Diyânet, müslümanların hiç bir sorununu çözmeyen, derdine devâ olmayan uçuk ve lüzûmsuz bir fetvaya daha imza attı. Neymiş efendim "Sol elle yemek yemek günâh imiş; sol elle şeytan yemek yermiş." Şeytan hangi yemeği yiyorsa? Yaradılışa ve fıtrata aykırı bir fetva... Acaba bu hususta bilmediğimiz, haberdâr olmadığımız bir ayet mi var? Halbuki islâm'da helâl ve haramın tek ölcüsü fetvalar değil; ancak ve ancak Kur'an'dır. Hadislerde de ölçü yine Kur'an ve akıldır. Günümüzde dünya nüfusunun %10'nu, yani yaklaşık 700 milyonu aşkın kişi solak... Bu tür ve benzeri zihniyetlere bakarsanız, bunlar her gün şeytânı bir iş yapıyorlar demek...
Yaradılıştan gelen bir özelliği, böylesine kusurlu ve şeytânî görmek ve tanımlamak akıl dışı bir iş ve dinî temeli olmayan bir mantıksızlık... Osmanlı'da, pâdişâhı koruyan en özel ve en güvenirli has birliği "solaklar" oluştururdu. Azımsanamayacak nice sâde, ünlü ve çok üstün yetenekli solak insan var. Üstelik beyinden sonra en önemli organ olan ve mutasavvıfların "Kıblegâhi Kibriyâ'dır; kırma insan kalbini" diyerek mistik bir anlâm yükledikleri kalbimiz de solda...
Futbolda ve sporun sair alanlarında , ekmeğini sol ayağını ve sol elini kullanarak kazanan sporcular var. San'at ve hünerini sol eliyle icrâ edenler var...Doğuştan iki kolu sakat olup, bırakın sol eliyle yemek yiyenleri, ayaklarıyla yemek yiyenler var... Sağ kolu ve eli olmayıp, sol eliyle hayâtını idame ettiren ve yemek yiyenler var; iş yaparak, helâl kazanıp üretim yapanlar var... Her hangi bir kazada sol kolunu ve elini kaybedenler var. Hâsılı el ve kol engelli insanlar var.
Şâyet sol elle yemek mübâh değilse, günâh ve şeytân işi ise, sağ elle çalıp-çırpanlar, haram yiyenlerin ki, ne işidir; bilmem ki, bir izâhı var mı? Birbirini tamamlayan iki tabiî ve fıtrı organa, böylesi bir yorum getirilebilir mi? Ülkemizde; "sağ-sol" kavgasının yoğun yaşandığı yıllarda; iktisâdî kavram ve terimleri, bu fetva benzeri dinî simge ve ritüellerle izâh etmeye çalıştık. Omuzlardaki sol meleği solcu, sağ meleği sağcı yaptık. Benim de dâhil olduğum zihniyetler, günâhı ve tüm çirkinlikleri sola; iyiliği ve tüm güzelliği hep sağa yükledik. Hatta, Necip Fazıl gibi bir büyük ve usta şair bile, kendisine hiç de yakışmayacak çok sıradan ve sevimsiz bir popülizmle, tıpkı Diyânet fetvâsında olduğu gibi, "sağ-sol" şiirinde şöyle diyordu:
"Kalbimi, aklımı hep sağ elime verdim
Görevi olmasaydı, sol elimi keserdim"
İslâm diyârlarında kan gövdeyi götürür iken, gâzâ nâmıyla kardeş kardeşi boğazlar iken, bilimde-tıpta ve teknikte aldığı mesâfe ortada iken; Atatürk'ün, halka dinin özünü, safiyetini, güzel yön ve ahlâkını öğretsin-anlatsın ve telkin etsin diye, kurdurduğu bu Diyânet'in uğraştıği işe bak. Her şey bitmiş; kala kala şeytân hangi eliyle yemek yemeye kalmış.. Vah ki, vah... Kişi, irâdî olmayan ve doğuştan gelen hangi eli daha işlevsel ise, elbette öncelikle onu kullanır veya her ikisini...
Yüzyıllar öncesinden, bakın bu tür kafa ve anlayışlara, Ömer Hayyâm nasıl sesleniyor ?
"Ey kara cübbeli, gündüzün geceden kara
Taş atma dünyayı bilmek isteyenlere
Onlar Yaradan'ın san'atının peşindeler
Senin aklın-fikrin abdest bozan şeylerde"
Diyânet, müslümanların daha ciddi sorunlarına odaklanmalı...21.yüzyıl müslümanları ne istiyor sorularına cevap bulmalı ve uzay çağındaki ihtiyaçlarına çözüm yolları aramalı ve hâlen yaşadığı gezegene hangi katkıyı sağladığına, Kur'an ve bilim ekseninde ona bakmalı...Güzel olan ve yapılması gereken budur bence....