Yarim aklımdan çıkmıyor

Hiç şüphe yok ki, yaşadığı ve yaşatıldığı her yerde Ramazan güzeldir, mübarektir.

Lakin Erzurum'da, Ramazan bir başka güzeldir. Çünkü Erzurum'da güzelin ve aşkın adıdır Ramazan...

Manevi dünyamızın kir ve paslardan arınıp, rahmet pınarlarında yıkandığı kutlu bir doğumdur Ramazan...

Ümitsizlik, imansızlıktan gelir inancıyla, en karamsar kalplerin bile yeniden hayata tutunduğu mümbit bir vadidir Ramazan... Batı'dan Doğu'ya, Kuzey'den Güney'e her yerde yolu dört gözle beklenen bir yolcudur Ramazan...

Lakin burada başkadır. Başkadır, çünkü:

Ramazan, Erzurum'da canla canan gibidir.

Ramazan, Erzurum'da vuslattır.

Ramazan, Erzurum'da ruhların gıdası, gönüllerin solmaz bahçesidir.

Ramazan, Erzurum'dur...

Asırlar öncesi Pir Ali Baba'yla başlayan Binbir Hatim'ler, nasıl ki Erzurum'u koruyup kollayan manevi bir silah ise, Ramazan da rahmet ve bereket iklimidir bu şehrin...

İnşallah bu yıl da; aynı tadı, aynı hazzı, aynı şifayı hep birlikte idrak ediyoruzdur...

Erzurumlu oldum olası hep fakirin, düşkünün halinden anlamıştır. Fakat biliriz ki, Ramazan'da bu durum çok daha farklı bir anlayışa bürünür ve adeta herkes yardım etme yarışına girer...

Sair zamanda ceplerinde akrep taşıyanlar dahi Ramazan'ın manevi iklimi sayesinde olmadığı kadar cömert olur...

Zaten gönlü ve cebi zenginler büsbütün coşar...

Nerede bir aç, yoksul varsa eliyle ona aş götürür, sofrasından misafiri eksik etmez...

Dualıdır Erzurum...

Mana aleminin büyüklerinin övgüsüne mazhar olmuştur hep...

Şehir büyüyüp geliştikçe insanlar da birbirlerinden uzak düşüyor. Buna rağmen Ramazan'da, şehir öyle bir küçülür ki, tıpkı bir köy gibi olur. Böylelikle tokun açtan haberi olur.

Son birkaç yıldan beri tekrarlandığı gibi, bu Ramazan için de onlarca ayrı yerde yardım dağıtılıyor, iftar sofraları kuruluyor, hayır sahipleri kapı kapı dolaşarak fukara arıyor.

Bir yanda belediyeler, resmi kurumlar, beri yanda da onlarca vakıf ve dernek yarış içinde:

Erzurum'da kimsenin sofrası aş'sız ve susuz kalmasın diye...

Ramazanın artık sonuna yaklaşıyoruz. Bir yanıyla bu rahmet pınarına doyamamanın hüznü yaşanırken, diğer yanda şükrediyoruz ki, Erzurum bu ramazanda da, eski ve eskimeyecek olan güzel ahlakını ve geleneğini yaşattı, yaşatıyor.

Lakin her iftar sofrasına oturduğumuzda çoğu kere lokmalar boğazımıza dizildi.

Evvel emirde insan, sonra da bir Müslüman olarak yüreğimiz yandı kaç akşam ve gece?

Suriye'de üç yılı bulan iç savaş ve Esed'in tükenmek bilmeyen hırsı, on binlerce insanın canına mal oldu, milyonlarca insanı evsiz vatansız bıraktı.

Öte yanda ise, sözde medeni dünyanın önce görmezden ve duymazdan geldiği, sonra tepkilerin artması üzerine beylik laflarla geçiştirdiği Mısır?

Binlerce yıllık piramitlerdeki gizli dehlizlerinden kalkan Firavun ruhları, Nil'i kırmızıya çalıp, Kahire'yi bir baştan bir başa ölüm tarlasına çevirdi.

Minarelerden sabah ezanı okunurken, Sisi, tıpkı Pavlov'un köpekleri gibi, sadece iradelerine sahip çıkmak isteyen ve uğradıkları zulme itiraz eden mazlum Müslümanların üzerine ateş kustu.

Somali'de uzattığımız yardım eline, polisimizi şehit ederek karşılık verenler, aslında milletimizin sabrını sınadılar: Bu Türkler, bu ihanete rağmen yine insanlık yapmaya devam edecekler mi?

Tarih buna benzer nice sınamalarla doludur.

Tabii ki yardıma da, insanlığa da devam?

Çünkü Allah böyle emrediyor.

Şükürler olsun yüce Mevla'ya ki bizi Müslüman üzere yarattı.

Yoksa uğradığımız bunca ihaneti nasıl unuturduk?

Hamdolsun Allah'a ki, merhamet ve hoşgörü hikmetini millet olarak bize de lütfetmiş?

Bir cümlelik parantez açalım dedik, yine uzattık.

Erzurum diyorduk, oradan devam edelim?

Kim ne derse desin bendeniz için Erzurum'un bu numune anlayışı, insanlık adına son derece mübarektir. Başka alanlardaki eksiklerimiz bile bu sayede fazla sırıtmıyor...

Hoş değil ama Ramazan'da ithal dilencimizden, istismarcıya kadar herkes nasipleniyor, her Allah'ın kulu bu coğrafyada karnı tok yatağına giriyor.

Bir yanda beş yıldızlı iftarlar veriliyorsa da, beri yanda da kimsenin gözü yollarda kalmıyor; acaba bir tas sıcak çorba getiren olur mu diye...

