Erzurum'da sıklıkla kullanılan bu deyim genelde; Hem suçlu hem güçlü durumunda ki olanlar için kullanılır.
Üst'deki duruyor alttaki durmuyor tabiri içinde geçerlidir.
Hanı bazı cazgır tipler vardır suçludur,yanlış yapmış haksız durumdadır ondan özür, mahcubiyet,sıkılma beklersiniz boşuna beklersiniz o haklı olandan daha atak,daha pervasızdır.
Suçlar, tehdit eder, hakaret eder, küfreder, iftira eder, bol bol yalan söyler, hedef gösterir, bağırır çağırır.
Hiç eziklik duymaz, mahcubiyetin kırıntısını göremezsiniz, utanma duygusu içerisinde olmaz.
Hatta sebep olduğu kaos ortamının keyfini bile çıkarır. Normalde yıkım tesiri olması gereken ortamı avantaja çevirme gayretine girer.
İşte bu durumlar için Erzurum'lular; "Utanmiye keyif süresin..." diyerek ortamı ve de durumu özetlerler.
Yanlış örgütlüdür.
Doğru yalnızdır.
Cumhuriyet tarihi içerisinde hiç bir zaman Bayrak, AKP iktidarı dönemindeki kadar tartışılmadı, gündemde olmadı. Her fırsatta Bayrak üzerinden bir polemik, bir mağduriyet edebiyatı yaratıldı tartışıldı. Irili ufaklı iktidar mensuplarının ve onların yandaş gazetelerinin gündemini hep işgal etti.
Yandaş dolma kalemler dağlara çizilen ay-yıldızların tahrik unsuru olduğundan tutun da, kurumların logolarında olan bayrak motiflerine kadar her şeyi tenkit ettiler. Bu koroya zaman zaman Cumhurbaşkanı, Başbakan bile katıldı.
Milli günlerde evlerinden Türk Bayrağı asanlar iktidar muhalifi muamelesi gördüler.
Adı konulmamış bir iktidar ve Bayrak kavgası görüntüsü oluştu.
Toplumsal gösterilerde Bayrak suç aleti muamelesi gördü.
Elinde Bayrak gösterilere katılmaya giden biri otomatik iktidar karşıtı olarak algılanmaya başlandı. Iktidarın davranışı ve güvenlik birimlerinin muamelesi bu olguyu dahada güçlendirdi.
Hatta Bayrak satan bir seyyar satıcı suçlu gibi göz altına alındı,sattığı Bayraklara suç unsuru olarak el konuldu.
Devletle işi olanlar evlerinde iş yerlerinde Bayrak asmayı işlerine zarar verir diye düşünmeye başladılar.
AKP mitinglerinde gözü perk muhalifler evlerinin iş yerlerinin balkonlarından Bayrak asarak kaşı olduklarını gösterir oldular.
Artık iktidarla Bayrak bir birlerinin muhalifiymiş gibi bir algı oluştu ve yerleşti.
Bu algının oluşmasında iktidar cenahının rolü ve vebalı hayli büyük oldu.
Hatta Bayrağın adının değişmesi, Hükümet tarafından "akil adam" olarak atanan biri tarafından teklif bile edildi.
1940 tarihinde CHP'nin iktidarında okul kitaplarına konulan Arif Nihat Asya'nın "Bayrak" şiiri ne hikmetse bu iktidar döneminde kitaplardan çıkarıldı.
Lice olaylarından sonra Diyarbakır da Askeri kışlanın bahçesinde indirilen Bayrak hadisesi nedeniyle ülkenin her yerinde infial oluşunca Hükümet mensupları ne yapacaklarını şaşırdılar.
Şahin mi olsunlar, güvercin mi iki arada bir derede kalmış olmanın sersemliği ile ve de
yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçiminin gerekleriyle açılımdan sorumlu Bakan Beşir Bey, "Sürece zarar vermesin diye askere biz sert davranmayın talimatını verdik" dedi
Bülent Arınç Bey de aynı şeyleri söyledi ama zaten Bayrak konusunda notu düşük olan Başbakan,tam tersi şeyleri söyleyerek ülke genelindeki tansiyonu düşürmeye çalıştıysa da tutumunu devam ettiremedi. "O Bayrağı indiren de inmesine göz yuman da suçludur, O adamı direkten indirilmeliydi" diyerek askerleri suçlayarak şahin rolü oynadı, sonra da "Şayet o provokatör öldürülseydi daha büyük olaylar olacaktı..." anlamına gelen sözler sarf ederek başka bir izlenim vermeyi de ihmal etmedi.
Ama bu olayı bahane ederek alışkanlığı gereği CHP'ye MHP'ye birazda HDP'ye söz saymayı ihmal etmedi.
Ne diyelim; Utanmiya keyif süresen vesselam.