Kimi komünistlerin gözünde “büyük devrimci” olan Stalin, hiç kuşku yok ki insanlık için de acımasız bir caniydi.
Asya steplerinde milyonlarca insanı acımadan katlettiren o cani, tarihe geçen şu sözün sahibidir:
“Bir kişiyi öldürmek cinayet, on kişiyi öldürmek katliam, yüz kişiyi öldürmek trajedi, bir milyon insanı öldürmek ise istatistik olur.”
Stalin milyonlarca insanı katlettirdiği için, tarih O’ndan “Rus devlet adamı” diye bahsediyor. Şayet cellatlarına, emir vererek öldürttüğü insanların sayısı milyonları geçmemiş olsaydı, muhtemelen “katliamcı” namıyla bilinecekti!
Beşar Esad’ın Suriye’sinde sadece dün 250 direnişçi öldürüldü.
Ama bu, tam da Akif’in tarif ettiği “tek dişi kalmış” o medeni dünya(!) için hiçbir şey ifade etmedi.
Çünkü:
Son bir buçuk yıldan beri ölen ve öldürülen insanların çetelesi çıkarıldığında görüyoruz ki, Suriye’de öldürülen insanların toplamı artık milyon sınırına yaklaşıyor. Dolayısıyla büyük kasabın oğlu “küçük kasap” artık övüne bilir: O çok öykündüğü Stalin’in şöhretini yakalamak üzere!
Dünya tarihi, Stalin gibi nice canilere tanık oldu.
Onların hiç biri dünyaya kazık çakamadılar, hiç biri akıttıkları kan derelerinin üzerine şatolar kurup huzur içinde uyumadılar.
Ve ne yazık ki onlar tarihin tozlu sayfalarının arasında yitip gitmediler. Evet birey olarak öldüler ama aynı yolda yürüyen takipçileri öyle başarılı oldular ki, o büyük katilleri aratmadılar…
Tersi geçerli olsaydı eğer, Beşar Esat babasının yolunda azimle yürüyor olur muydu hiç…
Ve filmin sonunu hep birlikte gördük işte: Arap dünyası “bahar” beklerken, Batı’nın senaryosunu yazdığı “kara kış” içinde donup gidiyor.
Ve fakat o Batı, o kara kışa Türkiye’yi de dahil etmek için, oyun içinde oyun kurguluyor.
İşte Türkiye’deki son olaylar:
Şehitler artık onar onar sayılır oldu. Dikkat ettim medya neredeyse bir veya iki şehit haberini vermez oldu.
Şehit sayısı on ve on üzeri olunca bir iki şehidin haber değeri olmuyor!
Mühim bir hükümet adamı da zaten öyle dememiş miydi:
“Birkaç Mehmet için Meclis’i toplayacak halimiz yok ya”
Adam haklı!
Hafta başında Beytüşşebap da on şehit verdik; dün de Afyon’da 25 şehit…
Peki, kaçınız aynı gün yanı dün Güneydoğu’da bir şehit verdiğimizi hatırlıyorsunuz.
Sayı büyüdükçe, küçük sayılar zail oluyor!
Zahir Stalin’in söylemek istediği tam da buydu: Sen bir iki gibi küçük sayılardan kork. Unutma ki sayı artıkça hem şöhretin hem de tarihte ki yerin sağlamlaşır!
Medya artık istatistik yayımlıyor.
Şu yıl bu kadar şehidimiz vardı, falanca yıl bu kadar. Demek ki tablo şudur…
İzmir’de kaçakları taşıyan tekne batıyor, 60 insan ölüyor.
Ama aynı gün Türkiye öyle bir gündeme uyanıyor ki, Ege’nin karanlık sularına gömülen o zavallı insanlara acıyacak mecal bulamıyoruz kendimizde. Çünkü Afyon’da fırlayan ok bütün yurdun kalbine saplanıyor: 25 şehit.
Halbuki henüz Şemdinli şehitlerini defnetmemiştik bile…
Dün ki Palandöken’de iki müthiş yazı vardı. Birini Erdal Güzel ağabeyimiz, diğerini de sevgili Murat Ertaş kardeşimiz yazmıştı. Her iki yazı da şu yaşadıklarımızın aslında ne olup ne olmadığını anlatıyordu. Size tavsiyem eğer okumadıysanız arşive girin o iki yazıyı da okuyun. Niye okumanızı ısrarla istediğimi daha iyi anlayacaksınız.
Erdal Güzel, o meşhur “zenginimiz bedel öder, askerimiz yoksuldandır” türküsüne atıf yapıp, “zenginden şehit, fakirden kral yok” derken, bugüne mesaj yolluyordu. Murat ise, “kardeşim sen bostan korkuluğu musun?” sorusunun cevabını veriyordu.
Artık kanıksadık:
Şehit sayısı bir, iki ve üç olursa sıradan bir haber; ama sayı on ve üzeri olursa “flaş haber” diye geçiyor… Allah korusun, Mevla’m yazmamış etsin, şehit sayısı çok daha fazla olursa bu kez de “trajedi” diye takdim edilir.
Sonrasını zaten düşünmek dahi istemiyoruz.
Beşar Esad babasından devraldığı misyonu sürdürüyor: Katliam!
Peki siz söyleyin biz de ne oluyor?
O renkli camlarda ahkam kesenleri boş verin. Boş verin; çünkü onlar da bilmiyor.
Anladığım şudur:
Devir, istatistikçilerin devri.
Kim ki o istatistiği iyi çıkarıyorsa o itibar görüyor!
Nasıl zoruma gidiyor bilemezsiniz; Stalin gibi insanlık tarihinin en büyük canisinin haklı çıkıyor olması…
Yani öldürülen insan sayısı artıkça korkmayın kimse size “katil” demeyecektir!
İmralı veya Kandil’deki baş katiller şimdi o tespitin haklı çıkmasının keyfini çatıyorlar.
Biz ise bakıyoruz, bugün kaç şehit var ve kaçı nereli ve isimleri ne?
Değil mi ki sonunda istedikleri oldu:
Türkiye, şehitlerine değil; şehitlerinin sayısına bakıyor artık!