dünya da başlıca iki tür lider oluşumu var. biri bizim gibi demokrasiyi tam özümsüyememmiş ve anlayamamış ülkelerinde geçerli olan karizmatik liderlik, diğeri ise ileri ve modern ülkelerde geçerli olan katılımcı liderlik. katılımcı liderlikte lider, ekibinin önünde gitmez, yanında yürür. başarıları ben değil, biz başardık diye ifade eder tam bir demokrasi ve profosyonellik vardır. lider kendisini halkın üstünde değil, halktan biri gibi görür. yetkisini, kendisinin ve çevresindekilerinin al-i menfeatları ve çıkarları için kullanmaz. karizmatik liderlikte ise, başda idealist yaklaşımlar olsa da sonradan sahip olunan güç ekonomik güce dönüşmeye başlar. liderin etrafındaki kişilerde de aynı ekonomik gelişme de lider kadar olmasa da bir özdeşleşme vardır. lider etrafında sistemden beslenen kişiler, öylesine lideri yağlayıp ballarlarki, bir süre sonra lider kendisini dünyanın efendisi gibi görmeye başlar. o, ülkesine inanılmaz hizmetler yapmış, harikulade gelişmeler sağlamıştır. çevresindeki yağdanlıklarla her geçen gün egosu yükselen lider, bir süre sonra kapitale hizmet ettiğini anlamaz bile.. ama buna rağmen o, vazgeçilmez ve eşi benzeri bulunmazdır. bu felsefe ile kendisini eleştirenleri nankörlükle suçlar, onlara müthiş nefret duyar ve cezalandırılmalarının gerektiğini düşünür. lider ve onun gibi düşünmeyen kitlelerde git gide ayrışım keskinleşir. taraflar her geçen zaman daha kinlenir. ve bu ülke böylece kaosa sürüklenir. aynı şekilde diktatörlerin yaklaşımı da aşağı yukarı böyledir.. böyle durumlarda taraflar geri adım da atmaz ve bunu bir acziyet olarak kabul eder. tablo, ancak liderin gerçekleri farkederek, etrafındaki beceriksiz şakşakcılardan kurtulup sağlam bir empati ile düzelebilir ki, bu da çok zordur. her şeye rağmen bu tip liderlere verilecek en iyi cevap, meydanlarda şiddet ve kaos oluşturarak değil, sandığa gidilip özgür irade kullanılarak verilmelidir. rant vampirlerine en iyi ders de böyle verilmelidir. ayrıca, görünen o ki, kim ülkeyi yönetirse yönetsin , bir süre sonra rant şampiyonları türemektedir. bu nedenle sistem de sorgulanmalıdır. başbakanın bile kuyruğa girdiği, bakanların, milletvekillerinin halktan imtiyazlı olmadığı, vip ayrıcalıkları gibi sınıf ayrımlarının olmadığı, parası olanın düdüğü öttürmediği, küçük ve orta ölçekli yatırımcının ezilmediği bir TÜRKİYE özlüyorum.