CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Londra ziyaretinin ikinci gününe İngiltere Parlamentosu'nda yer alan yuvarlak masa toplantısıyla başladı.
Erzurumajans-CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, yeni anayasa
çalışmalarıyla ilgili olarak, "Dayatmayla 25 Mart’a kadar ya da Mart’ın
sonuna kadar anlaştınız anlaştınız yoksa ben gereğini yaparım kendi
anayasamı getiririm dediğiniz andan itibaren sorunu çözümsüzlüğe
itersiniz. Biz sorunun akılcı yöntemlerle çözülebileceğine inanıyoruz"
dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Londra
ziyaretinin ikinci gününe İngiltere Parlamentosu'nda yer alan yuvarlak
masa toplantısıyla başladı. Akademisyenler, politikacılar ve
girişimciler ile bir araya gelen Kılıçdaroğlu, basına kapalı gerçekleşen
toplantının ardından, Milletvekili Keitz Vaz, Baroness Meral Hüseyin
Ece ve Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçisi Ünal Çeviköz’ün katılımıyla halka
açık gerçekleşen toplantıda dinleyicilerin sorularını yanıtladı.
Kılıçdaroğlu, öncelikle İşçi Partisi Lideri Ed Milband'in davetlisi
olarak geldiği Londra’da ziyaretinden duyduğu mutluluğu ifade etti.
Kılıçdaroğlu, "Türkiye ile ilgili çok şeyi merak ediyorsunuz. İçinde
bulunduğumuz koşullar demokrasi açısından hiç iç açıcı değil. Pek çok
sorunumuz var. Demokrasimizin kökleşmesini istiyoruz, demokrasinin
yücelmesini istiyoruz, kadın erkek eşitliği, özgürlükler, yargı
bağımsızlığı, üniversitelerin özgürlüğü, medya özgürlüğü, bizim ısrarla
istediğimiz temel konular. Bu sorunları Türkiye’de dile getiriyoruz,
burada da dile getiriyoruz, başka yerlerde de dile getiriyoruz çünkü
dünya küçüldü ortak sorunlar var. İnsan hakları ihlallerine dünyanın
bütün demokratik ülkeleri tepki gösterirler. İnsan hakları artık
evrensel haklardan birisidir. Herhangi bir yerde dünyada insan hakları
ihlalleri oluyorsa bütün demokratik ülkeler ona tepki gösterirler. Ben
İşçi Partisinin davetlisi olarak geldim. Konukseverlikleri bizi
onurlandırdı en kısa sürede onları Türkiye’ye bekliyoruz ve birlikte
çalışmalar yapmayı da bekliyoruz" dedi.
Bir dinleyicinin "Birgül
Hanımın konuşmasını neden durdurdunuz" sorusuna Kılıçdaroğlu, "Birgül
Hanımın konuşması, grup adına yapılan bir konuşma değil, laf atılması
üzerine yani parlamentoda diğer milletvekillerinin laf atmaları üzerine
söz alıp kendi düşüncelerini aktardığı bir konuşma. Önceden planlanmış
programlanmış bir konuşma da değil. Kimse kendine niye konuştun diye
herhangi bir şey söylemedi yani öyle bir sözünü kesme kısıtlama diye bir
düşünce söz konusu değil. Zaten parlamentoda konuşabileceği süre iki
dakikayla sınırlı" yanıtını verdi.
"BİZ GÜÇLER AYRILIĞINA İNANAN BİR SİYASAL PARTİYİZ”
CHP’nin politikasının AK Parti’nin politikasından farkının ne olacağı şeklindeki soru üzerine Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"Önce
konuları belirleyelim. 1. Demokrasi açısından ne farkımız var? Biz
güçler ayrılığına inanan bir siyasal partiyiz. Yasama, yargı, yürütme ve
medyanın birbirini dengeleyen sağlıklı bir yapı içinde anayasada yer
almasını istiyoruz. AKP güçlerin ayrılığından değil güçlerin birliğinden
yana. 2. Biz kesintisiz olarak medya özgürlüğüne önem veren bir siyasal
anlayıştayız. Batı standartlarında medyanın özgür olması lazım. AKP
medya özgürlüğünü istemeyen bir siyasal partidir. 3. Biz üniversitelerin
özgür ve özerk olmasını savunuyoruz. Üniversite öğrencilerinin
üniversite yönetiminde söz ve karar sahibi olmasını istiyoruz. AKP
üniversitelerin özgür ve özerk olmasını istemiyor. 4. Biz kesintisiz
eğitimin 12 yıl olmasını istiyoruz. AKP 4+4+4 modelini istiyor. 5. Biz
ekonomide toplumsal dayanışmanın, geniş halk kitlelerine yarar getiren
sosyal piyasa ekonomisinin uygulanmasını istiyoruz. Ve bu bağlamda
bağımsız kuruluşların siyasal otorite tarafından denetlenmesini uygun
görmüyoruz. Sermaye Piyasası Kurumu gibi, Merkez Bankası gibi,
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu gibi… AKP bunlardan şikayet
ediyor ve bunlar üzerinde siyasal baskı kurmak istiyor. 6. Biz halkın
oylarıyla seçilmiş milletvekillerinin yargı kararı olmaksızın yani
mahkum edilmeksizin uzun süre hapiste tutulmalarını uygun görmüyoruz.
