BDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel, "Şimdi CHP Türkiye partisi mi, değil mi göstersin.
Erzurumajans-TBMM'de düzenlediği basın toplantısına üniversitelerde
karşıt görüşlü öğrencilerin birbirlerine uyguladığı şiddet konusunu ele
alarak başlayan BDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel, özellikle Kürt
öğrencilere yönelik 13 üniversite 14 saldırı olayının gerçekleştiğini
belirtti.
"İÇİŞLERİ BAKANI BU SALDIRILARI ENGELLEYEMEYECEKSE İSTİFA ETSİN"
Kürt
öğrencilere yapılan saldırılarda mahkemeler karar vermeden önce YÖK ve
üniversite yönetiminin karar verdiğini ve öğrencilerin okuldan
atıldıklarını belirten Tuncel, "Bunu durdurmak İçişleri Bakanlığı'nın
görevidir. YÖK'te siyasal davranıyor. YÖK'ün kaldırılması gerekiyor.
Kürt gençler can güvenlikleri olmadığı için okullarını bırakıyor. Bu
ciddi anlamda bir sorun. Kürt sorunun çözümü konusunda müzakerelerin
başladığı bir süreçte, Kürt halkı ile yeni bir barış inşa edilecekse
Kürt gençlerine bu saldırı niye? MHP ve BBP'yi bu konuda sorumlu olmaya,
kendilerine yakın olan öğrencileri bu konuda uyarmaya davet ediyoruz.
Bu mesele ciddi anlamda Türkiye'nin geleceğini etkileyecek bir mesele.
Eğer İçişleri Bakanı bu saldırıları engelleyemeyecekse istifa etsin.
Huzuru sağlayamayacaksa orada durmasının bir anlamı yok" diye konuştu.
"KOMİSYONA SADECE BDP'NİN ÜYE VERMESİ YETMEZ, CHP VE MHP'NİN DE ÜYE VERMESİ GEREKİYOR"
Çözüm
sürecini ilişkin mecliste kurulan komisyona verilecek isimlerin
netleşip netleşmediği konusunda sorulan soruya cevap veren Sebahat
Tuncel, "Henüz isim netleşmedi ama bu komisyonun kurulmasını bile çok
önemli buluyoruz. Bu komisyona sadece BDP'nin üye vermesi yetmez, CHP ve
MHP'nin de üye vermesi gerekiyor. Bu Kürt sorunu sadece BDP ve AK
Parti'nin sorunu değil, parlamento içinde bulunan partilerin ve dışında
bulunan partilerin sorunudur. AK Parti karşıtlığı açısından bu sürece
yaklaşmanın CHP açısından doğru olmadığını düşünüyoruz. Kılıçdaroğlu'nu
bu konuda sorumluluk almaya davet ediyoruz.
Sosyal demokrat bir
partinin Türkiye'nin kanayan yarası konusunda bu kadar sorumsuz
davranamayacağını, tabanının da bu konuda çok rahatsız olduğunu altını
çizmek istiyoruz. CHP gibi bir parti Kürt sorunun çözümünden yana taraf
olmalıdır. Bu komisyona CHP'de üye vermelidir. Mesele komisyon meselesi
değildir, mesele çözümden yana mıdır, değil midir? Biz de kendi
durduğumuz noktada komisyona üye vereceğiz. Komisyon keşke eşit üyeli
olsaydı. Uludere Komisyonu'nda gördük, iktidarın gücüne göre istediği
gibi rapor çıkartıyor, siz sadece muhalefet şerhi yazmakla kalıyorsunuz.
Eşit temsil meselesinin altını çizmek istiyoruz" şeklinde konuştu.
