Yapanda biziz yıkanda biz!

Gelişmesini ve kalkınmasını tam sağlayamamış ülkelerde işlerin günü birlik plan ve programlarla halledilmeye çalışılması alışıla gelmiş bir durumdur.

Gelecekle ilgili uzun vadeli planların yapılmadığı bu ülkelerde  “Kervan yolda dizilir” düşüncesi toplumun yaşam biçimini ve olaylara bakışını net bir şekilde ortaya koymaktadır.

Yapılacak işlerin kâğıt üzerinde detaylı bir şekilde belirtilmesine rağmen, uygulamaların yazıya dökülen kriterlerle örtüşmemesi yine bu ülkelerde sık rastlanan bir durumdur.

Bu yüzden dolayıdır ki, yeterli fizibilite çalışmaları yapılmadan, politik çıkarlar uğruna yapılan projeler hem zaman kaybına, hem de büyük israflara neden olmaktadır.

Üzülerek ifade etmek gerekir ki,  bu tür uygulamaları ülkemizin her köşesinde görebilmekteyiz.

Vakti zamanında bir bakanın üniversite kurulsun diye şehrine onlarca bina yaptırıp, sonra bu binaların çürümeye terk edilmesi hâlâ hafızalardadır.

Şehrimizdeki durum da ülke genelinden farklı değildir.

1980 İhtilâli’nden sonra o günün şartlarında emsali olmayan büyüklükte Askerî bir hastane yapılmıştı.

Ortay çıkan bu hastanenin askerî maksatlı olması ve ihtiyacın çok üstünde bir mekâna sahip bulunması yetkilileri endişelendirmiş, bu devasa hastane tabir yerindeyse elde kalmıştı.

O günün yetkilileri, Atatürk Üniversitesi Hastanesi’nin bazı bölümlerini buraya taşıyarak işi çözmeye çalışmışlardı.

İki hastane arasında uzun mesafenin olması beraberinde bir takım sorunları getirmişti. Bir hastanede tahlil istenirken, diğer hastanede tahlillerin yapılması veya birbiriyle ilgili servislerin farklı hastanelerde olması, plansız bir uygulamanın mantık dışı bir örneği olarak karşımıza çıkmıştı.

Bir süre hizmet veren bu hastanenin tekrar üniversite içerisine taşınmasıyla koca bina kaderine terk edilmiş, alternatif çözümler aranması yerine, yıkılmasına karar verilmişti.

Son birkaç yıldır şehrin gündemini işgal eden sorunlar içerisinde bir inşaat firması tarafından Yenişehir’de yapılan konutlar gelmekteydi. Yüzlerce insanın mağdur duruma düştüğü bu konutlar belli bir seviyeye çıkmış, sıvaları yapılmış, hatta büyük bir kısmının cam ve çerçevesi dahi takılmıştı.
                              
Şehrin gözü önünde yükselen bu binalar elbette ki, kimsenin haberi olmadan yapılmamıştı ve birileri bu inşaatların yapılmasına izin vermiş, sözüm ona denetimini dahi yapmışlardı.

1999 Depremi’nden sonra hazırlanan deprem mevzuatı doğrultusunda yapılan denetimlerde kamu binalarının çoğunun depreme dayanıklı olmadığı ortaya çıkmış, zaman içerisinde bu binalar gözden uzak bir şekilde yıkılmaya başlamıştır.

Kudaka’nın  arka kısmında bulunan beş katlı lojman, İller Bankası’nın Yenişehir’deki lojmanları, Çocuk Hastanesi, Karayolları Lojmanları, Yenikapı’daki Jandarma binası, DMO Lojmanları ilk etapta yıkılmasına karar verilen kamu binalarıydı ve yıkıldılar.

Bu şartlar altında yaprağın kıpırdamadığı Erzurum piyasasında en hareketli sektörün yıkıcılık olduğunu söylemek mümkündür.

Şehrin neresine bakarsanız bakın yıkım ekipleri iş başındalar ve çalışmalarıyla şehrin işsizliğine bir nebzede olsun katkı sağlamaktadırlar.

Şu an Aziziye Hastanesi yıkılmaya başlanırken, Yenişehir’deki binaların yıkımı bitmek üzere, İller Bankası ve DMO lojmanları ise yıkılmış bulunmaktadır.

Erzurum’da yıkım sırasını bekleyen çok sayıda binanın da bulunduğunun farkındayız. Atıl durumda olan ve şartnamelere uygun yapılmayıp, yıkılmasına karar verilen binalar ülkede sorumsuzluğun ve günü birlik politikaların bir göstergesidir. Her türlü kanun ve yönetmeliklere uygun olduğuna dair çok sayıda yetkilinin imzasından geçerek teslim alınan bu binalar için kimsenin sorumlu tutulmaması izah edilmesi gereken bir konudur.

Bu konuyla ilgili çarpıcı örneklerden biri 2011 Üniversiade oyunları için yapılan Atlama Kuleleridir.
                                    
