Atatürk Üniversitesi, Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Savaş Eğilmez, Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütünün (OPCW) yaptığı araştırmaya göre, Suriye savaşında kimyasal silahların kullanımının durmaksızın devam ettiğini belirtti.
Erzurumajans-Atatürk Üniversitesi, Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Savaş Eğilmez,
Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütünün (OPCW) yaptığı araştırmaya
göre, Suriye savaşında kimyasal silahların kullanımının durmaksızın
devam ettiğini belirtti.
Eğilmez, "Dünya kamuoyu, Barack Obama
yönetiminin Suriye krizinde beklenen ve etkili bir efor sarf etmediğini
şaşkınlık içerisinde izliyor. Suriye'de kimyasal silahlı kullanılması
durumunun kendisi için kırmızı çizgi olacağını sert bir şekilde
belirtmesine rağmen, bu konuda da kendi koyduğu prensipleri ve verdiği
sözleri unutmuştur." dedi.
Bu yılın başlarında, merkezi Hollanda'nın
Lahey kentinde bulunan "Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü
(OPCW)"nün iddialarına göre, Suriye savaşında kimyasal silahların
kullanımının durmaksızın devam ettiğini ifade eden Atatürk Üniversitesi,Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Savaş Eğilmez, "OPWC; "Suriye'deki iç
savaşta kimyasal silah kullanımı rutin hale dönüşmüş durumda" diyor.
Yakın zamanda rejim güçleri tarafından Suriye yakınlarındaki Mare
kasabası kimyasal silahlarla vurulması sonucunda, üç aile bütün fertleri
ve henüz bebek yaştaki çocuklarıyla korkunç bir şekilde can vermiştir.
OPCW'ye göre rejim güçlerinin yanında, başta DAİŞ olmak üzere diğer
terör örgütleri de kimyasal silahları çok kolay elde ediyor ve hiç
çekinmeden kullanıyorlar." diye konuştu.
Dr. Eğilmez, kimyasal silahların nasıl temin edildiğine dairde şu açıklmada bulundu:
"Esad
rejiminin savaştan önce de kimyasal silah stoklarına sahip olduğu
biliniyordu. Esad'ın hem stoklarında kimyasal silahları var, hem de Rus
teknolojisiyle bu silahları üretebilecek kapasiteye sahip tesisleri
mevcut. Libya lideri Kaddafi iktidar döneminde, Kimyasal Silahlar
Sözleşmesi (CWC)'ne katılacağını ilan ettiğinde, bu durum George Bush
hükümetinin büyük bir zaferi olarak serviş edilmişti. Ne var ki, Kaddafi
yönetimi devrildikten sonra, isyancıların OPCW'ye verdikleri raporda,
Kaddafi'ye ait, kayıt altına alınmamış 9.5 ton hardal gazı bulduklarını
belirtmişlerdi. Ama bu kadar büyük çaptaki kimyasal mühimmatı ne
yapacaklarını açıklamamışlardı. Ve ne yaptıklarına dair de açık bir
takip yapılamamıştı. Birçok uzmana göre 1990'dan önceki senelerde,
Irak'ta büyük miktarda kimyasal silah stoku yapılmıştı. Bugün Irak'ta
hatırı sayılır bir bölgenin terör örgütlerinin elinde olduğu
düşünülürse, Irak'taki kimyasal silahların bir kısmının da terör
örgütlerinin kontrolü altında olduğu sonucuna varmak için çok zeki
olmaya gerek yoktur. OPCW'nin raporlarına göre Esad rejimi birçok defa
kimyasal saldırı düzenlemiş ve sahip olduğu sarin ve hardal gazı
stoklarının çoğunu tüketmiştir. Ortaya çıkan kimyasal mühimmat
sıkıntısını, klor ile doldurduğu varil bombalarıyla çözmüştür.
Helikopterlerden bıraktığı varil bombalarıyla kimyasal ölüm kusmaya
devam etmiştir. 2015 yılının Mart ve Mayıs aylarında varil bombalarıyla
İdlib'e saldırmış ve onlarca masum insanı yakarak öldürmüştür. Esad
rejimi 2014 yılının başından beri defalarca kimyasal saldırı düzenlemiş,yüzlerce insanı katletmiş, dünyada bu kimyasal terörü film gibi
izlemekle yetinmiştir. Normal şartlar altında bu kadar yoğun kimyasal
kullanımından sonra, rejimin elindeki stokların bitmiş olması
gerekirken, saldırılarına devam ediyor olması yeni kimyasal kaynakları
ulaştığının tartışılmaz bir kanıtıdır. Savaşın tamamen bitmesi, kimyasal
silahların kullanılmasın önüne geçilmesinin tek yolu gibi gözüküyor.
Fakat Rusya'nın savaşa direkt olarak katılması, Esad'ın dolayısıyla da
savaşın ömrünü uzatmış durumda. Savaşı sonlandırma konusunda hiçbir çaba
sarf etmeyen ABD, kimyasal silah kullanımını engelleme konusunda da
bırakın sorumluluk almayı açıklama bile yapmıyor. Ayrıca son günlerde
Rusya'nın Suriye'ye gönderdiği S-400 füzelerinin ardından, ABD
öncülüğündeki koalisyonun bu ülkedeki DAİŞ hedeflerine yönelik
saldırıları da gözle görülür şekilde azalmıştır. Bu nedenle, NATO'da hiç
vakit kaybetmeden ittifakın doğu kanadındaki gücünü caydırıcı bir
şekilde artırmalı ve Rusya'nın hareket alanını daraltmalıdır. Aksi
taktirde Rusya'nın varlığı ve Esad'a olan desteği devam ettikçe savaşın
ateşi hiç düşmeyecektir. Ve masum insanların kimyasal cehennemdeki
acıları ve ölümleri artarak devam edecektir."