Kimse örtemez, örtbaz edemez. Kimin ya da kimlerin kusuru veya ihmali varsa mutlaka ortaya çıkarılacak.
Bu sözler Vali Ahmet Altıparmak'a ait...
Bir hukuk devletinde olması gereken tam da budur...
Çünkü
ortada devletin dolaysıyla da milletin cebinden çıkan paralarla
yapılmış bir tesisin göçüp gitmesi gibi ciddi bir sorun var.
Uzmanlar, o tesisin yeniden işler hale gelebilmesi için en az 100 milyon lira gerektiğini söylediler.
Dolayısıyla vaka-ı adiyeden bir olay değil bu...
Şayet
müteahhit firma tesis için 15 yıl garanti vermiştiyse bugün de "ben
yaptığım işin arkasındayım" deyip, göçen pistleri yeniden yapmak
zorunda...
Fakat son iki günden beri yapılan açıklamaların satır
aralarını dikkatlice okursanız, çok önemli bir ayrıntıyı mutlaka
göreceksiniz.
O ayrıntı da şu:
Yetkililer ve heyelanla
ilgili ön inceleme yapan uzmanlar, pistlerin imalat hatasından değil
tabii bir afet neticesinde göçtüğüne vurgu yapıyorlar.
Bu da demek olur ki, ilgili müteahhit 15 yıl garanti vermiş olsa bile doğan zararı tabii afet gerekçesiyle karşılamayacak.
Yani fatura devlete kesilecek. Çünkü:
Firmanın siyasi nüfuzu çok fazla!
Halbuki iki günden beri pek çok arkadaşın yazıp söylediği gibi o pistlerin yapımı başından beri hatalıydı.
Yapım
aşamasında yüksek ciddi itirazlar olmuştu. Denilmişti ki, "O tepe
sonradan oluşturulmuş suni bir yükseltidir. Şayet yapılacak inşaatların
temelleri fore kazık sistemi ile atılmaz ise, zaman içinde kayma
olabilir."
Ve ne yazık ki tam da denildiği gibi oldu.
Sonradan
oluşturulan tepenin yamacına inşa edilen pistler, bilim ve tecrübeye
karşı işlenen bu ihanete daha fazla sessiz kalamadı.
Bugün olmasaydı, yarın olacaktı.
Kuru derede boğulmak dedikleri bu olsa gerek.
Avuç
kadar bir tepede heyelan oluyor ve onlarca milyon lira harcanarak
yapılan pistler akordiyon gibi kat kat oluyor, sonra da dibe vuruyor.
Bu
durumda yüklenici firma kusurlu değilse, o firmaya "her şeye rağmen
burada bu şekilde bir imalat yapacaksın" diyen Spor Bakanlığı suçludur.
Gayet tabidir ki hiç bir yetkili çıkıp, "o talimatı ben vermiştim" demeyecek.
Peki ne olacak o zaman?
Olacağı
şu: Eğer ilgili firma kamuoyunda bilindiği şekliyle etkili bir nüfuza
sahip ise, hiç bir müfettiş o firmaya fatura kesmeye cesaret
edemeyecek. Dolayısıyla da tüm zarar yine milletin sırtına vurulmuş
olacak.
Bu işin bir cephesi...
Diğer yanı biraz daha düşündürücü.
Yeniden
ihalesi yılan hikayesine dönen sağlık kampüsü nasıl ki iki yıldan beri
bir santim bile ilerlemiyorsa ve bu trajik durum da bu şehrin
vekillerini zerre miskal rahatsız etmiyorsa...
Korkarım ki atlama kulelerinin pistlerinin yeniden yapımında da benzer bir tabloyla karşılaşabiliriz.
Baksanıza
30 Mart seçimlerinden önce Başbakan Erdoğan Erzurum mitinginde, "... o
sağlık kampüsü yapılacak ve bölgenin hizmetine açılacak" demişti.
Beklenirdi ki, hemen yeniden ihale yapılır ve ilk baharla birlikte de inşaat kaldığı yerden devam eder...
Olmadı...
Başbakan'ın sözü havada kaldı, kimse gereğini yapmadı.
Bundan sonra yapılması çok daha zor.
Seçimlerin
üzerinden dört ay geçmesine rağmen Erzurum için hayati öneme sahip
sağlık kampüsü projesi yerinde saymaya devam ediyor.
Anlı şanlı vekillerimiz ise üç maymunu oynuyor.
Görmedim, duymadım, bilmiyorum!
Hastane
gibi bütün toplumu kapsayan bir hizmet karşısında siyaset bu denli
vurdum duymaz olursa, atlama kulelerinin pistlerine dönüp bakan olmaz.
Zaten
"kış turizmi haramdır, ne gerek vardı bu parayı Erzurum'a gömmeye"
şeklinde düşünen hatta düşünmekle kalmayıp her fırsatta bunu dillendiren
vekillerimiz var.
Moralinizi bozmak istemem ama şu son aylarda
meydana gelen bazı gelişmeler, Erzurum'un "sahipsiz" olduğu yolundaki o
geleneksel inancı yeniden kuvvetlendirmeye başladı.
İki yıldır
sağlık kampüsü inşaatını başlatmaya mukdedir olamayan vekillerimizin
karnesi çok kötüyken, onlardan şimdi bir başarı öyküsü zaten
beklenemez...
Söylemeye dilim varmıyor lakin bu gidişat, "Büyük
Erzurum" veya "Marka Şehir" gibi son derece parlak hayallerimizle
vuslatımızı korkarım ki başka bahara erteleyecek.
Bendeniz ki Erzurum'a bakıp bakıp
hep bardağın yarısı dolu diyenlerdenim ve bu inancımı sık sık
tekrarlamaktayım. Ancak şu son günlerdeki can sıkıcı gelişmeler o
inancım üzerinde tesirli bir erozyona neden oldu.
Yine de yanılmak istiyorum...
- yavuz 01 Ocak 1970 02:00
ya mehmet abi karadayıyla ilgili bı yazı yazmıyormusun o kdar milleti nasıl mağdur eder bu belediye bak hdp ye nasıl eyleme başladılar kardayının kışılığını bılmıyorum iyi veya kötü kı nefsımden kötüsü yoktur bu adam erzurumun öz çoçuğu ve iş adamımız bu kişinbin karadayı holdıngın batmasını mı seyredeceğiz mehmet abi yapın bırşeyler erzurum bu konuda çok sesiz kaldı yeter artık..
- Mehmet Aslan 01 Ocak 1970 02:00
Hayaller dahi kopya!! Taşra şehirlerinin hepsinin hedefi ve sloganı marka şehir olmak! Neyde marka olacaksın! Erzurum`un durumu şuna benziyor: Kendini dev aynasında görme!!!