Erzurumajans-Erzurum Barosu Genel Sekreteri ve Kadın Hakları Komisyonu Başkanı İlknur Sarcan, toplumda ne kadar 'kadın erkek eşittir' denilse de her hal ve şartta kadının ezildiğini söyledi.
Çalışan kadınların en az çalışmayan kadınlar kadar ezildiğini, devlet memuru olup da maaş kartını göremeyen kadınların bulunduğunu belirten İlknur Sarcan, "Devlet memuru olup daha ne kadar maaş aldığını bilmeyen kadınlar var. Çalışan kadınlar arasında banka kartı bırakın kocalarının, kayınpederinin elinde olanlar var" dedi.
Yaklaşan '8 Mart Dünya Kadınlar Günü' nedeniyle özellikle Erzurum'daki cezaevinde hükümlü bulunan kadınlara yönelik bazı çalışmalar yaptıklarını belirten Baro Kadın Hakları Komisyonu Başkanı İlknur Sarcan, kadın olmanın zorluklarını anlattı. Baro Kadın Hakları Komisyonu'nun savunmasız ve korunmasız olan kadınların haklarını korumak için kurulduğunu ifade eden Sarcan şöyle konuştu:
"Savcılık veya dava aşamalarında şiddet gören, boşanmak isteyen, ya da hukuki yardıma ihtiyacı olan bütün kadınlara adli yardım çerçevesinde hukuki destek vererek pozitif bir ayrımcılık yapıyoruz. Çünkü ne kadar 'eşitlik var' denilse de, maalesef toplumuzda her hal ve şartta eğitimli bile olsa kadın eziliyor. Çalışan kadınlar arasında banka kartı bırakın kocalarının, kayınpederinin elinde olan var. Sayılarını soracak olursanız sadece kamu çalışanları içinde bile 'yüzde 30' diyebilirim. 'Devlet memuru, kendini kurtarmış' diyorsunuz ama, evin harcamalarında söz sahibi olmayan kadınlar var. Devlet memuru olup daha ne kadar maaş aldığını bilmeyen kadınlar var. Yaptığı harcamaların hesabı sorulan kadınlar var. Eğitimli kadınlar arasında bunlar varken hiçbir geliri olmayan, kocasına bağlı olarak yaşayan kadınlar bu verdiğim örneklere göre daha özgür yaşıyorlar."
'AİLE VE ÇEVRE BASKISI ETKİLİ'
Kadınların, haklarını bilmesine karşın yeterince kullanmadıklarını vurgulayan Sarcan, bunda 'aile içindeki olayı kimse bilmesin' denilerek aile ve çevre baskılarının etkili olduğunu ifade etti. Sarcan, bu konuda şunları söyledi:
"Ailelerine anlattıklarında 'aman kimse bilmesin' deniliyor. Bastırılmış bir duygu kesinlikle var. Olmasa, pek çok kadının kocasını boşayacağını emin olabilirsiniz, Türkiye genelinde. Kadının ikinci planda tutulması ailenin yetiştirme tarzından kaynaklanıyor. Eğer bir erkek evde annesi değerli gösteriliyorsa, babası kızkardeşlerine değer veriyorsa, evlendiğinde eşine ve kızına değer veriyor. Ama erkek bunu ailesinden görmüyorsa sonradan bunu empoze etmek çok zor. Kesinlikle örfler sürdürülüyor. Eğer bir evde baba, anneyi eziyorsa o çocuk evlendiğinde karısını eziyor. Eşinden öldüresiye dayak yiyen birini kocasının elinden aldım ve karakola götürdüm. Ama karakolun kapısında vazgeçti. Dedi ki; 'Ben buraya girersem, eşim beni ve annemi öldürür,' Bunların ikisi de eğitimli. Şikayet etmedi, evine gitti. Ya da babası kahvede, 'senin kızın boşanmış gelmiş' lafını duymasın diye evine dönemeyen kadınlar var. Eşinin her türlü hakaretine boyun eğiyor. Çok büyük bir mahalle baskısı var. Gerçi bu Türkiye genelinde var ama bu Doğu'da daha baskın."
'KÜÇÜK SUÇ İŞLEYEN KIZLAR MİLİTAN YETİŞTİRİLİYOR'
Cezaevlerinde sahipsiz kadınların varlığından söz eden İknur Sarcan, kimse tarafından aranıp sorulmayan, ihtiyaçları giderilmeyen, kaderine terk edilen kadınlara yönelik Baro olarak çalışmalar yaptıklarını belirtti. O kadınların televizyon isteklerini karşılamak için çaba harcadıklarını anlatan Sarcan, annesi ile birlikte cezaevinde kalan 3 yaşındaki çocuğa oyuncak götüreceklerini anlattı. Sarcan şöyle devam etti:
"Terör yüzünden ilk kez suç işleyip gelen kızlar var. Onlardan önce gelenler yeni gelenleri işliyorlar. Pişman olmalarına bile izin vermiyorlar. Yazıyorlar günlük tutuyorlar, kitap okuyorlar. Terör suçlarının şöyle bir durum var. Örgüt küçük suçlar işleyen çocukları ihbar ediyor. Böylece dışarıda tam olarak kontrol edemedikleri çocuklar büyükler tarafından militan olarak yetiştiriliyorlar."