Göz Hastalıkları ve Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Bülent Raşit Tuncel, teknolojinin gelişmesi ve internetin yaygınlaşmasıyla insanlarda göz kuruluğunun daha sık görüldüğünü söyledi.
Erzurumajans-Göz Hastalıkları ve Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Bülent Raşit Tuncel, teknolojinin gelişmesi ve internetin yaygınlaşmasıyla insanlarda göz kuruluğunun daha sık görüldüğünü söyledi.
Özel Sakarya Hastanesi'nde görevli Op. Dr. Tuncel, son dönemde teknolojinin gelişmesiyle bilgisayarlar, akıllı telefonlar gibi cihazların radyasyon yayıp yaymadığının, göze bir radyoaktif uygulayıp uygulamadığının halk arasında merak edildiğine dikkat çekti.
Bu gibi cihazların insan sağlığına zarar verici boyutlarda bir radyoaktivite yaymadığını ifade eden Tuncel, "Eskisi gibi bilgisayarlarımızın önüne ekran koruyucu, filtre gibi şeyler yapmamıza gerek yok. Bunlar artık bu ürünlerin üzerinde direkt olarak geliyor" dedi.
"ÇOK FAZLA BİLGİSAYAR, AKILLI TELEFON KULLANIMI GÖZYAŞI SALGIMIZI AZALTIYOR"
Çok fazla bilgisayar, akıllı telefon kullanımının insanların gözyaşı salgısını ciddi oranlarda azalttığını belirten Op. Dr. Tuncel, "Bilgisayar kullanımı, akıllı telefon kullanımında çok uzun süre dikkatli şekilde bir ekrana, yazıya baktığımızda göz kırpma sayımız azalıyor. Göz kırpma sayımız azaldığında da gözyaşı salgımız azalmış oluyor. Normalde bir insan dakikada yaklaşık 15 kez gözünü kırpar. Bu da 15 kez gözyaşı salgısı anlamına gelir. Eğer dikkatli bakıyorsak, bilgisayar kullanıyorsak, cep telefonuyla bir işlem yapıyorsak ya da oynuyorsak bu dakikada 4'e 5'e düşüyor. Bu durumda da insanın gözyaşı salgısı ciddi anlamda yüzde 60-70 oranında azalıyor ve buna bağlı gün sonunda ciddi anlamda gözde yanma, batma, sulanma bizim "computer vision" sendromu dediğimiz yani bilgisayarın gözde oluşturduğu zararları ortaya çıkaran bir rahatsızlık meydana geliyor" diye konuştu.
"TEDAVİDE GENELLİKLE SUNİ GÖZYAŞI KULLANILIYORUZ"
Tuncel, tedavi yöntemlerinden de bahsederek, "Bunların tedavisinde genellikle suni gözyaşı kullanıyoruz. Tabii bu telefonların çok yaygın kullanımıyla birlikte hemen hemen artık bu şikayetlerle başvuran hastalara taslıyoruz. Neredeyse hastalarımızın yüzde 80'ine yakınında bu şikayetleri görüyoruz. Eskisine göre ülkemizde suni gözyaşı kullanımı ciddi anlamda arttı. Yani bunların her biri doğal, herhangi bir katkı içermeyen ilaçlar da olsa bunların yine de ilaç olduğunu unutmayalım. Ve bunları kullanırken de bir enfeksiyon riskine yol açabileceğini bilelim. Günde 1 saat veya 2 saatten fazla, özellikle gereksiz yere akıllı, telefon kullanımını ya da bilgisayar kullanımını kısıtlamamız gerekir. Özellikle çocuklarımıza gereğinden fazla bunları kullandırmamakta fayda var" şeklinde devam etti.
GELECEKTE İNSANLAR SUNİ GÖZYAŞIYLA MI AĞLAYACAK?
"Gelecekte insanlar suni gözyaşlarıyla mı ağlar hale gelecek?" sorusuna ise Tuncel, "Birçok hastadan duyduğumuz, 'Doktor Bey benim hiç gözyaşım kalmadı. Artık ağlayamıyorum.' Biraz hani latifeyle birlikte de olsa bu durum meydana gelebilir. Artık göz kuruluğunu eskisine göre çok daha fazla görüyoruz. Yaklaşık 15 yıllık hekimliğimde son 10 yılında özellikle internetin yaygınlaşmasıyla göz kuruluğunu çok daha fazla görür olduk" diye yanıt verdi.
"BİLGİSAYAR VE AKILLI TELEFONLARIN GÖZÜ BOZDUĞU HENÜZ TAM OLARAK İSPATLANMIŞ DEĞİL"
Op. Dr. Tuncel, "Bilgisayar ve akıllı telefonların göz bozukluğu yapıp yapmadığı henüz ispatlanmış değil" diyerek şöyle konuştu:
"Yine çok fazla hastalarımızın sorduğu; bilgisayar veya bu telefonlar gözü bozuyor mu? Göz kusuruna neden oluyor mu? Şimdi bununla ilgili klasik bilgi olarak yıllardır bilgisayarın, gözde miyop, hipermetrop, astigmat gibi bir göz kusuruna yol açmadığını biliyoruz ve bu şekilde anlatıyoruz fakat son yıllarda bazı veriler var. Tam olarak kanıtlanmasa da tam olarak ispatlanmasa da özellikle Uzak Doğu'da Malezya, Singapur gibi ülkelerde bilgisayar kullanımının çok yaygınlaştığı bazı çocuklarda miyopinin normalden fazla arttığı, uzak görme bozukluğunun çoğaldığına dair yeni yayınlar çıkıyor. Ama bunların göz bozukluğu yapıp yapmadığı henüz tam olarak ispatlanmış değil. Belki önümüzdeki yıllar bu verileri bize daha sağlıklı olarak verecek. Şimdiden çocuklarımızın bunları kullanımını belli aşamalarla sınırlamamız sağlıklı olacaktır."