Gürcükapı Camii'nin musallasında yeşil renkli sacdan bir tabut...
Tabutun içerisinde trajik bir hayat...
Musalla taşı kim bilir kaçıncı yolcusunu ağırlıyor?
İkindi namazı bitmiş cami yavaş yavaş dağılıyor, herkeste derin bir sessizlik...
Lezzetleri darmadağın eden ölüm hakikati beyinleri zonklatıyor.
Cami avlusunda insanı hüzünlendiren yanık bir ses: "Er kişi niyetine" diyerek cemaati haberdar ediyor.
Tanıyan tanımayan, ahrete intikal edecek yolcuyu uğurlamak için saf tutuyorlar.
Cenazeyi tanımayan biri etraftan bilgi almak için cenazenin kime ait olduğunu soruyor.
Aydaşlar Mağazası'nın sahibi Metin Aydaş olduğunu öğrenince; "Hey gidi yalan dünya hey" diyor.
Aklından bir anda film şeridi gibi bir hayat geçiyor.
Yakın zamana kadar, Metin Aydaş'ın Erzurum'un değil, Türkiye'nin konfeksiyon konusundaki duayenlerinden biri olduğunu düşünüyor.
Erzurum'a yeni tayin olmuş üst düzey bürokratların Metin Bey'in mağazasından hiç çıkmadıklarını, yine sırtında kürk taşıyan hanımların büyük bir kısmının Metin Bey'den giydiklerini, Türkiye'nin en önemli mankenlerini Erzurum'a getirdiğini, üst üste vergi rekortmeni olduğunu, gıpta edilecek bir servetinin bulunduğunu, Erzurum'da önemli bir konumunun ve mutlu bir aile yapısının bulunduğunu gözünün önünden geçiyor.
"Hayatın inişli ve çıkışlı yollarını Metin Bey'den daha iyi bilen olmazdı" diyerek, dünyanın bir imtihan dünyası olduğunu, bazısının imtihanının bir hayli zor olduğunu, Metin Bey'in de böyle bir imtihana tabi tutulduğunu hatırlıyor.
Hocanın helâllik istemesiyle birlikte düşüncelerinden uzaklaşıp, kılınan cenaze namazından sonra omuzlardan arabaya alınan tabutun arkasından bakıp, Yunus'un; "Mal sahibi, mülk sahibi / Hani bunun ilk sahibi / Mal da yalan, mülkte yalan / Var birazda sen oyalan" mısralarını içinden tekrar edip, değişik duygular içerisinde kalabalıklara karışıyor.
Metin Bey son zamanlarda ekonomik sıkıntılara düşmüş, servetini kaybetmiş, mahkemelerle uğraşırken, bu arada sağlığını da kaybetmişti.
Bir yandan maddi sıkıntılar, bir yandan da sağlık problemleriyle uğraşırken, kaderin cilvesi; her ikisiyle de baş edecek gücü ve kuvveti kalmamış, neticede görkemli bir yaşam, buruk bir hikâyeyle son bulmuştu.
İyi gününde yanında olanların, son gününde yanında olmaları elbette ki beklenilmezdi, dünyanın düzeni böyle idi.
Yine de cenazesinde beklenilenin üzerinde bir vefa görüntüsü vardı.
Taş Mağazalar esnafı vefanın âlâsını göstermişti.
Allah taksiratını affetsin.