Belediyelerimiz asli görevlerini zaman zaman ıskalıyorlar, hatta bizleri yazın toza, kışın buza mahkûm ediyorlar. Ne var ki Ramazan'da öyle bir aşka ve vecde geliyorlar ki yaptıkları o hizmete bakınca, kızgınlığınız geçip gidiyor.

Biliyorsunuz ki bu akşam bu şehirde "Anne ben çok açım" diyen bir çocuk yok...

Allah devletimize ve milletimize zeval vermesin...

Ramazan sona erer herkes bayram yapar; fakat fakir fukara için bayram, bizzat Ramazan'ın başlamasıdır ve Ramazan'ın kendisidir.

Bir de isimsiz kahramanlar var. Ki, en makbul olanlarımız da onlar zaten? Sessiz sedasız bir şekilde zekat dağıtırlar, kendi yediklerinden ve giydiklerinden yoksula verirler. Kimse bilsin de istemezler...

Ve ne müthiş bir şey ki bu insanlarımızın sayısı çığ gibi büyüyor...

Nice adamlar tanırım; hali vakti oldukça iyidir. Ülkenin her yerinde istediği konforda yaşayabilir. Ama onlar özellikle Ramazan'da Erzurum'a gelirler ve bir ay boyunca hem ibadetlerini ifa ederler, hem de kapı kapı ihtiyaç sahibi arar bulurlar.

Allah eksikliklerini vermez inşallah...

Akşamları hava serinlemeseydi, besbelli ki ahali ramazanın sonuna kadar parkları bahçeleri doldurmaya devam edecekti.

Belediyelerin tatlı rekabeti hızla devam ediyor:
En güzel Ramazan etkinliğini ben yapıyorum diye...

Ufak tefek iş kazalarını saymazsak hakikaten hepsi de güzel işler yapıyor.

Olsun; bu da Ramazan'ın başka bir bereketi ve güzelliği işte.

Fırınlarda yumurtalı pide sırası, yerli çeşmelerde su doldurma curcunası...

Çarşı pazarda oruç sıkmış tiryakilerin hoş halleri...

Sofralarda çorba, kıyma ve olmazsa olmaz kadayıf... (İftara üç saat var, şimdiden fena halde acıktım)

Top patladı patlayacak; ama huzur içindeyiz. Zira biliyoruz ki memleketimizde kimse aç susuz değil...
( Değil; ama İslam coğrafyası kan gölü, ve Müslümanlar birbirlerini boğazlamak ve yeni Kerbela'lar yaratmak için nasıl da kendilerini parçalayıp duruyor )
Devlet-millet el ele her hanede bereket ve çok şükür bol nimet var.

( Hani Erzurumlu genç kız sevdiğinden uzak kalınca demiş ya, "Oynuyorum, gülüyorum ama yarim aklımdan çıkmıyor bir türlü. Bizim ki de o misal, çok şükür huzurumuz var, sağlığımız iyi, Allah bol rızık vermiş. Fakat Mısır'da, Suriye'de, Irak'ta, Arakan'da yani dünyanın bir çok yerinde oluk oluk Müslüman kanı akıyor. Sırt dönmemiz mümkün mü? )

Allah hayrınızı da, orucunuzu da, ibadetinizi de kabul etsin...
Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.
  • Ali Zincir 01 Ocak 1970 02:00

    "Devlet-millet el ele her hanede bereket ve çok şükür bol nimet var." ifadesiyle hangi ülke kastediliyor anlamadım. Nefret söylemlerinin ardı arkası kesilmeyen, işsiz nüfusun çaresizlik içerisinde kıvrandığı, vatandaşların vakıf kapılarında yardıma muhtaç halde sırada bekledikleri, üniversitelerde okumaya çalışan yoksul ve yurtsuz gençlerin kendilerine bakılacak kapı aradıkları ve bu yolda diyetlerini ödedikleri eğitim sisteminin olduğu, kişi başı milli geliri duyduğunda avuçları nasırlaşıncaya kadar alkış tutan ancak yamalı pantolonu ve boş midesiyle mitinglerde boy gösteren vatandaşları olan, doğusu, batısı, güneyi, kuzeyi ile mezhebi, dini, dinsizliği tartışarak aynı toprakların çocukları olduklarını unutan bir Türkiye`den bahsedilmiyordur sanırım.

  • canip KÜÇÜKOĞLU 01 Ocak 1970 02:00

    Mehmet bey gönlüne sağlık ,gerçekten rzurumun mahlası ramazan ,ramazanın mahlası ise Erzurumdur.bunoluu bütün türkiye biliyor yok yok bütün dünya biliyor demek daha doğru olur,Efe hazretlerı diyorya.ORUCU YA MEDİNEDE YADA ERZURUMDA TUTACAKSIN.mehmet bey bir Erzurumlu olarak güzel ülkemın bir çok şehrinde ramazanı yaşadım şimdide konyadayım ama gerçekten oruçu erzurumda tutacaksınız Erzurum ve ramazanı öyle güzel anlatmışsinızkı ALLAH ne muradın varsa versın inşallah ömrünüz ramazan gibi sonunuz bayram gibi olur[eski bir türk duası]kalp ve beyın dilinin geliştırdıklerini ağız diliyle kaleme döken ender insanlardan biri olan Mehmet şenere selamlar canip Küçükoğlu cihanbeyli konya

  • Bir garip dadaş 01 Ocak 1970 02:00

    Mehmet bey aynı köylü olmasak İstanbul/Bebek`te doğmussun zannedecem ... Sen ne kadar entellektüel olmussun öyle ... yakışmıyor paşam yakışmıyor. ya oldugun gibi görün ya da göründüğün gibi ol . (Hz.Mevlana)