Şöhretin yolunu buldum, yılını tutturamadım!

Alemde Şahin Özer'i şimdi değil de bir 30 yıl önce tanısaydım! Alemde az sesim olaydı, biraz da notadan filan anlasaydım, bugün belki de tanıdığınız ünlü ses sanatçılarından biri de bu fakirdi! Şaka falan sanmayın. Ciddi söylüyorum. Sadece ben mi? Selahattin Şener'i de pekala bugün 'ses sanatçısı hemşehrimiz' diye belki de bugün, öve öve bitiremiyor olabilirdiniz!

***

Bunu niye söylüyorum. Şunun için. İstanbul'a hakikaten 'taşı toprağı altın' boşuna dememişler. Adeta bir 'fırsatlar şehri'!. Fırsatını bulman halinde iştigal ettiğin sektörde başarlı olmaman mümkün değil. Yeter ki doğru zamanda doğru yerde ol. Hele de nasip varsa, o kısmet gelir seni bulur. Bakın işte bizi o fırsat buldu ama, galiba biraz 'geç'buldu!

***

Sarıyer Kaymakamı olan, yakın dostumuz, hemşehrimiz Ömer Karaman'ın daveti üzerine gazeteci ağabeyim Selahattin Şener ile Sarıyer'e gitmiştik. Makamında biraz sohbet ettikten sonra Ömer bey bizi akşam yemeği için davet edildiği bir yere davet etti! 'Davetlinin davetlisi'ydik anlayacağınız! Biz de 'nasıl olsa onun hudutları içerisindeyiz, ne dese başımızın üstünde' diyerek, davetlinin davetlisi olarak davet edilen yere gittik! Gittiğimiz yer, bir özel okuldu. Bu okulun en üst katında 5 yıldızlı restaurantı aratmayan mükellef bir sofra ile karşı karşıyaydık! Yiyeceğimizi yedik, içeceğimizi içtikten sonra tam çay faslına geçiyorduk ki Ömerbeyin özelden telefonu çaldı. Kısa telefon görüşmesinden sonra Ömer bey Selahahttin ağabeyi ile bana dönerek,''Haydi sizi bir yere götürüyorum. Çayı orada, çiğ köfte eşliğinde içeceğiz!'' dedi. Davetine icabet ettiğimiz okulun yöneticilerine teşekkür edip, müsade istedikten sonra aracımıza bindik, Levent'e doğru yola koyulduk!

***

Yeni bir emrivaki ile karşı karşıyaydık. Nereye gittiğimizi bilmiyorduk ama 'sürpriz' diyen ama gideceğimiz kişinin adını sır gibi de saklayan Ömer bey belli ki bizi güzel bir yere götürüyordu. Ömerbeyin makam şoförü Sivaslı Murat, Akatlar'da lüks bir villanın önğüde durdu. Belli ki çayı içeceğimiz yer, burasıydı. Araçtan indiğimizde kapıda biri belirdi. Bizi güleryüzle ve büyük bir nezaketle villanın ikinci katına çıkardı. Bu kata çıktığımızda karşımızda biri göründü. Hafif şişman, ak saçlı, bakımlı biri! Oturduğu koltuğundan kalkmış, bizi bekliyordu. Ancak bu kişiyi tanıyorduk, adını çıkartamıyorduk. Hatta çok ünlü bir isimdi ama kimdi bu? Bir türlü o esnada o kişinin ismini çıkartamamıştık. Çıkartamamıştık derken benle, Selahattin ağabeyi! Ömer bey gayet iyi tanıyor ve daha ilk dakikada samimiyetlerini farketmiştik. Bir, iki dakika sonra biz de öğrendik kime geldiğimizi! Evet! Yanına geldiğimiz kişi, bir zamanların ünlü yapımcısı Şahin Özer'di! Bir zamanların 'kılıcının iki tarafının da kestiği', istediği kişiyi meşhur eden adam Özer ve Şahin Plak'ın sahibi, Unkapanı'nın imparatoru Şahin Özer!

***

Dakikalar geçtikçe Şahin Özer ile muhabbeti koyulaştırdık. Doğrusu biz onu, o da bizi sevdi! İş artık esprilere, fıkralara kadar dayandı! Bir ara iş, Selahattin Şener'in 'koskoca' Şahin Özer ile dalga geçmesine bile varmıştı! Çayların ardı arkası kesilmiyor, çiğ köfteler çoktan 'hüpp' olmuştu bile! Sohbetin koyulaştığı anlarda ben boş durmuyor, masa ve dolapların üzerindeki dergi, gazete ve mecmualar karıştırıyorum. Bir yandan da duvarlarda asılı bulunan resimlere bakıyorum. Gerek gazete ve dergilerde ve gerekse duvarlarda yeralan resimlerdekiler hep tanınmışlar! Genelde de Şahin Özer ile yanyana olan resimler. Mustafa Sandal'dan Yıldız Tilbe'ye, Ferdi Tayfur'danKüçük Emrah'a, Kubat'tan Zara'ya kadar! Yüzlerce tanıdığımız ünlü! Ve ilginçtir, resimde gördüğümüz ünlülerin çoğu da Şahin Özer'in tornasından geçmiş, onun sayesinde meşhur olmuşlar! İnanılacak gibi değil! Onlarca starı meşhur eden adamın yanındayız ve onunla çok kısa süre çerisinde dost olduk!

***

Popüler kültüre uzak değilimdir. Uzay, matematik ve ekonomi haricindeki dallara az çok merakım vardır. Hele magazin dünyasını biraz bildiğimi sanırım. Severim de aynı zamanda. Zaten bir basın mensubunun mutlaka ilgi alanına da girmesi gerektiğine inanırım. O yüzden de taa kendimi bildim bileli de Şahin Özer ismini duyar,bilirim. Ne denli 'kudretli'bir isim olduğunu da kabul ederim. Hele 70 ve 80'li yıllarda Şahin Özer,bugünün Gürse Birsel'i, Sinan Çetin'i, Osman Sınav'ı, BirolGüven'i gibi bir şeydi! Bugün yine 5-10 tane yapımcı filan sayarsın ama o dönemler sadece bir iki kişi sayardın, biri de işte bu karşımızdaki, çayını içtiğimiz, şakalaştığımız, hatta 'sırnaştığımız' Şahin Özer'di!

***

Ömer beysayesinde tanıştığımız Şahin Özer ile o günleri konuşmamazlık edemezdim! Sağolsun, sempatik, sıcakkanlı ve bir o kadar da dost adam Özer! Bir çok anısını paylaştığı gibi, magazin dünyasının bilinmeyenlerinden de sözetti o gece boyu. Büyük bir zevkle dinliyordum. Artık vakit ilerlemişti ve veda vakti gelmişti. Alt kata indirdi bizi Özer. Altta radyosu varmış. İlaç FM!.24 saat müzik ve sohbet yayını yapan bir radyo. Bir ara bizim Murat Balkuş'un da çalıştığı radyo! Radyo dijeyi ile de tanıştırdıktan sonra bizi kapıya geçirdi. Veda ederken, Şahin ağabeyiyeşunu demeden edemedim: Ağabeyi alemde sesim biraz iyi olaydı, az biraz da notadan anlasaydım, herhalde ben de şu an meşhur bir sanatçıydım! Gülüştük. Aslında şaka yapmıyordum. Bir gerçeğin altını çiziyordum. Gerçekten de öyle değil mi? Çok değil, 30 yıl önce filan tanışmış olsaydık, sadece ben mi, bizim Selahattin Şener de tanınmış bir ses sanatçılarından dı, kimbilir?

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.