Milli iradeye saygı duyuyorsak seçildikleri andan itibaren yasama
organına gelip görevlerini yapmalılar. Ama biz yargılama sürecinin de
devam etmesini istiyoruz, karşı çıkmıyoruz. Bir başka önemli
farklılığımız biz anayasanın toplumsal uzlaşmayla değişmesi gerektiğini
savunuyoruz. Anayasanın dayatma mantığıyla kamuoyunun gündemine
getirilmesini istemiyoruz.
Biz yargı bağımsızlığının olmasını
istiyoruz. Hakimler ve savcılar yüksek kurulunun ikiye bölünmesini
istiyoruz. Savcıyla avukatın ayrı düzeyde görev yapmalarını istiyoruz.
Savcı yargıcın yanında değil avukatın karşısında olmalı. İddia makamıyla
savunmanın aynı düzlemde görev yapmalarını istiyoruz. Yargıç bağımsız
olmalı, yargıç tarafsız olmalı. Bu bağlamda yargıçlar kurulunun başkanı
adalet bakanı olmamalı. Biz adalet bakanının ve müsteşarın hakimler ve
savcılar yüksek kurulunda görev almasını istemiyoruz."
İMRALI SÜRECİ
İmralı
sürecine yönelik soruyu cevaplandıran Kılıçdaroğlu, "Biz Türkiye’de kan
akmasın diyoruz, barış olsun diyoruz. Bununla ilgili çözüm önerimiz
şuydu: Parlamentoda bir uzlaşma komisyonu kuralım, her siyasal parti
eşit sayıda milletvekili versin, uzlaşma komisyonunun paralelinde akil
adamlardan oluşan bir heyet daha oluşsun, böylece soruna çözüm üretmiş
olalım. Biz ısrarla ve ısrarla güvenlik önlemleriyle bu sorunun
çözülmeyeceğine bir siyasal partiyiz ve bunu söyleyen bir partiyiz.
Toplumsal uzlaşmayı sağlamak zorundayız barış süreci açısından.
Toplumsal uzlaşmanın sağlanmasının temel yolu da önce siyasal partilerin
kendi aralarında uzlaşmalarından geçiyor" dedi.
ANAYASA DEĞİŞİKLİKLERİ
Anayasa
değişikleriyle ilgili kaygıları bulunduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu,
anayasa konusunda yapılan ciddi görüşmelerin devam ettiğini söyleyerek,
"Büyük ölçüde uzlaşma sağlanmış durumda. Birinci tur görüşmelerde
uzlaşma sağlanamayan konuların ikinci tur görüşmelerde artabileceğini
düşünüyoruz ama dayatmayla 25 Mart’a kadar ya da Mart’ın sonuna kadar
anlaştınız anlaştınız yoksa ben gereğini yaparım kendi anayasamı
getiririm dediğiniz andan itibaren sorunu çözümsüzlüğe itersiniz. Biz
sorunun akılcı yöntemlerle çözülebileceğine inanıyoruz" diye konuştu.
KÜRTÇE EĞİTİM
Kılıçdaroğlu,Kürtçe eğitime karşı çıkmasının sebebinin sorulması üzerine, parti
olarak toplumu böleceği endişesinde olduklarını ifade ederek şunları
söyledi:
"Siyasal parti olarak bizim görüşümüz şu: Herkes dilini
öğrenmeli, anadilde öğrenim konusunda hiçbir sorunumuz yok. Anadilde
eğitim konusu toplumu böler. Kabul edersiniz veya etmezsiniz bizim
görüşümüz bu. Anadil yasağı varken anadil yasağının kalkması konusundaki
ilk yasa teklifini veren de Cumhuriyet Halk Partisi’dir. Biz insan
haklarına saygılıyız. Dilini öğrenebilmeli, yazı yazabilmeli, kitabı,
sineması, tiyatrosu neyse hepsini yapabilmeli. Ama Türkiye’nin bir dili,resmi dili olmalı o dilin adı da Türkçe’dir. Dolayısıyla bizim
görüşümüz bu. Toplumu böler endişemiz de bu."
BAŞÖRTÜSÜ KONUSU
“Kamuda
başörtüsünün parlamentoya girmesi durumunda esnek bir tutum
sergileyecek misiniz?” sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, kadın giysisi
üzerinden siyaset yapılmasının ve kamuda dini ögelerin kullanılmasının
doğru bulmadığını söyleyerek, "Devlet, etnik kimlik konusunda, inanç
konusunda kör olmak zorundadır. Gelen kişinin kimliğini
sorgulayamazsınız devlet olarak. Gelen kişinin inancını da
sorgulayamazsınız. Bu en temel insan hakkıdır ve insanın ayrılmaz
ögesidir. O nedenle bunları devletin karşılayabileceği, devletin
politika aracı olarak kullanabileceği bir alan olarak görmüyoruz ve
doğru da bulmuyoruz. Bunlar toplumu böler" diye konuştu.
