İstanbul'a ya da başka bir büyük şehre göç eden onlarca, yüzlerce işadamı hemşerimiz var. Kimileri çocuk yaşta aileleriyle gitmiş, kimileri de çocuklarını alıp büyük şehirlerin yolunu tutmuş.
Hepsinin ortak amacı, büyük şehirlerde işlerini ilerletmek, ülkeye ve millete daha yararlı bireyler olmak ve yarınlarımız için yeni bir şeyler yapmak... Şayet bütün mesele sadece gündelik nafaka ya da üç beş kuruş para olsaydı, hepsi bu imkana zaten Erzurum'da iken de ziyadesiyle sahiptiler. Onlar, bireysel zenginleşmenin ötesinde, ulus olarak geleceği inşa etme yolunda bir nefer olmayı tercih ettiler.
İşte o işadamlarımızdan birisi de Akgün ailesinin ikinci kuşak temsilcisi ve grubun CEO'su Sururi Akgün... Emekli memur, sonraların işadamı Edip Akgün ve evhanımı Fahriye Akgün'ün oğlu... Ailenin en büyük çocuğu... Diğer kardeşi ise, yine ağabeysi gibi aynı mücadeleyi veren ve bu uğurda bi hayli de başarılı olan genç işadamı Ferruh Akgün... Sururi, çocuk yaşta atıldığı iş hayatında, babasının işlerini büyüttü, kısa sürede yerel çaptaki işadamları katına adını yazdırdı.
Bugün farklı kentlerdeki inşaatların yanısıra, enerji, yurtdışı yatırımları, üretim, müteahhitlik ve ithalat-ihracat gibi onlarca farklı alanlarda faaliyet gösteren, çok yüksek cirolu bir aile şirketini başarıyla yöneten Sururi Akgün, Erzurum'da eski adıyla Xanadu Otel'le başlayan turizm alanına İstanbul'da Mövenpick Hotel yatırımlarıyla devam ediyor.
Haliç'te herkesi kıskandıracak bir güzelliğe sahip Mövenpick Hoteli geçen yıl hizmete açan Akgün Grup, bu alanda farklı şehirlerde benzer yatırımlar planlıyor.
Uzun yıllardan beri dostum olmasıyla da onur duyduğum Sururi Akgün, genç yaşına ve bir Anadolu çocuğu olmasına rağmen, metropollerin kurallarını çok iyi biliyor.
Sözünün eri, güvenilir, cesur, çalışkan ama asla maceraperest değil.
Akla, bilime, uzmanlığa ve dünya gerçeklerine önem veriyor.
Topraklarından ve özünden kopmadan başka toprakların özelliklerini kavramış bir işadamı...
Onlarca benzeri hemşerimiz gibi Sururi Akgün ve kardeşi Ferruh da bu şehir adına yola çıkmış ama bu şehirden uzaklaşmadan ülke için değer üreten kıymetli hemşerilerimiz...
Muhterem babaları Edip Bey, Erzurum'da uzun yıllar memurluk, ardından da ticaret ve taahhüt işleri yapmasına rağmen adı en küçük bir şaibeye veya tartışmaya bulaşmadı. Edip Bey, hayat düsturu edindiği bu yolu evlatlarına da aşıladı. Bu yüzden ne Sururi ne de Ferruh için kimse menfi şeyler söylemiyor.
İstanbul'da ya da başka kentlerde bugün öyle başarılı işadamı hemşerilerimiz var ki hepsiyle de gurur duyuyoruz. Lakin bu hemşerilerimizin bazıları vaktiyle çıktıkları Erzurum'a, hatır için bile olsa bir daha geri dönüp bakmamışlar. Canları sağolsun, yine de bizim için birer değerler. Fakat Akgün ailesi öyle değil. Yurtdışında ve yurtiçinde onlarca yatırıma ve yeni iş'e imza atmalarına rağmen memleketleriyle rabıtalarını hiç koparmadılar.
Sururi'nin bir ayağı Ukrayna, Samsun, Ankara, İzmir ve İstanbul ise, öteki ayağı da hep Erzurum'da oldu.
Değerlerinden ve de en önemlisi de bu mahzun şehirden kopmadan, Erzurum'u uzak diyarlarda yaşatmaya çalışıyor.
Söyler misiniz Allah aşkınıza; vergi kaydıyla mezarının aynı şehirde olmasını vasiyet eden kaç işadamı hemşerimiz kaldı?
"Biz bugün bir noktaya geldiysek eğer, bunu Erzurum'a borçluyuz" diyor, Sururi Akgün...
Başarı hikayelerine öylesine özlem duyuyoruz ki... Nerede bir hemşerimizin taş üstüne taş koyduğunu görüyorsak, onunla onur duyuyoruz, göğsümüz kabarıyor.
Tıpkı Akgün ailesiyle duyduğumuz gurur gibi...
Sevgili dostlar; mesele, ne İstanbul'da otel açmak ne de başka bir ülkede yatırım yapmak değil. Bunu zaten yapmış olan yüzlerce binlerce kişi var. İnanınız ki bütün mesele; bu işleri yaparken doğup büyüdüğünüz ve ilk sermayenizi edindiğiniz şehri unutmamak, dostlarınıza sırtını dönmemek ve hemşerilerinizin dertleriyle hemdert olmaktır.
Akgün ailesi bu çizgiden ve bu değerlerden hiç uzaklaşmadı. Edip Bey, evlatlarına Erzurum'u öyle bir ezberletti ki, onların çocuklarının dimağında bile artık "Erzurum, olmazsa olmaz" bir ilke olarak kazılmış durumda...
Edip-Fahriye çifti, tipik bir Erzurumlu ama her ikisinin de yüreğinde hiç bitmeyen bir Erzurum sevdası var.
Haliyle çocukları Sururi ve Ferruh da o iklimin yetiştirdiği birer Dadaş olarak, heybelerinin en kıymetli yerine hep Erzurum'u koydular.
Yolunuz açık, tuttuğunuz altın olsun... Zira, siz buna layıksınız.
Bu şehir için kim ki bir değer üretiyor ve kim ki bu şehir için sancı çekiyorsa o, bizim baştacımız ve tarihe geçecek onur levhamızdır.
Masal bu ya, Kafdağı'nın zirvesinde bir Anka kuşu var. Bugüne kadar kimse ne Kafdağı'nı ne de Anka kuşunu göremedi. Belki de buna gerek yok. Lakin bu şehir adına başka diyarlarda öyle Kaf Dağları ve Anka kuşları var ki, onları bilmek ne imkansız, ne de bir masal kadar uzak...
Onlardan sadece ama sadece biri Akgün ailesi...
Tesellimiz şu ki: Akgün ailesi tek değil...
Sururi bey`ile iletisime gecmem gerekkk
Sayın ŞENER Edip abi ve oğullarının bu kadar mükemmel oluşunun tek bir sebebi onu yetiştiren değerli büyüyümüz rahmetli babaları Nuri AKGÜN tarafından yetiştirilmesidir. Edip abinin sadece asil bir ailenin evladı olmakla değil aynı zamanda asil bir milletin evladı olmasından da bizler gururluyuz .Dürüst insanlar dünyaya hizmet edilmek için değil hizmet etmek için geldiklerini düşünürler. Başkalarına kendilerinden birşey vermek için çaba gösterirler. İnsanların en hayırlısı insanlara en çok faydası dokunandır. Dürüst insanlar alıcı olmaktan çok vericidir .İç dünyası temiz olan birinin ahlakı da davranışları da düzgün olur. Kendilerini kutluyorum.