Ben de, yazımızın konusu, sobanın borusu, diye başlayan ve de cepleri haşlayan bu mevsimin ismine uygun soğuk bir yazı dökmeyi düşünüyordum; lakin bizim bu gazeteci takımı adamı rahat bırakmazlar. Üzerine birkaç kelam edilmesi gereken bir şeyi mutlaka duyururlar millete! Bu yazı illetine yakalananlar da iyi bilir, eğer o konuda düşündüklerini söylemezse mutlaka ‘çat’ diye çatlar, ayrılır ortadan ikiye; öyle bir ayrılır ki ne dikiş tutar ne de pens!
Çatlayıp patlamaktansa iki söz söyleyip iç ferahlatmak en iyisidir!..
Konumuz aşna fişne!
Konu ince mesele olunca durmak gerekir önce.
Bana ne!
Sana ne!
Kime ne!
Her yiğit kendi uçkurundan asılır!
Öyle değil mi?
Öyledir elbet!
Amma iddia edilen aşna fişne meselesinin kahramanları devletin üst düzey yöneticilerinden; ya da toplumun önde gelenlerinden birileri ise, birileri de alır sazı eline, basar bam teline.
Tam olarak kanıtlanmamış bir ilişkinin ilk sözlerini alır, ondan yasak aşk türküsü söylemeye çalışır sazı olan bazı sazanlar.
Diyelim ki gerçekten olmuş böyle bir olay.
Yani, herhangi bir ilin valisi aşk konusunda korsan eylem koymuş!
Bu il de Erzurum’muş!
Vali de Sayın BULUT’muş!
Bu satırları yazan kişiyi ilgilendiren tek şey, böyle bir olayda adı geçenlerin medeni durumudur. Eğer böyle bir olayın öznelerinden evli ya da başkasıyla birlikteliği olan biri var ise, kocaman bir ‘ayıp’ sözcüğüyle birlikte ortaya karışık bir eleştiriyi koyarken ‘ilke’ kelimesini de sık sık hatırlatır.
Böyle bir konuda “iddia olarak” adı geçen Erzurum Vali’si Sayın BULUT’un merkeze alınması ise kafaları karıştırmaktadır. Keşke Erzurum’da kalabilse idi ve de eğer bu bir iftira ya da komplo ise bunu açığa çıkarsaydı.
Ne kadar garip değil mi?
Konuya erkekçe ve er penceresinden bakıyorum; oysa bu konunun asıl öznesi ya da mağduru Sayın Selcan KARAGÖL değil midir? Ki kendileri İl Genel Meclisi Başkanı’dır.
Bunun olmamış bir “olay” olduğu ya da yanlış anlaşıldığı ortaya çıkarsa adı geçen hanımefendinin Erzurum’daki durumu ve konumu ne olacaktır! Asıl bunu düşünmeli insan!
Kimsenin şüphesi olmasın; önce, ekmek teknesini veya arabasını üç kuruşa satarak Karadeniz sahillerinde komşu ülkenin hatunlarıyla üç gün üç gece alem yapmaya koşanlar ahlak dersi vermeye çalışacaklardır. Bu coğrafyada böylesi kişiliklere rastlamak o kadar da zor değildir.
Eğer bu iddia gerçek çıkar ise, eleştirim sadece Sayın Vali’nin evli biri olduğu içindir. Ne makamı ne de adı bu yazıyı yazanı ilgilendirir.
Medeni halini boş verip, bu eylemi sadece makamı için yakıştırmayanlara ise bir çift sözümüz var!
Sizin için önemli olan güç müdür; yoksa ilke ve duruş mu?
Ve eğer… Eğer ki bir üst düzey yönetici bir imza için bunu yapıyor ise asıl sorun budur işte.
Yoksa elin uçkuruna el atmak kimin haddine!
Sıradan birinin uçkuruyla, etkin ve yetkin birinin uçkurunun arasında ne fark var ki!
Bu ister kaymakam uçkuru olsun, isterse vali.
Uçkur hali bu!
Kime ne!
Yani “imam bunu yaparsa cemaat de şunu yapar,” diyerek her yerde herkesle halvet olacak değiliz ya!
Ya İtalya Başbakan’ı Berlusconi gibi bir valimiz olsaydı!
Biliyorum, kötü bir örnek oldu; ama saz çalanların yanında bir de dümbelek olsun istedim.
Sayın BULUT Ankara’da; ama Sayın KARAGÖL Erzurum’da. Elbette bu konunun irdelenip, incelenmesini sağlayacaktır. Konumu için değil, ondan daha önemli şeyler için!
Hatun kişiye “erkeğin elinin kiri,” diye bakan bir anlayışın zaman zaman savunulduğu bir toplumda, isteyenler bu söylediklerimizi de “dilin kiri,” sayabilirler.