SURİYE’DEKİ OLAYLAR
Suriye konusunda CHP olarak AK Parti'nin izlediği politikaları uygun görmediklerini anlatan Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"Türkiye
Cumhuriyeti, özellikle kendi komşusu olan bir ülkenin içişlerine
müdahale etmemeli. İnsan hakları ihlalleri varsa eleştirmeli, insan
haklarının giderilmesi için çaba harcamalı… Biz Suriye konusunda
sorunları aşmak için Türkiye’de uluslararası bir Suriye konferansının
toplanmasını istedik. Bu konuda hükümete çağrı da yaptık. Ama bu
çağrımıza hükümet olumlu yanıt vermedi. Eleştirdiğimiz temel nokta:
Suriye’deki taraflardan birisinin eline silah veriyorsunuz, cebine para
koyuyorsunuz, ‘Git kardeşini öldür’ diyorsunuz. Biz o coğrafyada bütün
komşularımızla beraber bir apartmanda yaşıyoruz. Komşumuzda yangın
çıkarsa söndürmezseniz yangın size de sıçrar. Görüşümüz bu. O nedenle
Suriye’nin içişlerine karışmayalım. Eğer Suriye’nin sorunu çözülecekse
evrensel hukukun gereği ölçüsünde çözülmeli yani Birleşmiş Milletler’in
öngördüğü kararlar çerçevesinde çözülmeli, Türkiye de Birleşmiş
Milletler kararları neyi ön görüyorsa aynı çerçevede hareket etmeli.
Parti olarak bizim görüşümüz bu."
“ALEVİ VE KÜRTLER AZINLIK DEĞİLDİR”
Kılıçdaroğlu, Türkiye'deki Alevilerin ve Kürtlerin haklarına yönelik bir soruya ise şu cevabı verdi:
"Alevi
ve Kürtler azınlık değildir. Onlar bizim toplumumuzun asli
unsurlarıdır. Onları azınlık olarak görmüyoruz. Dolayısıyla Alevilerin
ve Kürtlerin sorunları olabilir. Onları çözmek siyaset kurumunun
görevleridir. Ama onlar bizim toplumumuzun azınlıkları değildir.
Sorunlarının çözümü konusunda daha tutarlı, daha kararlı, daha dinamik
adımlar atmamız gerekiyor. Çatışma kültürünü bitirmek, daha hoşgörüyü
egemen kılmak için, birbirimizi tanımak için bu sorunları giderebiliriz
çözebiliriz. Türkiye’nin bunu çözme gücü vardır. Çözmenin önündeki en
ciddi engel de siyaset kurumunun kendisidir. Çünkü inançları ve
kimlikleri siyasete malzeme ettiğiniz zaman sorunları çözmüyorsunuz. Tam
tersine sorunu kronikleştiriyorsunuz ve derinleştiriyorsunuz. Biz
inanca ve kimliğe saygı gösteriyoruz ama onların yaşadıkları sorunların
çözülmesini istiyoruz."
DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜ
Düşünce özgürlüğü konusundaki fikirlerini aktaran CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"Recep
Tayyip Erdoğan şunu söyledi diyorsunuz ya taraf olacaksınız veya
bertaraf olacaksınız bu suç değil mi? Türkiye’de her şey suç olabilir
ama Recep Tayyip Erdoğan söylerse suç olmaz. Yargı bağımsızlığını da
zaten bunun için istiyoruz biz. Yargı bağımsızlığını istememizin nedeni
de bu. Ben şunu söylemek istemiyorum. Onunda altını özenle çizeyim.
Düşünce özgürlüğü, insanların düşüncelerini özgürce dile getirdikleri
bir ortamda düşünce özgürlüğünün önünde bir yasal engel olmamalı.
İnsanlar düşüncelerini özgürce dile getirebilmeliler. Düşünce
kısıtlaması da olmamalı. İnsanlar bizim beğenmediğimiz düşünceleri dile
getirebilirler. Bakın ben size insanlık tarihinden bir örnek vereyim.
Dünyanın yuvarlak olduğunu önce bir kişi iddia etti. Ama bugün bütün
dünya artık dünyanın yuvarlak olduğunu öğreniyor. Dünyanın yuvarlak
olduğunu iddia ettiği zaman engizisyon mahkemesinde yargılandı. Ama
bugün öyle bir şey söz konusu değil. O nedenle düşünce özgürlüğünü
savunalım. Önündeki engelleri kaldıralım, Türkiye’nin çağdaşlaşmaya,
uygarlaşmaya, kadın erkek eşitliğine, özgürlüğe, kurumların daha
sağlıklı tutarlı olmasına ihtiyacımız var. Ve Türkiye’nin buna kavuşması
için size ihtiyacı var. Siz de Türkiye’deki çarpıklıkları burada dile
getirmelisiniz. Buraya gelişimin nedenlerinden birisi de bu. Türkiye’de
yeteri kadar sesimizi duyuramıyoruz. Buralardan daha rahat
duyurabiliyoruz. O nedenle bana göre düştüğü kadar size de görev
düşüyor."
Kılıçdaroğlu konuşmasının ardından bir de aile fotoğrafı çektirdi.