Aziziye Parkı'ndaki beton sütunlar kaldırılsın, yerine yine "93 Harbi"nin tarihimiz açısından önemini anlatan bir anıt veya abide yapılsın, derken meseleye ne ideolojik boyuttan baktım, ne de bu işten ötürü kim ne kazanır diye bir hesap yaptım.
Yapamazdım da zaten...
Çünkü meselenin ideolojik bir yanı yok ki... Osmanlı-Rus Harbi, ne yazık ki tabyalarda günler süren direnmemize ve kahraman askerimizin can siperane müdafaasına rağmen kaybettiğimiz bir savaştır.
Unutmayalım ki her milletin tarihinde galibiyetler de vardır mağlubiyetler de... Osmanlı, elde ettiği onlarca zafere karşı, ne yazık ki yenilgiler de yaşadı. Erzurum, bu cephelerden yalnızca biriydi.
Neyse meseleyi dağıtmayalım.
Demiştik ki, madem Aziziye Parkı yeniden düzenleniyor, hazır el değmişken artık bakımsızlık yüzünden neredeyse çöktü çökecek olan üç beton direk sökülsün, yerine önündeki anıtla beraber daha güzel bir eser yapılsın.
Söylediklerimin özeti buydu. Kimi dostlar nasıl becermişse becermiş öküzün altında buzağı aramaya başlamış!
Yok efendim, "üç beton kazık" dediğimiz o sütunlar aslında birer sanat harikasıymış, yok o sütunların anlattığı mana ve ruh çok değerliymiş, yok belediye o sütunları ve anıtı kaldırmakla yandaşlarına rant alanı açacakmış...
Ve daha neler neler...
Bereket, memlekette aklıselim çoğunlukta...
Biz bir öneride bulunuyoruz, olur olmaz bahsi diğer. Kaldı ki olamayacağı da ortada. Dün değerli okurumuz M. Keleş Bey, niye o beton sütunların sökülemeyeceğini resmi yazıya dayanarak söylemişti. Anıtlar Kurulu, bu üç beton direği tescil altına almış. Dolayısıyla M.Keleş Bey'in bildirdiği gibi değil sökmek, el bile vurulamaz.
İki günden beri bu konuyla ilgili açık-kapalı gelen mesajlardan anladığım şu:
Aslında ne Aziziye Parkı, ne de o direkler pek çok kimsenin umurunda bile değil. Kim, kime kızgın ve kırgın ise, meseleye o cepheden bakıyor.
Diyelim ki her hangi bir okur, Mehmet Şener adından ifrit oluyor, (bir insan ifrit olduğu adamı her gün niye okur onu da anlayabilmiş değilim. Misal ben beğenmediğim bir yazarı takip etmiyorum) artık Mehmet Şener ne yazarsa yazsın her yazısına bir kulp takacak ve her yazısının arkasında bir dolap arayacak. Yazar ağzıyla kuş tutsa dahi, o müzmin müştekiyi tatmin edemez.
Bir de septik tipler var. Her şeye ama her yazılıp çizilene dair komplo teorileri üretiyorlar. Onlara göre, Aziziye Parkı'nın yeniden düzenlenmesinin arkasında muazzam bir oyun var! Düşünün ki yemedi içmediler komplo teorisini ürettiler: Kop Dağı'na yapılan tünel için çıkarılan topraktan altın çıkarılıp, yurtdışına kaçırılıyor. Hem de kamyon başı bir kilo altın! Aynı şekilde Halk Eğitim'in de temelinde bir ton altın çıkmış ama Ahmet Küçükler bir şekilde cukkalamış!
Bu komplo teoricilerinin aslında sevimli bir yanları da yok değil.
Lakin kinleri akıllarının ve vicdanlarının önüne geçenler var. İşte onlar çok tehlikeli. Belli Ahmet Küçükler'i sevmiyorlar, belli denk getirseler bir kaşık suda boğacaklar. Öyle hırslanmışlar ve kin beslemişler.
İşin içinde Ahmet Küçükler adı geçince, kıyamet koparıyorlar. Küçükler dünyanın en doğru işini en güzel biçimde yapsa ve bütün insanlık ayakta alkışlasa o kinleri akıllarını kuşatmış tipler yine sövüp sayacaklar.
Oysa değerli dostlar, biz kim iyi belediye başkanıdır kim değildir gibi bir tartışma başlatmadık ki... Söylediğimiz açıktı: Direkleri sökün yerine daha güzel bir anıt yapın.
Adam, Küçükler'i sevmiyor diye akla ziyan bir bakış sergiliyor.
Peki ne diyelim, işte beton sütunlar orada ve öylece de duracak. Meraklısına mübarek olsun...
