Vicdanlı olmak...

Peşinen şunu söyleyeyim:

Sinir uçlarına bastığım kimi sahte kahramanlar, yazdıklarıma cevap veremedikleri zaman öfke histerisine tutulup, bendenizi “askerci” olmakla itham ediyorlar! Oysa ne dün, ne de bugün “askerci” olmadım.

Bilakis 28 Şubat Süreci’nde, asker tarafından ‘aforoz’ edilmiş bir yerel gazeteciyim. Şimdi durum nedir bilmiyorum ama 28 Şubat’ta akreditasyonumun iptal edildiği yazılı olarak bizzat tarafıma tebliğ edilmekle kalınmadı, takibe alındığım bile söylenmişti; üstelik de vali tarafından…

Keşke o süreçte Atatürk Üniversitesi rektörü olan Prof. Dr. Erol Oral konuşsa da niçin hem benim, hem de O’nun sistem dışına itilmemizin nedenlerini anlatsa…

Hoca,ketum bir insandır, kolay kolay konuşmayacağını biliyorum. Lakin bugün hala üniversitede “hoca” ve “danışman” sıfatıyla görev yapan çok kıymetli bir ağabeyimizin, bizzat gazeteci meslektaşları tarafından, 28 Şubat zebanilerine nasıl gammazlandığını hatırlıyordur.

İşin simsarlığının filan peşinde değilim. Öyle olsaydı şayet bugün kimilerinin (üstelik de zerre kadar zarar görmedikleri halde ortaya çıkıp ‘ben de 28 Şubat mağduruyum’) dediği gibi satış yapardık.

Bu meseleye değinmemizin sebebi bambaşka…

Malumunuz Başbakan Erdoğan, Fatih Altaylı’nın Teke Tek programında, adeta ezber bozdu:

“Genelkurmay başkanlığı yapmış ve bizimle yakın çalışmış bir askere kim ki terör örgütü lideri diyorsa, tarih onu affetmez”

Bu,o kadar doğru ve vicdan ehli bir ifadeydi ki, ister laik olun isterse şeriatçı, bu haklı tespit karşısında şapka çıkarmamak mümkün değildi.

Başbakan yargının “keyfi” uygulamasına vurgu yapıyor ve çeşitli davalar nedeniyle tutuklu yargılanan bu paşaların tutuksuz yargılanmaları gerektiğini söylüyor.

-Haksız mı?

Hayır!

Bilakis hem de sonuna kadar haklı.

Fakat Başbakan’ın ıskaladığı çok esaslı bir husus var:

Değil miydi ki bizzat kendisi, “ben bu davanın savcısıyım” demişti ve onlarca paşayı kulaklarından tutarak içeri atan çok özel yetkili savcılara çok özel imtiyazlar vermişti!

O paşaların yıllarca tutuklu kalacakları ve davalarının kolay kolay nihayete ermeyeceği esasında o gün ortaya çıkmıştı.

Bunu herkes gördü ama bir tek hükümet görmedi veya görmek istemedi.

Amerika’yı yeniden keşfetmeye lüzum yok ki…

Açın o günkü gazeteleri ve bakın kim ne yazmış, hangi gazete o anafor karşısında nasıl zil takıp oynamış…

Başbakan baktı ki hakikaten yapılan bu muamele, ne hukuka, ne demokrasiye ne de asgari insan haklarına uymuyor.

Sırf birilerinin üç paralık keyifleri gıcır olsun diye, darbeye teşebbüs eden paşa da tutuklandı, olaylarla alakası olmayanlar da…

Tıpkı satranç gibi, şah’la piyonu aynı kutuya doldurdular.

Başbakan Erdoğan bugün itirazını yüksek sesle dile getiriyor.

İyi de ediyor. Fakat kusura bakmasın ama tren kaçtı!

Evet tren çoktan kaçtı. Çünkü vaktiyle o makamları ele geçiren ve o gün itibariyle “hükümetin ortağı” gibi davranan kesimler, kaleleri öyle bir zapdedtiler ki, şimdi hükümet istese de şartları tayin etmeye muktedir değil.

