Yağar mı, yağar… Yağdı işte; hem de temmuzda; üstelik de Güney’i sıcak kavururken…
“Yaz günü temmuzda sen terle ben sileyim” diyen Kerküklü ozan, bilseydi ki temmuzda Erzurum’a kar yağıyor; acaba o türküyü nasıl söylerdi…
Büyüklerimizden çok dinlemişizdir: Erzurum’a 20 temmuzda kar yağdı; diye…
Aslında bizim için bu durum, hiç de sürpriz değil. Zira bu yükseklikteki bir yerleşim birimi, her şeye hazırlıklı olmalıdır.
Bütün dünyaya bakın bakalım ki, iki bin rakımlı kaç şehir var?
Eskiden dört ay yaz’ımız olurdu; şimdi çok şükür iklimler öyle bir değişti ki, ne ilkbaharı yaşıyoruz, ne de sonbaharı…
Kış’tan direk yaz’a geçiyoruz; yazdan da kışa…
Haziran geçti gitti; ama sırtımız güneş görmedi.
Umduk ki, temmuzun şu ilk günleri, güneşle vuslat zamanıdır.
Bu kez kar geldi, dolu geldi bir sabah; hem de yağmurla…
Buna da şükür; beterin beteri var.
Baksanıza Samsun’u, Sinop’u sel aldı götürdü.
Dokuz vatandaşımız sel sularına kapılıp öldü.
Siz dua edin ki Erzurum’a öyle yağmur yağmıyor; yoksa halimiz perişan olur.
Ne altyapımız altyapı, ne üst yapımız düzgün.
Şayet şu Samsun’a yağdığı gibi yağsaydı Erzurum’a, bırakın ucuz atlatmayı, Allah esirgesin belki birkaç haftaya hasar tespiti yapılamazdı.
Pek muhterem başkanlar acayip derecede bozuluyorlar ama neylersiniz ki gerçek: Erzurum’da altyapı, varla yok arasındadır.
Oldum olası belediyeler, hep altyapı yatırımlarından kaçınmışlardır. Çünkü altyapı hizmeti hem çok maliyetlidir, hem de nankördür; yani kısa süre sonra unutulur, kimse görmez. Bu sebeple belediye başkanları, gözle görünür, elle tutulur işlere yönelirler. Ki, bu da çoğu zaman makyaj seviyesinden ileri geçmez.
Oysa medeni ülkelerde, üst yapı ne denli kaliteli ise, altyapı da o oranda mükemmeldir. Bu, sadece Erzurum’a mahsus bir sorun da değil aslında… Birkaç şehrimiz hariç, ülkedeki bütün şehirler üç aşağı beş yukarı Erzurum gibidir.
Yani altyapı fukarası…
Bereket ki kar, sel gibi azgın, deli-dolu değil. İki metre de yağsa, en fazla yol iz kapanıyor. Bu yüzden kolay kolay kimse kar altında kalıp boğulmuyor. Fakat sel’e dönüşen yağmur öyle mi?
Önüne ne çıkarsa çıksın silip süpürüyor. Hele bir de binaları dere yataklarına yapmışsanız, tıpkı Samsun’da olduğu gibi sel, felakete ve ölüme dönüşüyor.
Termometre Muğla ve Antalya’da deniz suyu sıcaklığını otuz gösterirken, aynı saatlerde Erzurum’a dolu’ya bürünmüş kar yağdı.
Ve ben şükrettim: Ya bu şiddette yağmur yağsaydı?
O güzel türkü de söylendiği gibi, yazın kar yağıyor başımıza ama bakın kimse şaşırmıyor.
Öyle ya burası Erzurum…
Yok, yok, “sahipsiz memleket, kar da yağar dolu da” demeyeceğim.
Mevla’dan gelen başımız üstüne, yeter ki bizi gazabıyla sınamasın.