Küfür ve hakaret edenleri ciddiye almıyorum.
Beni sevindiren bu türden mesele karşısında şehrimizde son derece güzel bir tartışma zemininin doğmuş olmasıdır.
Dikkat ediyorum iki günden beri öyle aklı başında yorumlar geliyor ki, pek çoğuna şapka çıkarıyorum. Beni eleştiriyor ama hakaret etmiyor, suçlamıyor.
Kimisi, "çok iyi olur yıkılsın" derken altını kendince dolduruyor, kimisi de "hayır yıkılmasın" tezini savunurken iddiasına tarihsel ve kültürel dayanaklar katıyor.
Gerçi değerli Ahmet Berhan Yılmaz bizi Erzurum'u dert etmemekle, Erzurum'a dair rapor okumamakla suçluyor hatta mecaz yapmayı bilmediğimizi belirtiyor ama olsun. O da bizim Berhan ağabeyimiz...
Muhterem hemşerimiz büyük şair Ziya Paşa, hakikat ışığının ancak fikirlerin çatışmasından doğacağını söylüyor.
Bu sebeple tartışmaktan korkmayalım...
- CEMAL GÜVEN 01 Ocak 1970 02:00
CEMAL GÜVEN
SEVGİLİ KARDEŞLERİM ELBETTE GEÇMİŞİ ONUTMAK DOĞRU DEĞİL FAKAT GEÇMİŞLE YATIP KALKMAK TA AKIL İŞİ DEĞİL .NEYİMİŞ EFENDİM AZİZYE ANİTLARI YIKILMASIN KARDEŞİM MEVCUT ÜÇ ADET TAŞIN VE KURULUMUN BULUNDUĞU YERIN MANEVİ OLARAK ALLAH AŞKINA NE DEĞERİ VAR ÖNEMLİ OLAN O ANITI GÖNLÜNDE YAŞATMAN HA ŞEHİRİN GİRİŞİNDE HA PALANDÖKENİN TEPESİNDE NE FARKI VAR SEVGİLİ KARDEŞLERİM SADECE MÜALİF OLALIM DİĞE YAPILAN GÜZEL İŞLERE ENGEL OLMAK AKIL İŞİ DEĞİL OLSA OLSA AKİLSIZLIĞIN DANISKASI.
BEYLER GELİN GERÇEK TARİHİMİZE SAYIP ÇIKALIM HEP BERABER AZİZİYE TABİYYALARINA GİDELİM GEÇMİŞİMİZİ NASIL TİNERCİLER ŞEHRİ GECE TEPEDEN SEYREDEN ALEMCİLER TESLİM ETTİĞİMİ KONUŞALIM . BİRAKIN BU ŞEHRE HİZMET EDEN ETSİN BİZDE GEÇMİŞİNE FATİHA OKUYALIM KIMKİ BU CANIM MEMLEKETİMİN İLERİ GİTMESİ İÇİN BİR TAŞ KOYUYORSA ALLAH RAZI OLSUN KİM OLURSA OLSUN.
- Davut 01 Ocak 1970 02:00
Mehmet Bey
Aziziye Anıtlarına ilişkin yazınıza naçizane bir yorum ekleyerek, Erzurumda özellikle imar ve inşaat alanında çok yanlışlara imza atıldığını belirtmiş, şehrin bu noktada gelişmesinin topyekun ele alınması gerektiğini ifade etmiştim. Ancak şunu belirtmeyi isterim, Aziziye Anıtları yıkılmalı, yerlerine bir proje yarışması ile yapılacak anıt, eser vs. belirlenmeli, proje oluşturma aşaması kamuoyuna açık olmalıdır. Ha onlar yıkılmasın deniliyorsa başka bir alana uygun metotla taşınabilirler.. Böylece Erzurum bir meydan daha kazanmış olur.
Yazdığınız yazıları takip eden birisi olarak şunu ifade etmeliyim ki Erzurumda kamu kurum ve kuruluşlarınca, belediyelerce ve özel sektör tarafından yapılan ve hatalı olan projelere,çalışmalara sadece şehri düşünerek, beklenti içinde olmadan, siyasi hesaplar gütmeden itiraz eden insan sayısı 3-5`i geçmez, hele hele STK ve Meslek Örgütleri, örneğin şehirleşme konısunda Üniversite dahi sessiz iken birkaç vijdanlı gazetecinin eksik, yetersiz de olsa yanlışlara itiraz etmesinin ne yanlışı olabilir ki,!!! Tabi ki gazetecilerde eleştirilebilirler ancak küfür ve hakaret kul hakkına girmektir...
Vesselam