Erzurum Baro Başkanı Faruk Terzioğlu yeni anayasa çalışmaları hakkında çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Erzurumajans-Erzurum Baro Başkanı Faruk Terzioğlu yeni anayasa çalışmaları hakkında çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Türkiye'nin yıllardan beri demokrasiye müdahalelerden sonra oluşturulan kurucu meclisler vasıtasıyla yapılıp kamuoyuna zorla kabul ettirilen anayasalarla yönetildiğini belirten Terzioğlu, "Bu sivil anayasa, eskide yapılmış anayasaların hepsinde doksanı aşkın madde değiştirildi. Yani günün ihtiyaçlarına cevap veren konularda düzenlemeler yapıldı. Sivil anayasanın temelinde sadece psikolojik sebepler vardır. Ama asıl burada yapılmak istenen Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin yapısı temel nitelikleri temel özellikleri, kurucu idaresi ne? Bunu nasıl değiştiririz. Türkiye'de açılım sürecinin getirdiği farklı beklentiler var. Türkiye de yaşayan herkesi, Türk vatandaşlarının hepsi kendisini etnik farklılıklarda görüyorlar. Bu etnik farklılığı da anayasal güvence altına alınması talepleri var. Ana dilde eğitim, ana dilde yargı, ana dilde konuşmalar kültürel beklentiler ve farklılıklar. Anayasalar, toplumsal uzlaşı ile yapılması gerekir. Günün ihtiyacına göre anayasa yapılmaz. Devletin temel nizamı ile temel kurumları ile ilgili bir düzenleme yapılır ve devlet o nizam üzerine yürür gider. Ama bugünkü ihtiyaçların yerini yirmi sene sonra daha farklı ihtiyaçlar alır. Acaba şimdiki yapılacak olan değişiklikler yirmi sene sonrasına cevap verebilecek mi? Bur da asıl yapılmak istenen, tartışılmak istenen bazı çevrelerce anayasadaki sivil anayasadan kasıt Türkiye Cumhuriyeti Devletinin temel niteliklerini değiştirme kaygısıdır. Bu devletin adı Türkiye Cumhuriyeti Devletidir. Tarihte de Türkiye devletidir. Bunun adını ne koyarsa koysunlar tarih bunu yarında bin sene sonra da Türk Devleti olarak kabul edecektir. Biz bu cumhuriyetin Türk devleti olduğunun tartışılmasını dahil istemiyoruz. Çünkü Türklüğü biz etnik milliyetçilik anlamında anlıyoruz. Ama bu asla böyle değildir. Bu Anadolu coğrafyasında herkesin bir kimliği vardır. Üst kimlik Türk kimliğidir. Bunun altında kişi kendini Çerkez, Laz, Ermeni, Rum, Yahudi ifade eder ne ifade ederse etsin. Türkiye Cumhuriyeti Devleti ülkesi ile milleti ile bölünmez bir bütündür kuralı ile hareket ediyoruz. Anayasada bunu zedeleyecek bu kavramı zayıflatacak Türkiye'nin birliğini, bütünlüğünü, coğrafyasını, devlet yapısını tartışmaya açacak hiçbir düzenlemenin yer almaması gerekir. Bu konu toplumda huzursuzluklara sebebiyet verir. Anayasanın bazı maddelerinde uzlaşma maddeleri var. Fakat bazılarında devletin temel nitelikleri değiştirilmesi noktasında uzlaşılmıyor. Devletin temel nitelikleri değiştirildiği zaman bu artık devlet değildir. O zaman yeni bir devlet kuracaksın. Yeni devlet kurmanın da şartları farklıdır. Yani canı isteyen herkesin 'ben yaptım oldu' mantığıyla devlet sistemini değiştirmeye gücü yetmez" dedi.
ÖZEL MAHKEMELERİN VERMİŞ OLDUĞU KARARLAR KABUL EDİLEMEZ
Öte yandan Erzurum Baro Başkanı Terzioğlu, özel mahkemelerin vermiş olduğu kararlarının kabul edilemeyeceğini belirtti.
Geçmiş yıllarda Türkiye de hukuk adına çok iyi bir sınav olmadığını belirten Faruk Terzioğlu, "Özellikle özel yetkili mahkemelerin uygulamaları, vermiş olduğu kararlar, hukuku zorlayarak alınmış olan kararlarını bizim içimize sindirmemiz mümkün değil. Adil yargılama ilkesi ihlal edilerek oluşturulan mahkeme kararları bugün için geçerliliği olsa bile hukuk tarihi içerisinde bunlar; Türkiye'nin ayıbı olarak kalacaktır. Biz özel yetkili mahkeme kavramını kabul etmiyoruz. Mahkeme mahkemedir. İhtisas mahkemeleri olur, o ayrı bir olaydır. Geçmişte yapılan bu uygulamaların şu anda yapılması kabul edilemez. O zamanlar adil bir yargılama olmamıştır. Tarih bunun hesabını sorar, bu başka bir şey. Bu önümüzde ki adli yılda geçmişte sancı bırakan uygulamalar, davalar inşallah tekerrür etmez. Türkiye de sığınılacak tek nokta adliyedir, yargıdır. Yargıya güvenin sarsıldığı bir yerde hiç kimsenin güvencesi yoktur. Yargının kurucu unsuru savunma mesleğinin sahibi olan avukatlar olarak biz zor günler geçiriyoruz. Savunma mesleği itibarsızlaştırılıyor. Yüzlerce Hukuk Fakültesi açıldı. Fakat bir profesöre ihtiyaç duyan hukuk fakülteleri var. Bu okulu bitirenler ardından hakim, savcı ve avukat oluyorlar. Hukuk adına işlem yapıyorlar. Fakat yetersiz eğitim, yetersiz staj alıyorlar. Öğrenim kadrosu yetersiz. Bu konuda mesleğe saygınlık veya ciddiyet kazandırmak için sınav yapılması gerekiyor. Eğer bir ülkede avukatlık savunma mesleği en kolay meslek olarak ortaya çıkmışsa orda çok ciddi sorunlar var demektir. Şu anda adliyede herhangi bir göreve talip olan kimsede gardiyan olsun, mübaşir olsun, zabit katibi olsun, icra müdürü olsun dört yıllık eğitim tamamladıktan sonra KPSS'ye girip belli bir puanı aldıktan sonra mesleğe başlıyorlar. Fakat bu uygulama avukatlıkta yok. Bu yeni adli yılında da hukuk fakültesini bitiren öğrencilerin sınava tabi tutulmasını temenni ediyoruz" dedi.