Edebiyat dünyasının yüzaklarından, özellikle lise dönemlerinde kitapları ile tanıştığımız ve dahi şereflendiğimiz Mehmet Kaplan Erzurum için çok kıymetli bir isimdir. Yeri doldurulmayacak az ama çok adamlardandır.
Erzurumajans-Vedat Refayeli-Bu şehirde görev yapmış, bu şehir ve insanına aidiyet duygusu ile yaklaşmış bir akademisyen, önemli yazı adamıdır. Behçet Mahir, diğer bir adıyla hekatçı dede de yine bu yazım dünyasında sıradan biri olmasına rağmen bilindik biridir. Ben ne zaman Mehmet Kaplan ismini duysam illa ki Behçet Mahir ismi de hatırıma gelir. Tıpkı Atatürk ile İnönü gibi. İki ismi de birbirinden ayırmam. Çünkü halk hikayecisi olarak Edebiyat dünyasına giren Behçet Mahir’i keşfeden Mehmet Kaplan’dır ve iki isim bugüne kadar hep aynı cümle içinde kullanılagelmiştir. 1970’li yılların başlarında Atatürk Üniversitesi’nde görevliyken anlattığı hikayeleri duyan Mehmet Kaplan, Behçet Mahir’i keşfederken bana göre büyük bir ilmi çalışmanın da altına imza atmış oluyor. Aslında okur yazarlığı da olmayan hekatçı dedeyi öğrencileriyle tanıştıran, ona ders anlattıran Mehmet Kaplan, sadece Köroğlu destanı gibi bir hazineyi ortaya çıkarmakla kalmaz, akademi dünyasında da bu girişimiyle bir destan da kendisi yazmış olur. Bugün eğer 1988 yılında rahmetli olan ve mezarı Erzurum’da bulunan Behöet Mahir meşhur ise bu elbette ki Mehmet Kaplan’ın sayesindedir. Ve o çorap satarak geçimini temin eden Behçet Mahir’in anlattığı ve kaleme alınan bir çok hikaye eğer bugün dillerde dolaşıyorsa işte o rahmetli Kaplan hocanın sayesindedir.
Peki bütün bunları niye anlattım. Amacım ne, neyin peşindeyim, ne demek istiyorum? Daha dün hem de o kıt imkanlarda Mehmet Kaplan gibi bir adam çıkıyor böylesine önemli bir keşifte bulunuyor da bugünün akademisyenleri ne yapıyor? Var mı onların da böyle kıymetli çalışmaları, keşifleri. Açıkçası sanmıyorum. Keşiften ziyade keyif yapılıyor gibi. Bu kadim şehirde elbette Behçet Mahir gibileri vardır ama sanırım onları keşfedecek edebiyatçılar yoktur. Herşey rutine bağlanmış. Kimsenin de böyle bir derdi olduğunu da düşünmüyorum. Ancak. Dekan Prof.Dr.Dilaver Düzgün hocamın bu şehrin insanı olarak şans olduğunu düşünüyor ve kendisinden bu konuda bir atak başlatmasını istiyor ve beliyorum. Mutlak surette yeni isimlerin dahil edilmesini arzu ediyorum. Kıyıda, köşede mutlaka böyle kıymetler var. Bunu biliyorum. Aynı şeyi derleme çalışmaları konusunda TRT Türk Halk Müziği emekli sanatçılarımıza da söylüyorum hep. Mehmet Kaplan performansı beklemiyorum ama en azından taa 70’li yıllarda sağlanan o keşfin yanına yeni keşifler eklenerek Edebiyat dünyamıza dahil edilmesini talep ediyorum. Bu konuda daha geç kalınmasın, nokta. Bu benim son kararımdır.