'Erzurum eskiden daha iyiydi'' geyikleri yapar, 'Erzurum en çok ne zaman kaybetti?' sorusuna cevap ararız ya bazen! Ne dersiniz bilmem ama. Ben her zaman Hürriyet Gazetesi Erzurum matbaasının kapandığı günü, 'Erzurum'un kaybettiği gün' olarak bellemişimdir! Önce içimde kalmasın, bunu bir söyleyeyim de, ondan sonra ne diyeceksem diyeyim.
***
Allah uzun ömürler versin, bugün DHA'nın Büro şefliğini yapan Kadir Sabuncuoğluhayattadır. Erzurum'da en güzel ve yoğun haberciliğin yapıldığı 80'li yılların ortalarında Hürriyet'in başındaydı. Necati Güllülülü ve ANAP'lı yıllardı. O Hürriyet Gazetesi'nin 'kılıcının iki tarafının da kestiği'dönemde o gazetenin Erzurum'da bir bölge sayfası vardı. Bu sayfa, mutlaka okunan ve de ses getiren bir sayfaydı. Süreyya Çarbaş, Öztürk Akkök'ün yanısıra, rahmetli Yusuf (Şenocak) ve Cemal (Çelebi) ağabeylerinin de aktif muhabir olarak görev aldıkları o gazetenin bu bölge haberleri sayfasında bir de dedikodu bölümü vardı. 'Doğu'dan duyduklarımız' üst başlığıyla bu sayfada oradan, buradan kulis haberleri yeralırdı. Kadirşef nasıl düşünür bilmem ama, galiba o bölge sayfasının en çok bugünkü tabirle 'tıklanan'köşesi de o köşeydi!
***
Bu köşenin okunur kılan özelliği, dedikoduya ve duyuma dair, bir nevi haberleriydi bana göre. Zaman zaman hayal mahsulu olan, iddiadan öteye gitmeyen duyumlar, o gazetenin satışını da bir hayli arttırmıştır. Doğrusu öteden beri Hürriyet okuru olan benim de 'tıfıl'bir yerel 'kazteci' olarak ilgimi çekerdi, güne mutlaka o sayfayı ve de o köşeyi okurak başlardım. Çok ilgimi çekerdi oradaki haber anlayışı. Belki de benim ruh halimi yanıstıyordu, çok da abartmayayım. Bunu biraz da okurun inanılmaz alakasından dolayı özümsemişim demek ki. Her neyse! Bugünün bir çok Haber Ajansı Bölge Müdürü (!) pek anlamayabilir ama ben anlıyordum ki okuyucu,bu tür haberlere fazlasıyla itibar ediyor, ilgi gösteriyor. Keza gazetelerin magazin ek vermeleri, ünlüler ile röportajlar, Bulvar gazeteleri ve kulis haberleri, böyle bir köşenin varlığını 'legal' hale getirdiği gibi,boşuna olmadığını da ortaya koyuyordu.
***
Sanıyorum Hürriyet baskı tesislerini Erzurum'da kapattığı gün ben 'bir fabrikanın kapandığını' düşündüm ve galiba en çok da öyle bir köşeden mahrum kaldığımıza üzüldüm. Hem de çok üzüldüm. İlerleyen dönemlerde şahsen ben rahmetli Durdemir ağabeyin sayesinde çalışma mutluluğuna eriştiğim Tercüman Gazetesi ile sonrasındaki Türkiye Gazetesi'nde de böyle bir yaklaşım içerisinde oldum ama açıkçası biraz 'Donkişotluk'tu yaptığım! Ama her şeye rağmen Türkiye Gazetesi'nde hem belediyeleri, hem sendikaları ve hem de Erzurumspor'u takip ettiğim dönemlerde kısmen bu muradıma 'az-buçuk'ermiş de oldum. Öyle ki, özellikle Erzurumspor haberlerinde farklı bir anlayışla yaptığım haberlerden ötürü Türkiye Gazetesi'nin belli bir dönem hatırı sayılır bir okuru da oldu! Hele de zorla satılan bir gazete iken! (İnkar ederlerse bilmem ama bilenler biliyor!)
***
İşte bu yazı işinin de böyle bir zorluğu var. Bir şey anlatacaksın, uzattıkça uzatıyorsun! Bir konunun kulağından tutuyorsun, ister istemez çektikçe çekiyorsun. Bu yazı da galiba biraz öyle oldu ama ne yapalım, demek ki her kalemi olanın kelamı da böyle usta işi olamayabiliyor işte! Seviyoruz bu işi, inşallah Allah ömür verirse onu da öğreniriz ileride! İyi kötü bu meslekten emekli olmuş bir emekçi olarak hangi tür yazının okunurluluğu olur, hangi tür yazının karşılığı olmaz,bilebiliyor seviyesine gelmemişsek de yaklaşmış sayılırız! Hal böyle olunca da bu köşelerdeki siz değerli okurlarımıza, biraz da istediğiniz ve de sevdiğinizi bildiğimizden ötürü, siyaset ağırlık yazılar yazıp çiziyoruz. Yazdıklarımız,dediklerimiz kesinlikle doğrudur, bak bu böyledir, şu olursa böyle olur diye anlamlar falan yükleme gibi bir derdimiz de mevcut değildir. 'Toplum mühendisliği' gibi bir aymazlık içinde olmayacağımız gibi, biraz da siz istiyorsunuz diye, az biraz da şenlik olsun diye oradan, buradan bir şeyler karalıyoruz! (Yazı çinde isimleri geçen muhataplarımızın rahatsız olmadıklarını da söyleyeyim de!)
***
Duyarım ki, bazı 'aklıevvel' arkadaşlarımız, daha aylar olmasına rağmen seçimle ilgili yazılar yazmamızdan rahatsızlık duyarlarmış! Rahatsız oldukları bir yana, bir de devrik cümlelerinin içerisine bazı lüzumsuz anlamlar yükleyerek,açıkça olmasa da çamur atmaya kalkıyorlarmış! Sanki böyle bir uyarı yapmak,onların üstüne vazifeymiş gibi! Sanki onların elini kolunu bağlayan varmış gibi! Yahu sen işine baksana kardeş! Topa bas, top çevir! Orta sahada top dolandır! Senin işin o zaten! Al gülüm-ver gülüm! Ahaa! Senin işin bu! Sana ne başka sularda yüzmeye kalkışmak? Alan razı, veren razı! Sana ne oluyor? Patlasan da çatlasan da seçime değil aylar, yıllar bile kalsa, ben burda siyaset yazacağım, siyaset çizeceğim. Senin istediğin 'dedi' ve 'şeklinde konuştu' gazeteciliğine inadına girmeyeceğim!
NOT: Hoş sizin de benden 'itikadın yozlaşması'ndan, kardan, kıştan, havadan,sudan yazmamı beklemezsiniz, bilirim! Bugün böyle 'suya tirit' konulara dalmamdan, yerel siyasetten bir şeyler veremediğim için ayrıca üzüldüğümü belirteyim. Nasip olursa, yarın yine o konularda burada olacağım. Haa! Bakın buradan bir kere daha diyeyim! Gelen gelir, gelmeyenin canı sağolsun!