"CHP İPE UN SERİYOR"
"CHP
iktidar partisinin çözümün ne olduğunu açıklamamasından yakınıyor, siz
çözümün ne olduğunu biliyor musunuz?" şeklindeki soruya "Bu gerekçenin
ipe un sermek olduğunu düşünüyorum" diyerek cevap veren Sebahat Tuncel,
"Çözümün ne olduğunu herkes biliyor. Ama herkesin bir çözümü var. AK
Parti'nin çözümü ile BDP'nin çözümü aynı değil. Yıllardır bu ülkeyi
yönetenler, AK Parti'de dahil Kürt halkının dil, kimlik, kültür
haklarını, demokratik özerklik talebini, kendi kendini yönetme hakkını
bir terörizm olarak algıladı ve bunu bastırmak için mücadele edildi.
Türkiye'de 30 yıldır denenen yöntem güvenlikçi yöntem. Belki de ilk defa
bir müzakere ile bu iş çözülebilir, Kürtleri de dinleme, Kürtlerin de
talebi nedir noktasında bir değerlendirme yapıldı. Bizim dediğimiz çözüm
Kürt halkı başta olmak üzere bütün halkların kendini özgürce ifade
edebileceği, dilini, kimliğini, kültürünü özgürce yaşayabileceğini,
anadilde eğitimin terörizmle ilişkilendirilmediği, cem evi istemenin,
ibadethane istemenin sorun olmadığı bir Türkiye'yi birlikte inşa
edebilir miyiz? mesele bu.
CHP'ye bu konuda şöyle bir önerimiz
var. Biz bu süreci anlatmaya hazırız. Kılıçdaroğlu eğer samimiyse,
bizden öğrenmek istiyorsa, bizim anladığımız kadarıyla Kılıçdaroğlu
BDP'den öğrenmek istemiyor. BDP'den öğrenmek istiyorsa BDP buna hazır.
Kılıçdaroğlu ile görüşmeye, tartışmaya, görüş ve önerilerimizi
ortaklaştırmaya hazırız. Ama o iktidardan bekliyor anladığımız
kadarıyla. Benim naçizane önerim, bir partiye şöyle böyle yapın demeye
hakkımız yok ama bizim toplumun bir beklentisi var, bu süreç AK
Parti'nin tek başına götüreceği bir süreç değildir, götürmemelidir. CHP
kendi önerisi ile gelsin. Biz kendi önerimizle bu masadayız, CHP'de
kendi önerisiyle gelsin ama şu kırmızı çizgilerle olmaz. Kırmızı
çizgiler meselesiyle Türkiye nereye gidecek? Yıllardır kırmızı çizgiler
nedeniyle bu kadar insan yaşamını yitirmedi mi? Bu kırmızı çizgiler bizi
neredeyse kanda boğdu. O zaman Kürtlerde kırmızı çizgilerle gelse biz
bir atamayız. Kürtlerin de kırmızı çizgileri var. Herkes kırmızı
çizgiden bir atlasın. CHP'nin bu süreçte rol alması gerektiğini
düşünüyoruz. CHP bu süreçte rol almazsa tarih onları yargılayacaktır.
Biz yer almazsak tarih bizi de yargılayacaktır" ifadelerini kullandı.
"ŞİMDİ CHP TÜRKİYE PARTİSİ Mİ, DEĞİL Mİ GÖSTERSİN"
"CHP'ye
içerlediniz mi? Sizin kırmızı çizgileriniz nelerdir?" şeklindeki soruya
cevap veren Tuncel, "CHP'ye içerlenme gibi bir durumumuz yok. Biz dost
bir parti olarak gördük. Buradan bir öneri sunuyoruz ve CHP'nin bu
süreçte olmasını önemsiyoruz o yüzden. Önemsemesek bu konuda öneriler
sunmayız. 'Ne hali varsa görsün' deme lüksümüzün olmadığını düşünüyorum.
Kürtler açısından da kendi dili kimliği kültürü vazgeçilmez. Bunları
masada konuşmak, mücadelesini vermek bizim açımızdan Bu masanın kurulmuş
olmasını sağlamak önemli bir konu. 'Kırmızı çizgilerimiz var, biz bu
masaya gelmeyiz' demek oyundan kaçmaktır.
