İsmi ile müsemma bir kişiliğe sahip olan Veli Velioğlu Hoca ,Erzurum’un en saygın dini otoritelerinden biridir.
Elinden ve dilinden emin olunan Veli Hoca, yediden yetmişe her Erzurumlunun güvenini ve saygısını kazanmış hasbi bir şahsiyettir.
Bildiği ile amel eden ,toplumsal sorumluluğu yüksek olan Veli Hoca bir din adamında görmeyi arzuladığımız her türlü davranışı şahsında barındırmasıyla halkın gönlünde taht kurmuş numune-i misal bir büyüğümüzdür.
Bir din adamının göstermesi gereken hassasiyetleri taşıyan Hoca ,siyasete ve din üzerinden varlık gösteren her türlü cemaat yapılanmalarına karşı ölçülü davranmasını bilmiş,samimi bir müslüman tavrı ile gönüller kazanmıştır.
1932 yılında Ilıca’ya bağlı Sorkunlu köyünde doğan Veli Hoca’nın yetişmesinde annesi Hacı Nene Hatun ile babası Hacı Ağa’nın etkisi olmakla birlikte dayısı Serçemeli hattat Mustafa Necatüddin Efendi’nin emeği bir hayli fazladır.
Tivnikli Faruk Efendi’nin rahle-i tedrisatından geçen Veli Hoca , Erzurum’un ünlü müftülerinden, Solakzâde Muhammed Sadık Efendi, Sakıp Danışman ve Osman Bektaş ile İhmal İmamı Muhammed Efendi’den ders almış,Alvarlı Muhammet Lütfi Efendi’nin sohbetleriyle tasavvuf pınarlarından içmiş ,ömrünü Allah ve Resulünün yoluna adamış müttaki bir hocamızdır.
Hoca ile tanışmamız kendisinin Karaköse Camisi’nde imamlık yaptığı dönemde olmuştu.
O günden bu güne devam eden muhabbetimiz bir baba- oğul,ağabeyi -kardeş,hoca
-öğrenci,ilişkileri içerisinde devam etmektedir.
Akçeli işlerle ilgilenmemesi,alan değil veren olması,söylediği ile amel etmesi,siyasete ve cemaat yapılanmalarına mesafeli yaklaşması ,hasbi ve samimi kişiliği ile hoca ,şahsımda da farklı bir muhabbet oluşturmuştu.
Hayatımın en zevk aldığım günleri Veli Hoca’nın Karaköse Camii imamı iken onun cemaati olduğum dönemdir diyebilirim.
Bu muhabbetden dolayı Hoca ile çok sayıda hatıralarımın olduğunu söyleyebilirim.
Karaköse Camii imamlığı yaptığı dönemlerde bir gün eczaneme ilaç almaya gelmişti .Hoş bir sohbetten sonra Veli Hoca ehliyet almak istediğini söyleyince bu düşüncesini biraz garipsemiştim.
Yaşlı bir din adamının ehliyet almasına şaşırmakta haklıydım. Çünkü arabanın ve sürücünün az olduğu bir dönemde böyle bir isteğe anlam verememiştim.
Şaşkınlığımı attıktan sonra “ Hocam,ehliyeti ne yapacaksınız ? Hem arabanızda yok.Bakın bizim arabalarımız var, hepsi de sizin emrinizde, ne zaman araca ihtiyaç duyarsanız haber verin ,gelip sizin ihtiyacınızı görürüz.” demiştim.
Veli Hoca tebessüm ederek “ Sağ olun,var olun, eksik olmayın ama, Allah göstermesin seferberlik gibi bir durum olursa ben de bir Cemse sürerim ” deyince Hoca’ya saygım bir kat daha artmıştı.
Toplumsal sorumluluğun güzel bir yansıması olan bu düşünce, Hoca’nın şahsiyetini ifade etmesi açısından çok anlamlı bir örnekti.
İrtica ile mücadele kapsamında Hoca’yı teftişe gelen görevlilerin bir müddet sonra onun cemaati olması şahit olduğumuz bir durumdu.
Bu tür davranışlarına yakından şahit olduğum Veli Hoca bir müddet sonra ehliyetini aldı. Hoca, Allah’a şükür bu güne kadar Cemse sürmedi ama artık kendi arabasını sürüyor ve tekleyen kalbine rağmen öğrenci okutmaya devam ediyor.
Baş savcı,hakim,avukat,ateşe,akademisyen,müftü ,vaiz gibi çeşitli mesleklerden öğrencileri olan Veli Hoca bu bereketi hocalarının duasına ve Alvarlı Hoca’dan aldığı “oku ve okut” dersine bağlamaktadır.
Serçeme,Hinzik ve Sorkunlu köylerinde Kur’an Kursları yaptıran Hoca,Erzurum İslami İlimler ve Araştırmalar Vakfı’nın kurucularından olup derslerine bu çatı altında devam etmektedir.