Bir insan Muhammed Cevdet Orhan'la konuşamıyor ve derdini anlatamıyorsa, bilin ki o kişi "arıza"dır.
Çünkü:
Muhammed Cevdet Orhan; mutedil, munis ve hoşgörü timsali bir insandır.
En kızgın olduğu hallerde bile istese de ses tonunu yükseltemeyen
biri...
Fakat gelin görün ki manyağın biri, belinde namlusu mermi
dolu bir silahla başkanın makam odasına kadar giriyor, yetmezmiş gibi
tetiğe basıyor.
O kurşun başkanın bacağına değil de, Allah korusun başına ya da kalbine de isabet edebilirdi.
Öyle ya, bu meret adres sormuyor ki...
Evet; bu kadar basit.
Demek ki, belediye başkanlarının hayatı bu kadar ucuz...
Bir
sabah ipini koparan biri, beline "makine"yi takıp, makam odasına
gelecek ve isteği kabul görmeyince de, silahı çıkarıp kurşun yağdıracak!
Düşünün ki...
İpini koparmış olan o kişi canlı bomba da olabilirdi...
Pekala
sorulabilir, "...yahu birader; burası koskoca bir ilçe belediyesi mi,
yoksa yol geçen hanı mı? Yok mu bu belediyede bir güvenlik sistemi?
Beline silah takan bir adam, başkan katına kadar elini kolunu sallayarak
girebiliyorsa, başkanı öldürebilir de..."
Evet öldürebilir; haklısınız...
Yani tam da dediğiniz gibi " bu kadar" basit!
İcabında bir it kulübesi yüzünden!
Büyükşehir Belediyesi de aynı, ilçe belediyeleri de...
Caydırıcı unsur sayılabilecek bir denetim yok.
Olamıyor da...
Niye olamıyor biliyor musunuz?
Söyleyelim:
Bir belediye başkanı şayet kapıya güvenlik görevlilerini, eski usulde
zabıtayı kapıya dikerse, yetmezmiş gibi bir de cihazlarla her gelenin
üstü-başı ve çantası aranırsa, siyaseten kıyamet kopar! Anında
yargılanır ve mahkûm edilir:
"Filanca belediye başkanı, halkla
kendi arasına Çin Seddi gibi duvarlar örmüş. Görüşmeye giden insanlar
didik didik aranıyor. Böyle seçilmiş başkan olur mu; sen halkından mı
korkuyorsun?"
Evet; tedbir alınmayınca da işte böyle oluyor...
Muhammed Cevdet Orhan, yasadışı işlerle ya da mafyayla işi olmayan bir belediye başkanı...
Kendisiyle görüşmeye gelen seçmeninden niye korksun ki?
O da korkmadı zaten, ama ramak kaldı ki bu özgüveninin bedelini canıyla ödesin...
Bu arada...
Kimse öküzün altında buzağı aramaya filan kalkmasın. Olayın ne siyasetle, ne de terörle bir ilgisi var.
Allah aşkınıza Aziziye ilçesi yeriyle rant olsa ne yazar?
Besbelli ki Eyüp Adanır denilen kişi, başkandan kişisel bir talepte bulunmuş ve aldığı cevap karşısında sinir krizi geçirmiş.
Normal
biri olsaydı, başkanla konuşur, tartışırdı. Daha da olmadı kendini
haklı görüyorsa eğer, uğradığını iddia ettiği mağduriyetin hesabını
yargı önünde sorardı.
Adam tam bir arıza olmalı ki...
Beline silahı takıp makama çıkıyor.
Ya istediğini alacak, ya da başkana sıkacak!
Bazıları
bir siyasetçiye oy vermiş olmayı, yeri geldiğinde o siyasetçiye hakaret
etme ve bu son olayda olduğu gibi kurşun yağdırma hakkı olarak görüyor!
Klasik argûman şudur:
"Seçimde sana oy verdim!"
Ne yani seçimde oy verdin diye, adamın kafasına mı sıkacaksın?
Haydi
bu çok majör bir durum diyelim. En hafif şekliyle bile kişi; birine oy
vermiş olmayı, o kişi üzerinde her türlü tasarrufta bulunabileceği
şeklinde anlıyor.
Bir gece yarısı kanunla çok partili sisteme geçen ülkemizde, Türk usulü demokrasi, dedikleri bu olsa gerek!
Mazinin dili olsa da anlatsa...
Biz
bu şehirde, araya elli kişi koyarak belediyenin temizlik kadrosunda
yalvar yakar işe başlayıp, bir ay sonra fen işleri müdürlüğüne talip
olan, sonra da talebi yerine gelmediği için "hırsız başkan" diye bağıran
nice manyaklar gördük. Fakat itiraf etmeliyim ki, bu son olay bizim
için de çizgi üstü...
Erzurum'da ilk kez bir başkan, seçmeni tarafından hem de makam odasında, bacağından da olsa vuruluyor...
"Erzurum, artık eski Erzurum değil" diyenler haklı çıktı.
Baksanıza konuşmayı beceremeyen öküzler, meramlarını kurşun atarak anlatıyor oldu.
Hasılı dostlar; tarih tekerrür etti.
Köroğlu bir kez daha haklı çıktı:
"... mertlik buzuldu"