Siyasette özgüven patlaması

Ünlü gazeteci  Çetin Altan, makalelerinin çoğunda  devletten beslenenlere atıfta bulunur,  “hazineden geçinenler” dediği  bu kesimi  ara sıra iğneler, Türk insanının en çarpıcı özelliğinin “adam yerine konma” özlemi olduğunu  sıkça tekrar ederdi. 

Ayıp, yasak, günah sarmalı içerisinde preslenen, okulda öğretmen sopasından, medrese de hoca falakasından, askerde onbaşı tokadından nasiplenen,  makam odalarının kapısında titreyen, polis ve jandarma fobisiyle büyüyen, aile içi  şiddet ortamında şefkat görmeden ergenliğe adım atan bir ferdin, toplum içerisinde kendisini ispat etmesi  ve bu dünyada “ben de varım” diyebilmesi  psikolojik bir durumdur.

Özgüven eksikliği içerisindeki bu fertler,  varlıklarını hissettirmek için bir çoğunluğun içerisine dahil olup o çoğunluğun  gücünden faydalanmak isterler. Bu yüzden dolayıdır ki  ideolojik bir çatının altına girerler,   bir cemaat ve tarikatın gölgesine sığınırlar, bir futbol takımının fanatik taraftarı, bir sanatçının çılgın hayranı veya  bir siyasi partinin marjinal savunucusu olurlar.

İşte bu tür sosyal ve psikolojik sorunlar içersin de büyüyen nesiller, fert  olmaktan öteye gidemezler.

Fert toplumundan, bireylerin oluşturduğu bir topluma geçmek  gelişmiş demokrasilerde olan bir özelliktir. 

Bu tür ülkelerde insanlar, ürettikleri değer karşılığında devletten pay alırlar. Bizim gibi ülkelerde ise pay almak için devlette imtiyaz sahibi olmak gibi yaygın bir alışkanlık vardır.

Bu tespitler doğrultusunda bir değerlendirme yapıldığında insanımızın siyasete olan ilgisi anlaşılabilir.

Bilindiği üzere, statü sahibi olmanın, devlet imkânlarına ulaşmanın ve hazineden geçinmenin en kolay yolu siyasetin gücünden faydalanmak ve bu güç sayesinde  makam ve mevki  sahibi olmaktan  geçmektedir. Bu yüzden dolayıdır ki  ehliyet ve liyakate önem vermeyen üçüncü sınıf demokrasilerde siyasete ilgi oldukça fazladır.

Bu yakın ilgiyi, genel ve yerel seçimlerde yakından görebilmekteyiz.

 Malum üzere, önümüzde  yerel seçimler  var. Şehirler  yerel yöneticilerini seçecekler. Yani vatandaşlar yaşadıkları şehri mamur ve müreffeh hale getirecek, yaşanılabilir kılacak emin kişileri  belirleyecekler.

Siyasetin renkli simalarından rahmetli Necmettin Erbakan Hoca’nın tabiri ile kadayıfın altı  artık kızarmak üzeredir.

Diğer seçimlerde olduğu gibi bu seçimlerde de ” ben de adayım” diyenlerin sayısı bir hayli fazla. 

Hiçbir birikimi olmayan ,ülke gerçeklerinden habersiz ,ailesini geçindirmekten aciz, meteliğe kurşun atan  silik kişiliklerin dahi ülke yönetimine talip olmalarını  demokrasinin bir zenginliği olarak yorumlayamayız.

Bu coşkunun ve  had bilmezliğin altında elbette ki  sosyo- psikolojik sebepler ön plandadır.

Yöneticilik gibi sorumluluk, beceri ve liyakat isteyen makamlara önüne gelenin talip olması hem düşündürücü hem de trajikomik bir vakadır.

Gelecek nesillere yaşanılabilir bir şehir bırakabilmek  gibi ağır bir sorumluluk gerektiren makamlara olan ilgi toplumun aklıyla alay etmekten öteye gitmemektedir.

Bu başvuruların  geçici bir kimlik bulma hevesinden öteye gitmediği ve bir yerlere mesaj vermenin aracı olarak kullanıldığı bir gerçektir.

Lacivert takım elbiseler içinde pozlar verip, afiş ve billboardlarda boy gösterip ,medyada isminin geçmesinden  haz duyan  bu kişilerin tek sloganları hizmet için göreve talip olduklarını söylemeleridir.

Şehrin sorunlarıyla ilgili ellerinde tek bir reçete olmayan bu cüretkârların dillerinden ; Kur’an, vatan, bayrak, ezan, gibi kutsalların düşmemesi ise gözden kaçmamaktadır.

Oysa, bu kişilerin  hizmet aşkları sadece seçim süreçlerinde olmaktadır.  Normal zamanlarda toplumun hiçbir sorunundan haberi olmayan, sosyal sorumluluk konularında yer almayan bu zihniyetlerin, vatan ve millet aşkları bir başka seçim zamanına kadar askıda kalmaktadır.

 Ellerinde plan ve projeleri olmayan bu insanların, şehri yönetmek gibi iddialı bir göreve talip olmaları cahil cesareti ve özgüven patlaması olarak değerlendirilebilir.

Siyasete olan bu yoğun ilgi, aslında siyasetin geldiği noktayı ve seviyesini göstermesi açısından oldukça manidardır.

Vatana ve millete hizmet etmenin yegane yolu elbette ki siyaset değildir. Allaha giden yol siyasetten geçer diye bir kural da yoktur.

 Niyetler halisse, hizmet etmek için onlarca yol  vardır. Ama bu yollarda dünyevi makam, mevki, statü, yoktur. Sekreterler, makam arabaları ,devletin kasası ,korumalar, maaşlar  ve mesai saatleri de yoktur. Yalnızca, hasbilik, fedakârlık, samimiyet ve  kocaman yürekler vardır.

Temennimiz , yoğun bir ilginin olduğu bu yarışta,  ellerinde projeleri olan ehliyet ve liyakat sahibi, samimi yüreklerin çoğunlukta olmalarıdır.
Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.
  • Adınız Soyadınız 01 Ocak 1970 02:00

    Çok güzel durumu özetleyen bir yazı olmuş üstad inşallah bazıları anlar kendilerine gelirler

  • Akakyel 01 Ocak 1970 02:00

    Tebrikler

  • İstanbuldan erzurumlu 01 Ocak 1970 02:00

    Başkanım Harika tesbitler çok görme oda bakıp benden ne fazlası var diyorlar hizmet etmek için illa makam maaş ve etiketlmi lazım saygılar