Nerede olursanız olun!.. İster ıssız dağlarda nefesinize karışan kır kokusuyla yalnızlığınızın tadını kelebeklerle oyanaşarak çıkartın, ister büyük bir şehrin en kalabalık caddesinin süslü kaldırımlarını arkadaşlarınızla ıslık çalarak arşınlayın… Gündüz veya gece, hiç fark etmez, eğer bulunduğunuz yerde başınızı kaldırdığınızda gökyüzündeki sonsuz derinliği göremiyorsanız; ya da delicesine yıldızları saymaya başlamıyorsanız içinizde garip kıpırtılar hissetmeniz mümkündür. Semayı kaplayan koyu duman rengindeki bulutlar, özgürken unuttuğunuz özgürlük duygusunu tetikler. Belki de kendinizi işlemediğiniz suçtan dolayı hüküm giymiş bir mahkûm gibi düşünebilirsiniz!
Yoo, inkâr etmenin veya suçsuzmuş gibi davranmanızın faydası olmaz! Ruhunuzu gaddar bir gardiyan gibi tekmeleyen vicdanınız size suçlu olduğunuzu söyleyerek o duyguyla ceza çekmenizi sağlamakta.
Dedim ya, inkârın faydası yok!
Suçlusunuz!
Biliyorum, elbette on iki yaşındaki çocuğa siz tecavüz etmediniz. Eğer öğretmenseniz, on üç yaşındaki öğrencinizi kandırarak ondan faydalandığınızı da sanmıyorum. Evli bir kadına göz koyacak kadar ahlaksız olduğunuzu kimse iddia edemez. Zavallı birini öldüren silahta da parmak iziniz kesinlikle yoktur. Kenar mahalledeki bakkalı soyan iki çocuğu da siz göndermediniz!.. Ne silah tüccarlığı yaptığınızın kanıtı var, ne de kadın ticaretiyle suçlanmanız mümkün!.. Mayına basarak can veren gencecik askerin veya kalleşçe kurşunlanarak öldürülen polisin, yazarın, öğrencinin geride bıraktıklarına sizin verecek bir hesabınız yok ki!.. Sanki siz mi imal ettiniz mayınları; kurşunları yapan siz değilsiniz ki!..
Belki de suçsuzsunuz!
O zaman neden kendiniz kendinizi mahkûm ediyorsunuz!
O zaman neden kendimi bir mahkûm gibi hissediyorum bu yağmurlu havalarda!
Bal tutan parmağını yalar veya bana dokunmayan yılan bin yaşasın, sözlerini belki toplumun zihninden silemedim, silemedik; ama ben söylemedim, yoksa sizler mi söylediniz!
Göğsünde vicdan yerine cüzdan taşıyanları, ayak ayak üstüne atarak ve karşısındakine yücelerden bakarak konuşanları ben hiç adam yerine saymadım, yoksa siz sayıyor musunuz!
Bulunduğu mevkinin olanaklarıyla kendine çıkar sağlayan bir kısım siyasetçilere, inançları kullanarak kasasına para tıkan tüccarlara hiç inanmadım, yoksa siz inanıyor musunuz!
Söylememek, saymamak, inanmamak yetmiyor!.. O yüzden mavi gökyüzünü göremediğim, gece yıldızları saymaya başlamadığım zaman Yaradan’ın özgürlüğümü alarak beni cezalandırdığını düşünüyorum. Ve suçlu olduğumu sanıyorum!
Eğer sizler de ilkesiz ve sahte imanla var olanlara ve de ahlaksızlığı ahlak haline getirenlere karşı benim gibi bir şey yapamadıysanız sizler de suçlusunuz!
Üzülmeyelim, bu suçu tanımlamak ve kabullenmek halen insan olduğumuzun kanıtıdır!
Bunun ne yasası var ne de yargıcı; zaten mahkemelere de sığmayız, kendimiz keseriz cezamızı!