Almanya merkez bankası eski yönetim kurulu üyesi Thilo Sarrazin’in Almanyadaki göçmenler ve Müslümanlar ile ilgili yaptığı açıklamalar halen daha tartışılıyor. Bu tartışmadan yola çıkarak acaba Türkiye’yi ve günümüzü daha iyi anlayabilir miyiz?
Sarrazin “Müslüman göçmenlerin Avrupa değerlerini sarstığını, Almanya'yı aptallaştırdığını" düşünüyor. Şüphesiz ki bu düşünceleri paylaşan Almanlar az değil. Almanya başbakanı Angela Merkel bu tartışmalardan hareketle “Almanya’da camilere alışmamız lazım” diyerek Alman toplumunun bir bütün olarak geleceğe taşınma endişesini de dile getiriyor aslında. Günümüz Türkiye’sinde gelecek üzerine insanlarımızın aklında olan endişeler, aslında sadece bize ve günümüze özgü değil; her devlet vatandaşlarını gelecekte de bir arada tutma ve yaşatma endişesi taşıyor doğal olarak. Önemli olan şeyse vatandaşları ortak bir noktada buluşturacak değerler bulabilmekte.
Yukarıda kısaca değinilen tartışmadan ötürü Merkel, söyleşinin ilerleyen bölümlerinde “Birlikte hoşgörü ve saygı içinde yaşamamamızı sağlayacak tek ortak payda Anayasa” diyerek Alman toplumunu bir arada tutacak ortak değerin anayasa olduğunu beliriyor. Niye sadece anayasa? Çünkü Alman vatandaşlarının Almanya’da yaşamak ve bu yaşantıyı kurallara bağlayan Alman anayasası dışında ortak yanlarının olmadığı biliniyor. Kültürleri farklı, dilleri farklı, dinleri farklı, yemek alışkanlıları farklı, tuvalet alışkanlıkları farklı… Bu liste uzar gider. İşte bu bile Türkiye’de var olan sorunların aslında ne kadar basit, ne kadar kolay halledilebilecek sorunlar olduğunun apaçık kanıtı.
Bildiğiniz gibi her bina, taşlardan oluşur. Ama o taşları birbirlerine bağlamak ve ayakta durmalarını sağlamak için çimentoya ihtiyaç vardır. Türkiye denilen bu binanın taşları da yetmiş milyon olarak hepimiziz. Bizi birbirimize bağlayacak çimento ise çok şükür ki, yukarıda anlatılmaya çalışılan Almanya örneğinde olduğu gibi sadece anayasa değil. Dinimiz aynı, kültürümüz aynı, aynı dili konuşuyoruz, aynı esprilere gülüp, aynı acıya ağlıyoruz. Kızınca verdiğimiz tepkilere varana kadar aynı. Kısaca en az bin yıldır ortak bir yaşantıyı bu topraklarda paylaşıyor oluşumuz, bizi birbirimize o kadar benzetmiş ki, bulabileceğimiz farklılıklar giyimde kuşamda, saç şeklinde, kaş şeklinde, düşünce dünyasında olan farklılıklardır. Buysa, bırakın farklı ırkları, aynı ana babadan olma iki kardeşte bile muhakkak görülen farklılıklardır.
Erzurum’dan Türkiye’ye bakınca rahatlıkla şu görülüyor: asırlardır birlikte yaşayarak bulduğumuz pratik ortak yaşam bilinci, siyasi ve politik kaygılardan ve günü birlik politikalardan ötürü teorikleştirilip anayasa denen kurallar bütününe dökülmeye çalışılınca zurna zırt demeye başlıyor. Bakın bir daha anlatmaya çalışayım asırlarca bir arada yaşayarak ortak bir yaşam bilinci oluşturmuşuz. Bu bilinci kağıda dökmeye uğraşınca zorlanıyoruz. Gülünç bir durum. Almanya’ya dönelim yeniden, adamlar işin kolay kısmını halletmiş, dört tane beş tane hukukçu oturmuş bir kurallar manzumesi hazırlamış. Bu işlem için 5-10 tane adamın oturup birkaç ay hadi ayı geçtik birkaç yıl birlikte çalışması yeterli. Oysa Almanya’nın asıl sıkıntısı ortak bir yaşam bilinçlerinin olmamasıdır, bunun içinse 80 milyonluk Alman vatandaşının oturup ortak bir yaşam bilinci oluşturması lazım. Bu da asırlar süren zahmetli bir iştir. Biz yetmiş milyon bebeğinden yaşlısına kadar aynı ortak yaşam bilincine zaten istemesek de sahibiz. Bu kültürdür, dindir, dildir, her türlü alışkanlıktır. Hepsi bu ortak bilincin içinde, istesek de bunları söküp atamayız ki. Yani biz okyanusu geçmişiz, derede boğulduğumuzu sanıp feryadı figan ediyoruz. Bunun için hali pür melalimiz cidden komik. İnsanlar günümüzdeki gelişmelerden endişe duyup Türkiye’nin geleceğinden şüphe duyuyorlar ya, vallahi ben kendi adıma Allah’a olan inancım gibi bu milletin geleceğine inanıyorum.
Tez: Doğu’nun şarkısı
Antitez: Batı’nın şarkısı
Sentez: TÜRKÜYE
Asya ve Avrupa, dünyanın bir tarafı hep diğer tarafı ile çatışmış tarih boyunca. Biri diğerinin hep antitezi/karşıtı olmuş. Bu karşıtlığın birlikteliğe/uyuma dönüştüğü yeryüzündeki yegane ülkede yaşadık. Yaşıyoruz. Yaşayacağız.