Dün yaygın basında Erzurum’a dair iki haber vardı. İlki, bütün haber
siteleri ve haber ajanslarının son dakika olarak geçtikleri, “Ermenistan
uçağı Erzurum havalimanına indirildi” başlıklı haberdi. İkincisi ise,
aslında biraz “bayat haber” olmasına rağmen, Başkan Küçükler’in basın
toplantısı nedeniyle, yeniden tazelenen “belediyedeki kamulaştırma
yolsuzluğu”nu anlatan gelişmelerdi.
Türkiye, geçen hafta Moskova-Şam seferini yapan yolcu uçağını Ankara’da inmeye zorlamış ve “silah taşıyor” şüphesiyle aramıştı.
Yolcu
uçaklarında silah taşınmaz gibi genel geçer bir kurala rağmen,
Türkiye’nin Suriye uçağını indirmesi, doğal olarak vaka-i adiyeden
sayılmadı. Bırakın Rusya’yı filan bu duruma, sözde müttefikimiz Amerika
bile mırın kırın etti. Esat yönetiminin tepkisini söylemeye bile gerek
yok.
Biliyorsunuz, uçaktan silah yerine, hava radarı sisteminde
kullanılan ekipman çıktı. Fakat Türkiye, bu ekipmanın “gizli bir silaha
dönüşebileceği” kuşkusuyla, “incelemeler sürüyor” diyor.
Dün itibarıyla o inceleme henüz bitmemişti!
Uzmanlar bakıyor; bu parçalar silah mıdır, yoksa hava radarı ekipmanı mıdır?
Şayet bizim uzmanlar işin içinden çıkamaz ise, o zaman müttefikimiz Amerika’dan “ser uzman”lar çağrılacak!
Bir de onlar baksın diye…
Türkiye,Suriye’deki zalim Esat yönetimi ile ipleri koparmakla kalmadı, içeride
devam eden savaşta, safını yönetim muhaliflerinden yana kullandı ve bunu
da tüm dünyaya deklare etti. Zannettik ki, bize ha bire gaz verip duran
Amerika ve AB arkamızda durur ve yine zannettik ki Batı bizim bu
gayretkeşliğimize mukabele eder.
Ne gezer…
Herkesin gördüğü gibi, en esaslı müttefiklerimiz dahi bizi sattı.
Türkiye şimdi elinde pimi çekilmiş bir Suriye bombası ile ne yapacağını şaşırmış durumda.
Önce
Moskova’dan kalkan uçağı Ankara’ya indirmemiz, ardından da Erivan’dan
gelen uçağı Erzurum’a kondurmamız, işte bu pimi çekilmiş bomba
yüzündendir.
Türkiye, yalnızlaştıkça hırçınlaşıyor; hırçınlaştıkça yanlış üstüne yanlış yapıyor.
Şu
ortamda ne Moskova’nın, ne de Erivan’ın yolcu uçağı ile Şam’a bomba ve
silah göndermeyi göze alamayacağını asgari bir diplomasi dahi bilir.
Kaldı ki, henüz Şam’a uygulanmış bir silah ambargosu da yoktur zaten…
Moskova’dan Şam’a giden uçakta teknik parçalar, Erivan’dan Şam’a gidende de insani yardım malzemesi bulundu.
Bu
vesileyle anlamış olduk ki, Esat yönetimine giden bomba ve silahlar, en
azından bizim hava sahamızdan geçip giden yolcu uçaklarıyla taşınmıyor!
Vaktiyle gidenler bir yana…
Suriye de bize misilleme yaptı.
“Madem öyle, işte böyle” deyip, onlar da kendi hava sahasını bize kapattılar.
Neyse
ki Moskova bu olup bitenlerden kötü bir sonuç çıkarmadı da, şu sıralar
papaz olduğumuz ülkeler arasına, bir de Rusya eklenmemiş oldu.
Erivan ne yapacak onu daha bilmiyoruz.
Adamlar bize sataşmak için zaten bahane arayıp duruyordu!
Erzurum
Valisi Sebahattin Öztürk’ün, “Uçakla ilgili inceleme sürüyor” dediği
dakikalarda, sanki her konu üzerine mutlaka bir açıklama yapmaya mecbur
olan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, o meşhur demeçlerinden birini
hemen patlattı:
“Ermenistan uçağı temiz çıktı biz de bıraktık”
Hangisinin “doğru” olduğunun hiçbir önemi yok!
Çünkü tek doğru olan: Türkiye’nin yalnızlığa itilmesi ve bunun sonucu olarak yanlışlar yapmasına teşvik edilmesidir.
Dün bir okurumuz attığı mesajda soruyordu:
“O yolcu uçakları Amerika uçakları olsaydı, Türkiye yine o uçakları indirmeye zorlayabilir miydi?”
Beyefendi; bu soruyu bize değil, muhterem hariciye vekilimiz Davutoğlu’na soracaksınız.
O’dur dünyaya çekidüzen vermek isteyen, O’dur yeniden Osmanlı ruhunu üç kıtada tekrar diriltmeye çalışan…
O’na sorun…
Malumunuz
CHP Yalova milletvekili Muharrem İnce, tezkerenin görüşüldüğü gün
Meclis’te, “…Esat’ın canı cehenneme” dediği zaman, AK Partililer hemen
çıkışmıştı:
“Tamam da aynı şekilde, Amerika’ya da ‘canı cehenneme’ diyebilir misin?”
Bu haklı çıkış üzerine CHP milletvekili İnce de, hemen ekranlara koşup, iktidarın blöfünü görmüştü:
“Amerika’nın da canı cehenneme” dedi.
Belli mi olur; bir bakmışsınız Davutoğlu da aynı tonda size cevap verir:
“Evet; Amerika uçağı da olsa durdururuz”
Böylelikle kavgalı olduğumuz ülkeler arasına Amerika’yı da almış oluruz.
Nasılsa hükümetimizin elinde, “cihan harbi çıkarma”mıza cevaz veren Meclis tezkeresi var; hem de bir yıl boyunca…
Neyse…
Dedik
ya dün medyada Erzurum’a dair iki haber vardı. İlki, kendisine hayli
yer buldu ama ikincisi, ilkinin gölgesinde kaldığı için güme gitti.
Habercilik böyle bir şey işte…
Düşünün
ki, Türkiye gündemi bu denli hareketli olmasaydı, kimbilir belki de dün
tüm medya Erzurum belediyesindeki kamulaştırma yolsuzluğuna
odaklanacaktı.
Yaşadıkça daha neler göreceğiz.