ben deplasmana gidip, gelinceye kadar dua eden biri olduğu halde gine koyar giderem. Eşime fazla taviz vermem çünkü o suratlı futbolcu değil, bakarsın ofsaite düşer, caminin bazen giriş havlusunda Naim hoca ile karşılaştığımda, "Naim hoca bene Fuat hele gel bahım takımı ne ettin, durumu nasıl?'' diye sorardı. Bende tek tek anlatırdım.
Erzurumspor kulisleri taşmağazalarda kuyumcu dükkânlarından; Namık'ın, Hacı Sadık'ın Sabahattin'in, Gülahmet'te, kunduracı Faik ustanın, Kubilay Gazinosu'da, Yeşil Dumlu Hamamı'nın şadırvanı önündeki masa sohbetlerinde dönerdi. Hakem düz düdük çalarsa; ''senin düdüğünün nohuduna gurban gardaş...'' derdim. Ters düdük çalarsa; ''senin düdüğünün nohuduna ...''