O zaman 'AK Parti oyun
kuruyor biz bu oyunda oynamayız' demek doğru değil. Siz bu oyunda
olmayarak AK Parti'ye alan açıyorsunuz. Biz kendimizi sadece oy
aldığımız 3.5 milyona karşı sorumlu hissetmiyoruz, 75 milyona karşı
sorumlu hissediyoruz. CHP'nin de 75 milyona karşı sorumlu hissetmesi
gerekiyor. Yıllardır BDP Türkiye partisi mi, değil mi diye hep eleştiri
geldi, tek Türkiye partisi BDP'dir. Kürt sorunun çözümü konusunda tek
projesi olan BDP'ydi. Şimdi CHP Türkiye partisi mi, değil mi göstersin.
Türkiye partisi ise 20 milyon Kürt'ün hak ve özgürlükleri konusunda ne
diyor? Bu meseleyi birlikte değerlendiremezsek CHP'nin bir Türkiye
partisi olduğunu söylemek mümkün olmayacak. AK Parti için de bu böyle"
dedi.
"BDP'DEN ZİYADE TÜRKİYE NE BEKLİYOR BU MEKTUPTAN?"
Tuncel,
bir gazetecinin "Abdullah Öcalan'ın mektubunun Kandil'e ulaşması söz
konusu, BDP bu mektuptan ne bekliyor" şeklindeki soruya ise "BDP'den
ziyade Türkiye ne bekliyor bu mektuptan? Türkiye yeni bir sürece girdi.
Bu süreç 3 aşama diye ifade edildi. Bu aşamalardan en kritiği ikinci
aşama. Önemli olan nasıl ilerleyeceği meselesi. Geriletmek kolay. Nasıl
ilerleteceğiz meselesine yoğunlaşmak gerekir. Ben ilerleyeceğini
düşünüyorum. Abdullah Öcalan'ın, Kürt hareketinin bu konuda bir bütün
davrandığı, kamuoyuna yansıyan gelişmelerde böyle. Bu mektupla bu
sürecin biraz daha ilerleyeceğini gösterecektir diye düşünüyorum.
Bir
bütün süreci okuduğumuzda, Nevruz'da okunan mektubu ya da 4 Nisan'da
Öcalan'ın halka gönderdiği mesajı okuduğumuzda bu süreç demokratik
siyaset konusunda ısrar edilen bir süreç. Umarım başta AK Parti olmak
üzere Türkiye'nin bütün kurum ve kuruluşları bu sürecin sağlıklı
ilerlemesi konusunda üzerlerine düşen görevi yerine getirir. Geri
dönülmez bir yola girdik diye düşünüyorum. Geri dönersek bu Türkiye
açısından çok iyi olmayabilir. Sadece Türkiye açısından değil, Türkiye
demokrasi güçleri açısından" şeklinde konuştu.
"HERKES ÜZERİNE DÜŞEN GÖREVİ YÜRÜTMELİ"
Tuncel,
"Hep bu mektuplaşma mı devam edecek, geri çekilme tarihi nedir?"
şeklindeki sorulara ise "Abdullah Öcalan'ın sağlık, güvenlik ve özgürlük
koşulları sağlansın. Bu konuda çok geniş kesimlerle diyaloğu sağlıklı
gerçekleşecekse bu koşullar doğru değil. kendisinin hem örgüte hem halka
ulaşmasının koşullarını uluşturmak sürecin daha sağlıklı ilerlemesi
konusunda daha iyi olabilir. Hükümetin bu konuda bir öngörüsü var mı
bilmiyoruz. Burada herkesin kendi üzerine düşen görevi yürütmesi. Önemli
olan barış istiyor muyuz, istemiyor muyuz, Kürt halkı ile birlikte
yaşayacak mıyız, yaşamayacak mıyız? Biz bir daha bu ülkede savaşı, ölümü
konuşmak istemiyorsak herkesin yapması gereken bu sürece katkı
sunmaktır" ifadelerini kullandı.