Âşıklık geleneğinin ve halk şiirimizin 17. Yüz yıldaki en büyük temsilcisi ve kendisinden sonra gelen ozanları etkileyen Âşık Ömer'dir.
Âşık Ömer'den lirik bir güzelleme örneği. Halk şiirinin en yaygın nazım şekillerinden "Koşma" konularına göre koçaklama, güzelleme ve ağıt gibi nazım türlerini çerir. Güzellemeler akıcı lirik şiirlerdir. Bu şiirlerde genellikle sevgilinin boy- posundan, endamından, güzelliğinden, nazlı nazlı yürüyüşünden ve baygın gözlerinden bahsedilir. Halk ozanlarının yaygın bir şekilde kullandıkları türlerin başında güzellemeler gelir. Karacaoğlan yaylada, obada ve çeşme başında gördüğü her güzele bir güzelleme ile seslenir.
Bu yalın güzelleme; tek başına başka dil hayranı ve dil özentisi içinde bulunanlara; Türkçe'nin doyumsuz güzelliği ve söyleyiş akıcılığı için bir şeyler hatırlatır sanırım. Bizler bu topraklarda var olduğumuz günden itibaren Karacaoğlan'ın, Âşık Ömer'in, Dertli'nin Gevher'inin, Emrah'ın, Veysel'in Reyhâni'nin, Çobanoğlu'nun diliyle konuştuk. Rahmetli Gökalp diyor ya "Leyl sizin, şeb sizin, gece bizimdir/Halkın konuştuğu güzel Türkçe bizimdir" Türkçe ile felsefe yapılamaz diyenler de, lütfedip Yunus Emre'nin diline bir baksalar iyi olur. Milli bilincin ve benliğin ayakta kalabilmesi ancak dil ve tarih bilinciyle oluşur.
Dedim dilber yanakların kızarmış
Dedi çiçek taktım, gül yarasıdır
Dedim tane tane olmuş benlerin
Dedi zülfüm değdi tel yarasıdır
Dedim dilber sana yazıldı kanım
Dedi neler dersin benim sultanım
Dedim kimler sarmış ince miyânın
Dedi kendim sardım kol yarasıdır
Dedim bu Ömer'in aklını aldın
Dedi sevdiğine pişman mı oldun
Dedim dilber niçin sararıp soldun
Dedi çektiklerim dil yarasıdır.
Miyân: Bel demek. İnce belin.