Yazmaya ve düşünmeye kısa bir süre de olsa ara verirseniz işiniz zorlaşır.
Yazma yeteneğinizin körleşmeye yüz tutmasından değil, yazacağınız sorunların, sorguların ve de övgülerin, yergilerin birbirinin üzerine yığılmasındandır bu zorluk.
Beyniniz üçüncü dünya ülkelerinin köhne arşiv odalarına döner. Aradığınız ne ise, onu bulmakta zorluk çekersiniz. Elinizi hangi rafa uzatırsanız uzatın, rutubetli duvarların bozduğu dosyalar gelir önünüze. Siz de ortama uyarak nem kaparsınız; ama elinizden bir şey gelmediğinden bozulma sırası size gelmiştir artık.
Bozulmanın ilk belirtisi ise, beyninizde fink atan iki kelimedir.
“Bana ne!”
Sonra sol gözünüz çürümeye başlar, diğeriyle görmek için uğraşırsınız; tek gözle seyredersiniz hayatı ve olayları.
Ardından da “bana dokunmayan yılan bin yaşasın,” melodisi kulağınıza eşsiz bir senfoni gibi gelir.
“Çalıyor ama çalışıyor;” tümcesi size dünyanın en değerli sözü olur.
Gözünüz aydın!
Gayrı sürüler içinde sürmeli bir koyunsunuz siz de!
Bundan sonraki amacınız, gövdesi sizden daha büyük olan ve anırdıkça ortalığı inleten eşek olmaktır.
Merak etmeyin, bu azimle eşek de olursunuz.
Siz söylemeseniz de bilenler bilir aklınızdan geçeni. Daha iri gövdeli ve daha güçlü olan öküzlük mertebesindedir gözünüz!
Olsun bana ne!
“Olsun, bana ne!” mi demeli; yoksa abur cubur yediğimiz bu ömrü bitirmeden abuk sabuk da olsa iki söz söylemeli mi kendi kendimize!
Yazmaya da düşünmeye de ara vermemek gerek!
Aşkın, sevginin, sevgilinin; yolsuzluğun, yoksulluğun; arkadaşlığın, dostluğun; ihanetin, cinayetin, yalanın, doğrunun; saflığın, salaklığın; iyiliğin, enayiliğin; ihtirasın, vicdanın, fedakârlığın, çıkarcılığın; imanın, ilkenin… Bütün bunların yaşamla ne kadar iç içe olduğunu yeni anlamış gibi şaşırmamak için düşünmeye ara vermemek gerek!
Kim bilir, belki de Nuh’un gemisine aldığı her canlı, insana ve hayata dair olan bu saydıklarımızın metaforu veya imgesiydi!
Sûfî şairlerden Müştak Baba’nın şiirlerindeki şifreye göre, 2011 yılında Türk Ordusu Kuzey Irak’a elini kolunu sallayarak girecekmiş!.. İstanbul yeniden başkent olacakmış!.. Kardeş kardeşe vuracakmış!.. 2029’un sonunda başımıza nükleer bomba yağacakmış!..
Akla gelen her şeyin olabilme ihtimali vardır bu hayatta.
Aklımıza gelen bir şey daha olmalı.
Bir ülkenin yazgısı, o halkın algısıyla ilintilidir.
Dış ve iç politikaya iyi bakmalı ve iyi okumalı siyaset bilimcilerimiz.
Medeni insanlar, “bireysel silahlanmaya hayır,” diye bir yerlerini yırtarken, komisyonlarda bireysel silahlanmanın kolaylaştırılması görüşülmekte.
Bunda amaç ne olabilir ki!
Katilliğe meyli olanların işi kolaylaşsın diye mi!
Cinnetine ramak kalmış olanların eylemini cinayetle süslemek için mi!
Yoksa insanların silahlanmasını teşvik etmek için başka nedenler mi var!
Bundan böyle yazmasak da düşünmeye devam!
Sürüde sürmeli koyun olmaktansa, sürgünde insan olmalı insan!