Sorun
nereden kaynaklanıyor bilmiyoruz. Çünkü TEDAŞ Müdürü Adnan
Taşkesenlioğlu, “sorunun abartıldığı”nı savunuyor, Kartanesi Suyu’nun
sahibi Atilla Nargilecioğlu ise, TEDAŞ’ın kesintileri yüzünden su
şişeleme tesisinin durma noktasına geldiğini söylüyor.
Adnan
Bey’i, uzun yıllardan beri tanırız. İşine dikkatli, çalışkan ve memleket
sevdalısı bir bürokrattır. Gözümle görsem inanmam, Adnan Bey eliyle bir
insana hele hele de bu şehir için üretim ve istihdam yapan bir
işadamına zarar versin.
Atilla Nargilecioğlu’nun da durduğu yerde
yalan söylemesi mümkün değil. Öyle ya adam sıfırdan bir tesis kurmuş,
ülke genelindeki en iyi tesislerden biri olduğu söyleniyor. Suyu
kaliteli, tesisi modern… Bütün mesele üretim yapıp suyu satmak.
Müşterisi de çok. Üstelik Arap ülkeleri kalitesinden ve temizliğinden
ötürü, binlerce ton sipariş veriyor. Fakat gelin görün ki,
Tortumyolu’ndaki Kartanesi Su, elektrik kesintileri yüzünden, neredeyse
“stop” deme noktasına geldi. Atilla Nargilecioğlu, binlerce tonluk
siparişin iptal edildiğini ve bu sebepten ötürü milyonlarca lira zarara
girdiğini söylüyor.
Doğrudur; böyle olmasa niçin ve kime şirin gözükme adına yalan söylesin ki?
Kaldı ki, bu çağda yalan söyleseniz kaç para eder ki, teknoloji her şeyi kaydetmiyor mu?
Meseleyi Vali Bey de biliyor, milletvekili Muhyettin Aksak da…
Herkes istiyor ki, çiçeği burnunda bu tesis çalışsın, üretim yapsın, istihdam etsin ve ihracata katkı versin.
Bir
yerde ciddi bir sorun olmalı ki, kişilerin bu denli iyi niyetli ve
gayretli olmasına rağmen, tesis elektrik kesintisinden kurtulamıyor,
dolaysıyla da üretim yapamıyor.
İnsanın yüreği yanıyor.
Erzurum
gibi bir şehirde, bir işadamı varını yoğunu dökmüş bir tesis yapmış ama
çözümü son derece basit bir sorundan ötürü üretim yapamıyor.
Adan
Taşkesenlioğlu ile bu hususta birkaç defa görüştüm. Diyorum ya,
samimiyetinden ve dürüstlüğünden kuşkum yok. O, “Bu sorun abartıldığı
gibi değil” diyorsa, yalan söylemiyordur.
Aynı şekilde işadamı Atilla Nargilecioğlu’nun da yalan söylemediğini biliyoruz. Çünkü kesintiye defalarca tanık olduk.
Şu
halde birileri öyle şeyler yapıyor ki, hem Adnan Bey’i zor durumda
bırakıyor, hem de bir işadamını çaresizlik yüzünden Başbakan’a mektup
yazdırıyor.
Atilla Nargilecioğlu, aşırı hareketli ve fevri bir arkadaş…
Bu belki bir işadamı için nakısa olabilir. Ama bu huy, O’na haksızlık yapılmasını meşru kılmaz.
Yahu ne olur, biri şu tarafları bir araya getirse ve aslında önemli olmayan şu sorunu bir çözse…
Çok mu zor Allah aşkına…
Vali Bey, biliyorum ki siz de bu hususta hassassınız ve meseleyle çok da meşgul oldunuz.
Fakat gelinen nokta ortada. İşadamı iki göz iki çeşme ağlıyor:
“Mahvoldum, yandım, tükendim”
Sayın Valim, Sayın Taşkesenlioğlu, bu feryada gelin hep birlikte bir kez daha kulak verelim.
Şayet yalan söylüyor, hepimizi kandırıyorsa, hep birlikte yüzüne tükürelim.
Ama yalan söylemiyor, dediklerinde haklıysa artık bu zulme bir son verilsin.
Efendim; bu şehirde işadamı olmak, üretim yapmak, hele hele ihracatçı olmak, deveye hendek atlatmaktan bin kat
zor bir şeydir. Bu zorluğa rağmen şayet yürekli insanlar ellerini,
hatta gövdelerini taşın altına koyuyorlarsa, bizlere de o insanlara
yardımcı olmak ve destek vermek düşer.
Zor bir durum…
Bir yanda, haftalardan beri feryat edip duran bu memleketin evladı bir işadamı Atilla Nargilecioğlu…
Öbür yanda, vicdanlarına ve dürüstlüklerine sonuna kadar inanıp güvendiğim iki yönetici:
Vali Sebahattin Öztürk, TEDAŞ Müdürü Adnan Taşkesenlioğlu…
Ortada ise, adeta bir cenaze duruyor.
Yahu bu memleket, böyle basit bir sorunun altında kalıp ezilecek bir ülke mi.?