Hatırlanacağı üzere yapımından kısa bir süre sonra çöken kulelerin ihalesi tekrar yapılmış, devlet kasasından yüklü miktarda para çıkmış, ne hikmetse kimse sorumluluğu üstüne almamıştı.

2008 yılında hizmete giren Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin yakın zamanda yüksek fiyatla tadilat ihalesi açması yine kamuoyunun merak ettiği bir konudur.

Garip gurebanın ilk başvurduğu Palandöken Hastanesi  ile Mareşal Fevzi Çakmak , Nenehatun Kadın Doğum ve  Nihat Kitapçı Göğüs Hastalıkları hastanelerinin de akıbetleri pek parlak görünmemektedir.

Şu an boşaltılmış olan Subay ve Astsubay Ordu Evleri  ile Yoncalık Caddesi’ndeki  İller Bankası binası Tebrizkapısı , Kuloğlu Mahallesi, Kazım Karabekir ve İsmetpaşa Caddesi’nde bulunan PTT binaları  ile Aşağı Köşk Mahallesi’ndeki Jandarma Lojmanları ülkede işlerin ve denetimlerin nasıl yapıldığının görgü tanıkları olarak yıkılacakları günü beklemektedirler.

Ciddi bir denetim ve ölçüm yapıldığında kamu binalarının haricindeki binaların durumlarını ise ancak Allah bilir.

Demirperde ülkelerinde yapılan çok katlı sosyal konutların halen ayakta durmaları, Avrupa ülkelerinde gösterişe değil ,akla ve bilme dayanan yapıların varlıklarını sürdürmeleri  üzerinde düşünmemiz gereken bir konudur.

Parlak bir ekonomik durumumuzun olmadığı ortadadır. Dolayısıyla borçlanarak işleri yürütmeye gayret etmekteyiz.

Bu münasebetle israf edeceğimiz ne paramız, ne alın terimiz ne de zamanımız söz konusudur.

Bu hafta Erzurum’da Kamu Kurumları Etik Kurulu toplanmış, neler konuşulmuş bilmiyoruz. Arzumuz etik davranış biçiminin sözde değil icraatta olmasıdır.
Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.
  • Ömer koçer 01 Ocak 1970 02:00

    Çok önemli konu maalesef kurumlar arası uyumsuzluk var . Hükümetimizin onca gayretine rağmen israf önlenemiyor . Plan program eksikliği var

  • Dr. Metin Yıldırım. 01 Ocak 1970 02:00

    Erdal Bey, çok önemli bir konuyu bir kere daha gündeme getirmeniz çok mühim. Teşekkür ederim. Doğu Anadolu fay hattının göbeğinden geçtiği bir şehir olan Erzurum için is, inşaat, yüksek binalar, bina kalitesinin behe mahal dikkate alınması ve bu vaziyete çözüm üretilmesi gerekliliği şüphe götürmez. İnsallah, detayını bilmiyoruzdur ve idarecilerin buna yönelik bir planlaması, raynda yürüyen bir düzeltme çabası vardır. Her daim bu bilinci ve toplumsal bilgilenmeyi acik tutmak zorundayız.

  • Hadi 01 Ocak 1970 02:00

    Evet hocam iyi hususlara deginmissiniz. Selçuklu, Osmanlı yüzyıllar önce yaptıkları binalar dim dik ayakta yirmi otuz hatta on yıllık binalar dökülüyor bunu yapanlarda müslüman bunların allah belasını versin

  • Kullanıcı 01 Ocak 1970 02:00

    Aziziye hastanesinin yeri birine söz verilmiştir!!! Ben 1979 yapımı evde oturuyorum kentsel dönüşüm başvurduk ne gelen oldu ne giden Ben hakkımı helal etmiyorum adaletsiz idarecilere

  • Adınız Soyadınız 01 Ocak 1970 02:00

    Çok kıymetli Erdal Hocam herkesin gözünü kulağını kapattığı şu günlerde çok güzel bir konuya değinmişsiniz. Mevlam akıl izan versin Hakkı hak olarak bilip ona tabi olmayı. Kötülüklerden ictinap etmeyi cümlemize nasip eylesin inşaallah... Yüreğine Sağlık...

  • İlhan sezer 01 Ocak 1970 02:00

    Hocam çok güzel değinmişsiniz Ülkemiz, maalesef bu gerçeklerle yüz yüzeyken hala bu israflarla devam ettiği müddetçe ne Ak parti kalır nede millet Buna dur diyende yok herkes bir kulp bulmuş gidiyor Yatacak yerimiz yok Namaz kılıp Hırsızlık yapıyoruz Hangi dinde yeri var

  • Erdal Güzele Teşekkür 01 Ocak 1970 02:00

    Sayın Erdal Güzel Allah razı olsun. Bu konuları dile getirdiğiniz için ne kadar teşekkür etsek az. Biz gar vurup harman savuracak kadar zengin bir millet değiliz. İsraf haddini aşmış durumda. Vergiler halkı ezmekte. Borçlara ödenen faizler ortada. Bu milletin temsilcisi konumunda olan vekillerden duyarlı davranışlar bekliyoruz.