Tanko lafı ilk olarak ne zaman kullanıldı bilinmez Erzurum'da. Kelimenin aslı, "alafranga" kelimesinin kinayeli ve şivemize özgü bir türev kısaltması olsa gerek.
Tanko yakıştırması genelde İstanbul ve hatta Avrupa yaşantısına yakın yaşam süren insanlar için kullanılırdı.
Tanko olmak için öncelikle konuşmanıza dikkat etmeniz gerekirdi. Bir defa şiveli konuşmanın ısrarla sürdürüldüğü Erzurum sokaklarında, İstanbul Türkçesiyle konuşmalıydınız ve diksiyon yeterli değildi. Adeta TRT Türkçesi ile haber sunan spikerler gibi mimiklerinize de dikkat etmeniz gerekirdi.
Elbiseleriniz de aynı derece dikkatle seçilmiş, ütülü ve iyi dikim olmalıydı. Öyle sıradan bir iş değildi tanko Erzurumlu için Gülahmet'ten Taşmağazalar'a yürümek. Tıpkı Cumhuriyet Caddesi gibiydi Erzurum'un tüm sokakları. Giyim özen isterdi.
Ve hele evler. Öyle yer sofrasında yemek yemek, sedir adı verilen geleneksel kanepelere kurulmak yoktu. Mutlaka yemek masası ve ardından kahvelerin yudumlanarak, ajansı dinlemek için oturulacak koltuklar olmalıydı cevizden.
Elbiseleri, evleri, işyerlerini süsleyen onlarca aksesuarlarıyla tanko dadaşlar, mümkünse bir de fötr şapkalarıyla salınırdı Erzurum sokaklarında.
Ben ilk dadaşları tarih kitaplarında, resimlerde gördüm. Erzurum Kongresi'ni anlatan kitaplara, resimlere tekrar göz atın lütfen. Artık sararmış sayfalarda hatıraları kalmış tanko dadaşların resimlerine bakın, özgeçmişlerini okuyun.
En son gördüğüm tanko dadaşlardan biri Gazi İlk Okulu'nun merhum ve efsane müdür İhsan Güven'Dİ...
Bir insan, o devrin sokaklarında, o tozlu yollarda iskarpinine hiç mi çamur, toz değdirmez?
Hiç mi ütüsünü bozmaz pantolonun ve hiç mi fötr şapkasını çıkarmaz?
Hele o güzelim Türkçe, o haşyetli diksiyon?
Galiba birkaç tanesini de İstanbul'da gördüm. 1980'li yılların ya ortalarında ya da sonlarında. Garip değil mi?
Aslında hiç de garip değildi. Tanko dadaşları ne İstanbul'da ne de Erzurum'da görmek.
Zamanla garipsenecek duruma düşmelerinin tek nedeni aslında çocukluğumuzda başlayan Erzurum'daki yabancılaşma süreciydi. Erzurum, İmparatorluk döneminde hatta Selçuklu ve Bizans'ı içine alan kadim geçmişinde hiçbir zaman bırakmadığı emperyal kent kimliğini yavaş yavaş kırsal kimliğe bırakıyordu.
Kent elitlerinin imrenilen değil alay edilen; rol model olarak değil de ayrık otu olarak görüldüğü bir sosyolojik dönüşüm yaşanıyordu. Erzurum, yavaş yavaş küçülürken biz büyüyorduk.
Şimdi kurtulduk tanko dadaşlardan. Yoklar artık. Ne Erzurum ne de İstanbul sokaklarında yoklar.
"Oysa?" diye başlayan yeni bir cümleyle onlardan kalan boşluğu tarif etmek imkansız. Kaldı ki ancak yine onların anlayabileceği, onların olmadığı bir kentte, anlattıklarınızı zaten anlamayacak insanlara bu boşluğu anlatamazsınız....
Yine de yoralım kendimizi;
Tanko dadaşların kadim Türk kentlerinin tüm kentsoyluları gibi temel felsefelerinden bir tanesini ya'd edelim:
Parayı ve makamı sindirmek ve hayat standardına yansıtmak!
Eğer sindiremezseniz, parasal zenginleşmeyi hayat standardınızı yükseltecek bir araca dönüştüremiyorsanız, tanko dadaş olamazsınız!
Naif, estetik değeri yüksek ve olabildiğince ulusal kültürün vitrini olan başkent kültürüne en yakın noktada, bir yaşam standardına dönüştürmek gerekir tanko dadaş olabilmek için.
Erzurum'un her devrinin tanko dadaşları oldu. Onlar zenginliği ve makamı elde ettikçe tankolaştılar! Her adımlarında Erzurum devrinin ileri bir kenti, lideri oldu.
Bakın sokaklarına. Erzurum'un neyi ile gurur duyuyorsak onlardan yadigâr kalmıştır.
Onların o kaygıları olmasaydı o kadar cami, o kadar çeşme, kervansaray, hamam ve hele artık kentsel dönüşüm pençesinde inleyen o konaklar nasıl yapılacaktı?
Kent estetiği ve naif yaşam!
Mevcut dönemin bir ilerisinde yaşama arzusu: Tankoluk!
Artık yok Erzurum'da?
Erzurum belki de son 40 yıldır pençesinde kıvrandığı bu kırsallıktan bu nedenle kurtulamıyor.
Kazandığı parayı ve makamı bir türlü tankoluğa veya daha entelektüel anlamıyla kentsoyluluğa dönüştüren insanları çıkaramadığı için kentin üzerine bir kırsallık siniyor.
Şark kurnazlığının sonuna kadar üzerine sindiği insanların egemen olduğu siyasetiyle, ticaretiyle, sosyal yaşamıyla, kente yönelik flaş yatırım olarak AVM - Alış veriş merkezini gördüğümüz bir kent noktasına vardıysak, bu kırsal kafa yüzündendir?.
Ama inanın bu geçici bir dönemdir. Nitekim Erzurum'a mahsus olmayan ve dönem dönem her kadim kente musallat olan bu bocalamalar, arada servetini ve makamını hak etmeyen insanlara kısa mutluluklar yaşatır. Ve biter.
Biterken de kırsal kafalar geçici bir süre tanko dadaşların yokluğunda ele geçirdikleri kent elitliği! Rollerini bırakır, unutulur giderler. Kente dönüşmek için değil kenti dönüştürmek için gelenlerin kaderi budur.
Sosyoloji farkındadır. Ama bunlar sosyolojiyi araba markası zannederler!
- Metin Özarslan 01 Ocak 1970 02:00
Sayın Ekrem, yazınızın özüne katılmakla beraber, mail adresiniz olsaydı yazınıza satır satır cevap vermek ve yazınızı tartışmak isterdim.
- Gürhan Özorhan 01 Ocak 1970 02:00
Pahalıya mal olmuş suskunluklarımızı yaşııyoruz.Kaleminiz ve yüreğiniz daim olsun dualarımla.