Dün sabah saatlerinden itibaren, bay müdürün telefonu çalmaya başladı; arayanlar arasında vali de vardı, il başkanı da…
-Müdür, nedir bu basında çıkan haberler?
-Efendim, külliyen yalan!
-Nasıl yani?
-Evet efendim külliyen yalan!
-Peki ama gazeteler yazmış, tesis çalışmıyor diye…
-Yazsınlar efendim, siz onlara inanmayın, onların hepsi kayak federasyonunun adamları!
-Nasıl yani?
-Muhterem büyüğüm onlar satılmış gazeteciler!
-Öyle mi?
-Evet hiç şüpheniz olmasın öyledir.
-İyi de müdür sen Erzurum’da mıydın?
-Yoktum
efendim, tam on beş gündür umredeydim. Ama ben ki her şeye vakıf olan
bir müdürüm. Umre’de de olsam olup bitenleri bilirim.
-Demek öyle!
-Evet efendim aynen öyle… Bu adamlar satılmış kalemler siz benim söylediklerime itibar ediniz.
-Müdür
haklısın! Elbette ki sana inanacağız, Erzurum’da olmasan da umre
turizminde dolaşsan da sen ne söylüyorsan doğrudur. Bu şerefsiz
gazeteler yalan yanlış yazıyor.
-Evet efendim. Ve muhterem
efendim şu kadarını biliniz ki bizim atlama kulesi tarihi boyunca hiç
arıza yapmadı. “Tesis çalışmıyor” diyen o milli takım antrenörü de
yalancı, zirveye çıkmak için asansör yerine merdivenleri kullanan o
sporcular da yalancı!
Telefonun öteki ucundaki bay yetkili, bu
sözler üzerine “ohhh be” diyerek şöyle içini bir çektikten sonra,
müdürün söylediklerini “esas” kabul etti.
“Erzurum’da hiçbir sorun yok”
Nasılsa basın zaten “şerefsiz” ya, bay yetkili de kendi müdürü dururken niye basına inansın ki…
Tam da öyle yaptılar!
Basında
çıkan ve tamamen çıplak gerçeklerden ibaret olan haberlere inanmak
yerine, Umre turizminde bulunan müdürlerine inandılar!
“Basın yalan yazıyor”
Haklısınız bay yetkililer; gerçekten haklısınız.
Sorun, bizzat basında!
Çalışmayan tesisleri haber yaptıkları için zaten kafadan suçlular.
Dün ortaya çıktı.
Basın ne yazarsa yazsın, bu şehri yönetenler “yalan”a inanmak istiyorlardı ve öyle de yaptılar.
Şöyle söylediler:
“Biz müdüre sorduk, tesiste arıza yokmuş”
Yani?
Yanisi yok işte, adam kibarca diyor ki bütün gazeteler “yalan” yazmış.
Soruyorsunuz:
-Efendim siz buna inandınız mı?
-Tabii ki inanırım benim Umreci müdürüm hoş yalan söylüyor değil ya…
İşte orada anlıyoruz ki biz beyhude bir çabanın içindeymişiz.
Ata sözümüz var hani…
“Güneş balçıkla sıvanamaz”
Meğerse bu söz koskocaman bir yalandan ibaretmiş.
Dün Erzurum’da gördük ki, güneş de balçıkla sıvana biliyormuş, mızrak da çuvala sığarmış!
Sağolsunlar…
Bu şehrin bürokratı da siyasetçisi de bize bu gerçeği öğrettiler.
Soruyorsunuz ya:
“Atlama kulesinde bir arıza var mı yok mu?”
Sözün bittiği yerdeyiz.
Yetkililere sorarsanız, (ki onlar da umreci kardeşimizden bilgi alıyor) Erzurum’da her şey güllük gülistanlık!
Tamam o zaman…
Madem bütün sorun basında, o halde sayın yetkililer sizler de artık bugün rahat bir uyku uyuyabilirsiniz.
Değil mi ki sizden yani kamudan yana bir sorun yok.
Yazık…
İşte bir kez daha söylüyoruz; kim ipler kim iplemez bilmiyoruz lakin Erzurum elden gidiyor!
Sayın yetkililer, sayın siyasetçiler…
Siz bir yalanın arkasına sığınarak tercihinizi halkın gerçeklerinin aksine kullandınız.
Eyvallah…
Fakat unutmayın ki maşeri vicdanda mesulsünüz ve tarih sizi asla affetmeyecek…
O
çok sevdiğiniz ve her fırsatta sığındığınız yalan, bir gün kendi
köpükleri arasında sizi de boğacaktır; ama siz işte o gerçeği
göremiyorsunuz.
Haydi buyurun siz müdürünüze, müdürünüz de size hayırlı olsun!
Sadece şu kadarını bilin ki sizin yalandan örülü o dünyanız Ankara’da da itibar görmüyor.
Yani siz kendi yalanınızla yalnız kalacaksınız…