Tortum’un Bağbaşı Beldesi var ya!
Hani, HES hesabıyla köylünün suyunun alınmak istendiği yer!
Hani ağaçların kurumaya, canlıların susuzluktan ölmeye terk edileceği yer!
Hah, işte orayla ve de oradaki köylülerin direnciyle ilgili birkaç yazımızı okuyanlar olmuştur elbet.
Ne demiştik!
Bu haksızlıktır, bu izansızlıktır, bu bir gasptır; bu doğanın canlılarına ve doğacak çocuklara ihanettir!..
Ve her yazımızda da belirtmiştik, adaletin aklına ve vicdanına güveniyoruz, diye.
Elimizden geldiği kadar da destek vermiştik, Bağbaşı ahalisine ve önde yürüyen Leyla’ya.
Biz ne dediysek, birileri de karşı sözlerini esirgemedi.
“Enerjiye ihtiyacımız var; mum ışığında mı oturalım,” dediler.
Ne yazık ki yazıda acı acı gülümsenmiyor, gözlerinizle gözlere acıyarak bakamıyorsunuz; ancak dilinize sığınıyorsunuz ve iki satır yazmaya çalışıyorsunuz.
Bakışlarınızla, diyemiyorsunuz ki, “ bre, fikriyle ve zikriyle güçlünün yanına göç edenler, adaletin ve vicdanın olmadığı yerde değil bir ampulle bin ampullü avizenin altında otursan ne yazar!..”
Dilimizin pergeli ve pervazı olmadığı için de, yerel basına da bir iki sözümüz olmuştu!
Her neyse, bunu uzatmanın anlamı yok!
Çok laf haksızı arsız eder, diyerek sevinmeliyiz şimdi.
Şu habere bakın hele!
“Erzurum’un Bağbaşı köyünde, DSİ uygulama projesinin yanlış olduğunu tespit ederek, Bağbaşı HES Projesi inşaatını durdurdu…”
Bu demektir ki, susuz kalmak korkusuyla suda boğulurcasına nefessiz kalanlar, topraksız kalmak korkusuyla başlarındaki yastığı taş yapanlar, artık derin bir nefesle derin uykuya dalacaklardır.
Seksen yaşındaki ninenin alnındaki acı geçecek; Leyla, Mecnun’unun kollarında kalacak!
Bu yıl yine çiçek açacak kiraz ağaçları, diğer meyveler de dallarında doğmak için bekleyecek!
Bağbaşı’nda üç beş kavak var, diye rapor verenler, görecekler oradaki çiçeğe durmuş meyve ağaçlarını.
Yerinden, yurdundan edilmeyecek hiçbir canlı.
Kurdu da kuzusu da aynı suyu içecek…
Ve dağlarına en anlamlı bahar gelecek Bağbaşı’nın.
Eğer, bunun altında başka oyun yoksa, devasa şirketlerin dev güçlerini vicdanın ve imanın yendiğini herkes anlayacak.
İki hafta sonra da Leyla yine mahkeme için Tortum Adliyesi’ne gelecek.
Hiçbir duruşu olmayan Erzurum basını da sadece haberini verecek!
- ayhan kaleli 01 Ocak 1970 02:00
Hocam siz çok zor bir ilden yazıyorsunuz.sizi anlarlar ancak iş işten geçti,kten sonra su kullanım hakkının köylünün elinden alınıp şirketlere devrini göremeyecek kadar partizanlaşmış bir yer allah aşkına ya bütün türkiyedeki, dere satrallerinin bir baraj kafar elektirk üretmediğini bilmeleri lazımken kalkınmdan bahsedenler sanırım içinde bulundukları tehlikenin farkında değiller.yine atatürk barajının ürettiği elektiriğin urfa istanbul diyarbakırdaki kaçağı kadar değilidr bunuda bilmiyorlar bu coğrafyaya bir bedel ödeyerek oturan insanların sularına el konması ve 10 bin insanın topraklarından göçe zorlanması hangi vicdandırki savunulabiliyor su kullanım hakkının jköylüğlnün elinde uluslararsı şirketlerin eline geçmesini hangi vicdan kabul edebiliyor.ya bana kalkınma üretim ihitayaç teraneleri okumayın allahın yarattığı ve biz kulların emirine verdiği suyu sat kalk buradan ahkam kes lanet olsun ya.
- ali 01 Ocak 1970 02:00
Doğru söyle hocam kaç kilo kiraz`a,kızılcık`a bu yazıları yazıyorsun :)
Hep istediğin taraftan yazdın , sıra o vicdanında ve somut gerçeklerde değil mi ?
- Bir Bağbaşılı 01 Ocak 1970 02:00
Haksızlık karşısında susanları kınıyoruz.
Milli mücadeleyi kazanan insanların vatanı olan Erzurumda da haksızlık karşısında susup çıkarlarının peşinde koşanları da kınıyoruz.
Maddiyat karşısında değerlerini satanlarıda değersizliği değer bilip kendilerini birşey sananlarıda kınıyoruz.
Gün gelecek adalet yerini bulacak. bu dünyada olmasada öteki dünyada herkese hakkı verilecek.
Allahtan dileğimiz haksızlık yapanları bu dünyadada rezil ve zelil etmesidir.
Unutulmasınki tarih herkesin her halini yazıyor. İnsanları ölüme ve susuzluğa mahkum etmeye çalışanlar acaba huzur içinde uyuyabiliyorlarmı. Uyuyamasınlar inşallah.