Kimilerine göre "Ulu Hakan" kimilerine göre ise, "Müstebit Pâdişâh" olarak görülen ve tartışılan Sultân Hamid hakkında tarihsel bir detâya ve kişisel olumsuz bir yoruma girmeden; tahttan indirilişi ile ilgili edindiğim ve bildigim bir bilgi paylaşımında bulunarak bir süreci özetlemek istedim. 31 Mart Vak'ası'nın akabinde Sultan II. Abdülhamid 27 Nisan 1909 günü Osmanlı Âyan ve Mebusan Meclislerinin müşterek toplantısında, Şeyhülislâm Mehmed Ziyâeddin Efendinin imzası bulunan bir fetva gerekçe gösterilerek tahtından indirilmişti. Meclis zabıtlarına göre bu karar, bu fetvaya uygun olarak Âyan Meclisi üyesi ve Reis Vekili Gazi Ahmed Muhtar Paşanın kanun teklifi sonrası, 36 Âyan üyesi ve 240 Meclis-i Mebusan üyesinin oy birliği ile alınmıştı.
İttihâd ve Terraki'nin ikinci adamı Talat Paşa'nın oylama öncesi biraz da tehditvari üslûbu ile "Sultan Hamid'in tahttan indirilmesine muhalif olanlar ayağa kalksınlar" dediğinde; hiçbir mebus ayağa kalkamamış... Ziya Şakire göre bu tahttan indiriliş kararına, sadece ve sâdece Âyan Meclisi'nden "Rum Yorgiyadis Efendi" itiraz etmiş ve Yazıktır, günahtır diye bağırmış, bu sözleri üzerine orada bulunanlar tarafından kendisi hainlikle suçlanmış ve hemen susturulmuştu. Sultan II. Abdülhamidin "hal fetvası"nı meşhur âlim ve Antalya Mebusu Elmalılı Muhammed Hamdi Efendi (Yazır) yazmıştı.
Önemli bir din alimi ve cumhuriyet döneminde de Atatürk'ün isteği üzerine Kur'an-ı Kerim'in Türkçe Meal ve Muhtâsâr Tefsiri'ni yazan Elmalı Hamdi Yazır Sultân'ın "hal fetvası"nı bizzat kaleme almış... Şeyhülislâm Mehmet Ziyâddın Efendi "hal fetvası"nı bizzat imzalamış; Sultân'ın tahttan indirilmesi kanun teklifini Reis Vekili olarak Gazi Ahmet Muhtar Paşa meclise sunmuş, bir Rum mebusu Yorgiyadis Efendi'nin dışında hiçbir mebus tahttan indirilmesine hayır diyememiş, Âyân ve Meclis-i Mebusân üyelerinin oy birliği ile "hal" kararı alınmış...
Bu durum karşısında ne hikmet ise, her gün Sultan Hamid üzerinden hikâyeler- efsâneler oluşturarak dahli olmadığı halde, Atatürk'e ve cumhuriyete lâf üstüne lâf yetiştirenler ve tarih yerine hamâset üretenler; hakiki tarihi gizleyerek masal döşeyenler ve tahttan indiriliş kararının salt Sultan'a tebliği heyeti içinde yer alan bir Yahudi Mebusu Emanuel Karasu üzerinden okuyanlar, bu tarihsel süreci yeni nesillere olduğu gibi aktarma görev ve erdeminde bulunmaları gerekmez mi? Kaldi ki; kendilerinin de saygı duyduklarını sandığımız ve düşündüğümüz bu tarihî kararı alan şahsiyetler ve bir kısmı da din adamı olan ve oylamada evet oyu kullanan bu Âyân ve Meclis-i Mebusân üyeleri hakkında da, acaba söyleyebilecekleri olumsuz bir sözleri olabilecek mi?
Atatürk diyor ki; "Tarihi yazmak, tarih yapmak kadar mühim. Yazan yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat, insanlığı şaşırtabilir bir mâhiyet alır"