Kendisi de söylüyor; “teröristler bu kapıdan giriyor ötekinden çıkıyor.”

Evet aynen öyle…

Fakat bu farklı…

Vaktiyle hukuk kalelerini ele geçiren çevreler, önce kişisel hesaplarını gördüler, şimdi de hükümeti terse yatıracak hamleler yapıyorlar.

Sorabilirsiniz, “bu durumda, hükümet büsbütün masum mu?”

Değil…

Olur mu öyle şey?

Bu kadar süredir iktidarda olacaksın ve olup biten her şeyde imzan olacak ama buna rağmen eski genelkurmay başkanına “yasadışı örgüt lideri” muamelesi yapılmasında masum olacaksın…

Yemezler; zaten kimse de yemedi.

Ama buna rağmen Başbakan’ın bu tavrı son derece anlamlıdır.

Sonuç değişir mi değişmez mi bilmiyoruz lakin bu ülkede bir devlet yöneticisinin çıkıp “kral çıplak” demesi gerekiyordu.

Kıl payı kaldı ki İmralı canisi ve de bebek katili Apo, ya affedilecek ya da en kötü ihtimalle cezası ev hapsine  dönüştürülecek.

Fakat beri yanda bu ülkede genelkurmay başkanlığı, kuvvet komutanlığı yapmış paşalar, “gizli tanık” adı altındaki hükümlü PKK liderlerinin ifadeleriyle yıllardır tutuklu yargılanacaklar…

Bu çarpık anlayışın maşeri vicdanda kabul görmesi imkansızdır.

28 Şubat Süreci’nde darbeci paşaların önünde takla atan ve onların egemenliğini sivile tercih eden bir anlayışın, bugün omzunda apolet olan herkesi “darbeci” diye içeri tıkması, en hafif şekliyle, ucuzluktur.

Bu ordu darbe yapmamıştır ve asla darbeye de teşebbüs etmemiştir, demek ne kadar imkansız ve ahlaksızca olursa, üzerinde haki renk kıyafet taşıyan her subayı da “darbeci” ilan etmek ve hapse tıkmak o kadar yanlıştır.

Kuru’yu yaş’tan ayır. Kim darbeci, kim darbeye teşebbüs etmiş ve kim darbeye rıza göstermemiş…

Adım gibi eminim ki, yarın yeniden 28 Şubat süreci hakim olsa Erzurum ölçeğinde, ilk beni dışlarlar ve yine o yıllarda olduğu gibi ilk beni “mürteci” ilan ederler.

Olsun…

Bendeniz buna rağmen diyorum ki, Sayın Başbakan’ın son çıkışı hayli geç kalınmış olmasına rağmen çok yerinde bir çıkıştır. Her ne kadar yargıda kontrol artık sizde değilse de bu itirazınız, yanık yüreklere serin bir rüzgar olmuştur.

Lütfen arkasında durunuz…

Sadece apoletliler için değil, kendisinin haksızlığa uğradığını savunan herkes için bu tavrınızı koruyun.

Aynı şeyi tekrarlamaktan tiksiniyorum ama öyle bir ortamda yaşıyoruz ki bu hatırlatmayı yapmasak, bizi de ‘askerci’ diye yaftalayıp, belki de aynı kafese koyarlar.

Darbeye de, darbeye teşebbüse de sonuna kadar itirazım var.

Kim ki bu işte faildir mutlaka cezasını çekmeli. Fakat askerden intikam alacağız diye, sapla samanı birbirine karıştırmak da zulümdür.

Ve bendeniz zulmün kimden gelirse gelsin her türüne karşıyım.

Mümkün ki birileri de benim bu intizarıma karşı çıkıp şöyle diyebilir:

“Mademki bu davanın savcısı Sayın Başbakan’dı. O halde aynı savcı dosyayı tetkik ettikten ve delilleri topladıktan sonra diyor ki, sanıkların beratını talep ediyorum.”

Olmaz mı?

Olur; niye olmasın…

Biliyorsunuz savcılar her zaman idam talep etmezler!

Bazen de aynı savcılar önce idam derler, sonra idamın üstüne şal atarlar…

Değil mi ki burası Türkiye… 
Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.