30 yılı bileçoktan geçmiş! Rahmetli babacığımın elimden tutup bir parti toplantısına götürdüğünde ilk tanıdığım milletvekiliydi İsmail Hakkı Yıldırım!
O günden sonra 'amca' aşağı, 'amca' yukarı! Tanımışım ya, yakından görmüşüm ya, saçımı da okşamış ya! Müthiş keyfe gelmişimdir! Okulumda bile arkadaşlarıma hava attığım dahi olmuştur! Çünkü benim amca'mdı o!İsmail Hakkı amcam!
***Sonra Aytekin Bakraktar'ları, Turan Çınar'ları, Rıza Şimşek'leri, Hüsnü Ömeroğulları'nı, Tuncer Aktaş'ları, Osman Yıldırım'ları, Lütfü Esengün'leri, Vahit Bingöl'leri tanıdım.
Hangisini görsem, saygıda kusur etmezdim. Önüm açıksa düğmeyle ilikler, sigara elimdeyse 'bi hafif' saklardım!
Saklardım, çünkü..
Onlar da benim 'ağabey'lerimdi!
'Ağabeyi' der, onları yere göğe koymazdım!
***Şimdi bakıyorum da.. Artık 'ağabeyi' dediğim il başkanları yok ortalıkta! İlaç için ara, yok! İktidar partisinin il Başkanı Murat Kılıç, benden küçük. Neredeyse ufaklığını biliyorum. 'Ağabeyi' diyor konuşurken benimle, şaşırıyorum! Haklı! Rahmetli babası Servet ağabeyi arkadaşımdı! Çoğu kez dükkanlarına gittiğimde genelde de masaya çayı işte bugün 'kılıcının iki tarafının da kestiği' o Murat getirirdi! Niye garipserim bilmiyorum ama öyle işte! Allah için de bana karşı nezaketini bugün olmuş hiç kaybetmemiştir! Dedim ya, ne bileyim! Yine de şaşıyorum ağabeyi derken!
***MHP İl Başkanı dersen, o da aynı! Karşılıklı konuşurken Zekai Kaya da hep 'abi' der, şaşırır kalırım. Niyeyse yadırgarım! Elbette ki yaşça büyüğüm, abi diyecek. Bundan doğal ne var? Ne bileyim! Yine de Selami Akpınar,Yusuf Demircioğlu, Cezmi Polat, Nurettin Taşçı, Süleyman Kaptan, Ertürk Çimen, il başkanı yaptılar o partide. Hepsi de ağabeyimdi. Ağabey demeye alışmıştım. Olacak iş değil! Hep 'ağabeyi, ağabeyi' dediğim MHP'nin İl Başkanına ilk defa ağabeyi demiyorum! Şaşıyorum, ne yapayım!
***Yahu şimdi siz bunları okurken belki de "İyi de bu nereden çıktı şimdi? Daha yazacak başka bir şey mi kalmadı?' diye soruyorsunuzdur. Haklısınız. Vallahi yerden göğe kadar haklı oğlu haklısınız! Az biraz durun niye yazdığımı söyleyeyim. Dumlu Mağazası'nın önündeki kamuoyunu meşgul eden tadilatla ilgili, Basın toplantısı yapmış mağaza sahipleri. Rahmi ve Zafer Dumlu kardeşler! İkisi de bakıyorum, sakallı! Koskocaman adamlar. Allah Allah! Halbuki o konuşan Zafer'in ağabeyisi Rahmi benim yaşıtım! Yaşdaşız yani! Oysa dün benim ağabeyi dediklerimden görünüyor. Demek o kadar yaşlandık ha! İşte o kare kafama takıldı! Yaşlanmışız be! Söylemesi güç ama ne yapalım, gerçek!
***Madem dönüp dolaştırdık, sözü şu meşhur Dumlu mevzusuna getirdik, bari iki çift laf da ben edeyim de 'Bak, o maydanoz olmamış' demesinler! Bir defa karekterist özelliğimizden birimidir ne, villada oturandan, iyi otomobile binenden, iyi restaurant veya lokantalarda yemek yiyenlerden, güneye tatile gidenlerden, hele de güzel hanımla gezenden fazla hazzetmeyiz! Bu Rahmi ve Zafer Dumlu kardeşlerim, ben de tanıyorum, iyi arkadaşlar. Millete iyiliği olur, kötülüğü olmaz insanlardır. Sırf zenginler, az biraz da havalılar diye çoğu inasının bu iki kardeşime gıcıklıkları olduğunu da bilirim. Onlar da bunu bilir. Hele de sık sık ziyaretlerine gelen Büyükşehir Başkanı Ahmet Küçükler ile 'kanka' olmaları, öteden beri bu çocukların 'temel sorun'u haline gelmiştir! Aslında abartılacak bir şey yok. Ahmet Küçükler'in arkadaşı olmaları, onların iltimasa uğramalarını, yanlış bir iş içinde olacağını göstermez. VAKKO'dan Sinan Doğan da benim arkadaşım ve çoğu gün mağazasından çıkmam! Bu Sinan veya benim için niye bir mesele oluştursun ki! Kaldı ki orada yapılan çok da aykırı bir şey değil. ben de zaten hep öylesine güzel bir yerde o nerdiven altlarının boş olmasına yanardım. Mimarisi de güzel olduktan ve de hukuka bir aykırılık da yoksa neden orada bir yeni işletme ihdas edilmesin ki? Aslında dert deva tadilat filan değil. Millet, 'çarpık yapılaşmanın başkenti' olan Erzurum'da imara uygunsuzluğunu bahane ederek aslında Rahmi ve Zafer Dumlu üzerinden Ahmet Küçükler'e vuruyorlar! Ve de bunu o anlamda ne 'Dumlu kardeşler' ne de Ahmet Küçükler haketmiyor! Yani anlayacağınız, her işimiz bitmiş, kalmış fıstığı yeşil!