Adı, Seyhan Çakar. Hastalığı, kanser. Suçu, doğayı sevmek. Eylemi ,"doğayı sev ağacı koru" pankartı açmak. Cezası, cezaevinde 5 ay gün saymak.( ancak bu yetmez, diye altı yıl daha hapsi istenmiş.)
Mesele
şudur. Tortum'un Aşağı Serdarlı Köyü'nden olan Seyhan Çakar, Tortum'da
yapılması planlanan hidroelektrik santrala karşı çıkmış. Ne demiş. Su yaşamdır, salt insanlar için değil, bu bölgede yaşayan tüm canlılar için hayattır. Buraları ölüme mahkûm etmeyin. Seyhan
Çakar ve aynı düşüncede olanlar, "etmeyin, eylemeyin," dedikçe, kolluk
güçlerini yanına alan şirket de, "ederiz de eyleriz de," demiş olacaklar
ki bazı eylemler gerçekleşmiş.
Yahu, eylem dediysek, yollara bomba döşememişler, molotof atmamışlar, gelene gidene kimlik kontrolü yapmamışlar! Peki, Seyhan Çakar ne tür bir eylem yapmış. "Doğayı sev, ağacı koru," demiş. Bir
de 2010 yılında enerji şirketi tarafından yapılması planlanan HES için
keşfe giden araç, orada bulunanlar tarafından güya taşlanmış. Ve de
taşlayanlar içinde güya Seyhan Çakar da varmış. Eğer yapmışlarsa çok ayıp etmişler. Birileri
sizin ve yaşam alanınıza hayat veren suyu almaya geliyorsa, onlara
tepki göstermek yerine alkışlamak gerekir her halde! O da yetmez tabi, bando ile karşılamak lazım, bandonuz yoksa bir davulla bir zurna bulunur elbet. İşte zurnanın zırt dediği yer de burası. Her
canlıya yaşam sunan suyu devasa borulara hapsetmek isteyecekler, siz
buna karşı durmak yerine sessizce kabulleneceksiniz, öyle mi! Bırakın
oradaki insanları, bunu yerdeki yılan, havadaki kuş; ne alnı secdeden
kalkmayan, ne de sabahı sarhoş eden biri kabullenir. Elbet, yasalar çerçevesinde elinden geldiğince direnir. Yani asıl ayıp olan yaşam suçu işlenirken buna direnmemektir.
Bu
su, ne devletin, ne şirketin, ne de herhangi bir hükûmetin "ol"
demesiyle olan bir şey değil ki "o gün verdim, şimdi alıyorum,"
desinler. Bunun için Bakara Sûresi'nin 22. Ayet'ine bakmak yeterli.
"O Rab ki, yeri sizin için bir döşek, göğü de tavan yaptı. Gökten su
indirerek onunla, size besin olsun diye (yerden) çeşitli ürünler
çıkardı. Artık bunu bile bile Allah'a şirk koşmayın" Bu da yetmez ise aynı sûrenin 164. Ayet'ine de bir göz atmakta fayda var. Yani su hayattır ve hayatı da korumak her canlının görevidir.
Gelelim
tekrar Seyhan Çakar'a. Cezaevinde beş ayını doldururken, ağabeyisinin
ölüm haberini alır, kanser olur ve ağabeyinin ölümünden kısa bir süre
sonra da annesini kaybeder. Şimdi de altı yıl üç ay daha hapsi
istenmekte. Eğer Yargıtay da "tamamdır"derse işte o zaman 6 yıl daha yatacak Seyhan Çakar. Ve
o içerde gün sayarken belki mücadelesini verdiği su kuruyacak, belki
toprak kanser olacak; ağabeyisini ve annesini kaybettiği yetmezmiş gibi,belki bölgesindeki tüm canlılar ölecek! Sizce bu haksızlık değil mi? Seyhan Çakar elinde belgelerle mücadelesini veriyor. Susmamak gerek!