Tetik parmaklarınız kırılsın!..

Öfkelendiğinde içinden ona kadar say ve ondan sonra tepki ver, demişti bir dostum.

Ona kadar değil, iki gündür içimden, dışımdan; dilimden yüreğimden; aklımdan, fikrimden milyonlara kadar saydım!

Dostum haklıymış, eğer katillerin kan dökmesinin ardından klavyenin başına otursaydım, üç cümlemden biri, ağzı salyalı diri iti öldürmeye yeterken, üç kelimemden biri de ölülerini mezardan çıkartıp dilimdeki cehennemin dibine gömerdi.

Tasası Basın Yasası'na mı düşer illagalitenin legallerine mi; kime düşerse o versin mahkemeye o zaman; biz de huzurda gözlerimizi kapatıp dilimizin dizginlerini de bırakarak konuşacaklarımız olurdu elbet, hem de koşturarak!

Her kim tarafından gelirse gelsin, soysuz belden lağımın rahmine düşerek gelişip, serpilen TERÖR denilen bu dölü, yani hilkat garibesini öldürerek külünü havaya savurmak gerekir.

Peki nasıl olacak bu!

Daha önceki birçok yazımda demokratlıktan ve İnsan Hakları'ndan bahsederek, insan eşittir insan felsefesini defalarca savunmuştum.

Şimdi bazı kimselerin maçaları açıkça söylemeye yetmese de şunu düşüneceklerdir.

Sen Kürtleri sevmiyor muydun; nerde kaldı senin hak, özgürlük, eşitlik, insan sevgin!

Benim de yanıtım şu olacaktır.

E benim güzel kardeşim, ben Türkleri de, İngilizleri de, Rusları da, Kürtleri de seviyorum; ama insan olanlarını seviyorum.

İnsanlıktan nasibini almamış, kim olursa olsun onları sevmem ya da sizlerin sevmesi mümkün mü?

İnsan olmayanların yaşatmaya çalıştığı terör piçi insanlığı hiçe sayarken neyin hesabını yapalım artık!

Yaydan çıkan birinci ok hedefine ulaşmak üzere; ikinci ok gelmeden o yayı kırmak gerek!

Çok mu faşitçe oldu; yoksa birilerinin dediği gibi çok mu komünistçe!..

Özgürlükten ve eşitlikten yanayım elbet.

Şimdi ülkemde verilen özgürlük mücadelesi mi, yoksa dünya kapitalizminin ve bölge tröstlerinin uygulamaya koymaya çalıştığı BOP denilen piç projeyi hayata geçirmeye uğraşan kuru kemiğe satılmış köpeklerin kan dökmesi mi!..

Şundan kimsenin şüphesi olmasın ki; bu yapılan şerefsizliğin adresi nereye çıkarsa çıksın o yol şerefli bir yol değildir ve tetiği çeken her parmağın eli ellere satılmıştır.

Ne diyelim, tetik parmakları kırılsın!

Önümüzdeki kısa zaman için, Suriye ve Kuzey Irak'tan Türkiye'ye giren canlı ve cansız silahlara şimdiden dikkat çekmek ve olacakları söylemek çok mu kahinlik olur!

Elbette bunu Türkiye Cumhuriyeti'nin ilgili mercihleri dikkatle izlemekte.

Peki şunu da izlemekteler mi?

Kimlerde silah var, hangi mahallelerde, hangi köylerde!

Birkaç kez Erzurum için yazmıştım.

Erzurum Valiliği, bireysel silahlanmaya karşı kampanya başlatsın, diye.

Aslında Türkiye genelinde bunun tam zamanıdır.

Aksi taktirde öyle günler geliyor ki; halk haklıdan yana değil, korktuğundan yana olacaktır.

Bu da böyle biline!

Aslında bu konudaki bazı cümleler sosyologların işi gibi görünse de artık kazın ayağı da öyle değil, sazın teli de.

Tetik parmaklarınız kırılsın e mi!

Türkiye Cumhuriyeti'ne kurşun sıktığını sanan köpekler, sizler bir yayla esintisini, bir şehir güzelini, bir sevdalıyı, bir nışanlıyı, bir kardaşı, bir evliyi, bir evsizi, bir evladı, bir babayı... Bir insanı mezara gömdünüğünüzü sanıyorsunuz değil mi!

Hiç de öyle diğil, asıl sizler gömülüyorsunuz.

Ben olsam size bir kurşun bile harcamam, göreceksiniz TERÖR'le beslenenler gün gelecek kendi leşlerini yiyecekler.

İdeali ve ilkesi olmayan zavallılar, olur da bu yazıyı bir yerde bir kez okursanız şunu bilin!

Sizler ne gerillasınız, ne de eşkiya!

Sizler sadece katilsiniz.

Benim tetik parmağım yok!

Sizinse her yeriniz tetik.

Hadi vurun beni!

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.