Geçen cumartesi yarım gün beraberdik. O yarım günde, neredeyse şehrin üçte ikisini gezdik. Takdir edersiniz ki bu turistik bir gezi değildi. Başkan, Erzurum'un "perişan hali"ni yerinde görmem için benim de kendisine eşlik etmemi istedi.
Eksiği var fazlası yok. Nerelere gitmedik ki...
Mumcu, İstasyon, Erzincankapı, Cedit, Üçkümbetler, Mahallebaşı, Kongre Caddesi,Şükrüpaşa, Gölbaşı, Terminal Caddesi, Ayazpaşa, Taşmağazalar, Tebrizkapı, İstanbulkapı...
Başkan Sekmen, bu yerleri ve çok daha fazlasını hemen her gün üstelik de gece-gündüz demeden dolaşıyor.
Ekibi de yanında.
Kendisi dur durak bilmediği gibi, başta genel sekreter yardımcısı Selami Keskin ve özel kalem müdürü Hasan Şahin olmak üzere, "kurmay heyeti" de yanında.
"Eğer biz marka bir Erzurum vücuda getireceğimizi iddia ediyorsak, bunun için önce şehri avucumuzun içinden çok daha iyi tanımak zorundayız. Oturduğumuz yerden şehri yönetemeyiz. Gitmeden görmeden nerede nasıl bir sorun olduğunu bilemeyiz. Söylenene değil kendi gözlerimizle gördüğümüze ve halkın taleplerine öncelik vermek zorundayız. Ancak bu sayede şehrimizi ayağa kaldırabiliriz."
Bu sözü söyleyen bir başkan, doğal olarak da günde iki üç saatlik bir uykuyla yetiniyor ve kalan zamanını şehre birebir dokunarak ve insanların taleplerini birinci elden dinleyerek geçiriyor.
"Şimdi artık icraat zamanı" demesi de bundan...
Kongre Caddesi'nde, Mumcu'da herkesin fark edeceği bir değişim oldu.
Başkan iddialı konuşuyor:
"Şehrin tamamı bu değişimden nasibini almazsa biz hizmetin tamam olduğunu kabul etmeyiz. Her mahalle her semt ve her köşede belediyenin imzası olmak zorunda. Yerel yönetim ancak böylece gerçek anlamda görevini yapmış olur."
Nasıl ki bir hastaya operasyon yapılmadan önce doktorlar hastalığı teşhis ediyorsa... Başkan Mehmet Sekmen de işe, şehrin röntgenini çekmekle başlamış.
İddialı bir şekilde diyebilirim ki, ömrünü Erzurum'da geçirmiş bir insan Başkan Sekmen'in şu dört ayda gezdiği ve öğrendiği kadar şehri bilmiyordur.
Adam, Rüstempaşa Çarşısı'nın arkasına yapılan kaldırımın imalat hatalarıyla dolu olduğunu görecek ve bilecek kadar da ayrıntıyla uğraşıyor.
Hangi sokakta ne var, hangi caddenin acilen yeniden yapılması gerekiyor, hangi mahallenin imar açısından ıslah olması gerekir, nerelerde kentsel dönüşüme ihtiyaç var, hangi noktalara park-bahçe yapılması gerekir?
Ve daha neler neler...
Bu geziler esnasında halkın sıcak ilgisi de görmeye değer bir husus...
Her nereye gittiysek hemen etrafımızı saran vatandaşlar, Mehmet Sekmen'e sevgisini, saygısını gösteriyor ve son derece mantıklı ve de ölçülü biçimde taleplerini sıralıyor. Kimileri de "verdiğiniz sözü tuttuğunuz için çok teşekkür ederiz" diyerek memnuniyetlerini ifade ediyordu.
Ne alaka diyebilirsiniz ama Mehmet Sekmen, adeta çocukların "tonton amcası" gibi...
"Mehmet amca mahallemize hoş geldin, nasılsın" diye söze başlayan çocuklarla arasında öyle bir ünsiyet kurmuş ki, O'nun yanında son derece rahatlayan çocukların özgüvenleri tavan yapıyor...
Onların başlarını okşuyor, yanaklarından öpüyor, şakalaşıyor...
Ya kadınlar ve genç kızlar...
Şaşırırsınız, "burası Erzurum mu" diye sormaktan kendinizi alamazsınız.
Hiç çekinmeden yanına sokuluyorlar, hal hatır sorup şakalaşıyorlar, hatıra fotoğrafı çektiriyorlar.
Sekmen, insanlarla arasına duvar örmemiş bir başkan...
Kimseye buyurgan bir tarzda hitap etmiyor, muhatabını dinliyor, hak veriyor ve insanların önerilerine saygı gösteriyor.
"Yapılacak belediye hizmetleri öncelikle o mahalle ve semtte yaşayan insanların onayını almak zorunda. Ben belediyeyim yaptım oldu, diye bir mantık bizde yoktur. Vatandaş istemiyorsa yapılmaz, son sözü vatandaş söyleyecek" diyor.
Başkan'la yarım gün süren Erzurum turumuzda, sadece sıraladığım yerleri görmekle yetinmedim. Bir de O'nun Erzurum'a dair yakın gelecekte hayata geçirmeyi düşündüğü projelerini de öğrenme imkânım oldu.
Misal; Erzurum'un yedi girişine yedi kapı yapılacak.
Belki Ankara'da Melih Gökçek'in yaptıkları kadar şaşalı olmayabilir ama yedi kapıdan da Erzurum'a artık taştan örülmüş kemerli sütunlardan gireceğiz;yani eskisi gibi...
İlk taş kapı, Atatürk Üniversitesi'nin girişinin yanı başında olacak. Hani demir ve tenekeden bir üst geçit var ya... Evet işte o ucube sökülüp yerine şöyle gösterişli bir taş köprü ve kapı inşa edilecek. Sonra sırayla diğer kapılar yapılacak...
Misal; kentsel dönüşüm kapsamı genişleyecek...
Buna göre,Atatürkevi'nin çevresi öncelikli olmak şartıyla, Çaykara'nın bir kısmı ve Mumcu kentsel dönüşüm alanı ilan edilecek. İmara uygun yapılmayan ne kadar bina varsa ya ıslah edilecek, ya da kamulaştırılmak suretiyle sökülecek. Şehrin tarihi dokusuna zarar veren çirkin görüntüler temizlenecek. Dağ Mahallesi, Gölbaşı ve Mahlebaşı öncelikli olarak ele alınıp yeniden kurulacak.
Misal; trafik keşmekeşine son vermek için marjinal kararlar alınacak...
Mumcu Caddesi'nde alttan yukarı işleyen araç trafiği tekrar eski haline döndürülecek ve caddede park yoğunluğunu önlem için, tıpkı yukarı Mumcu'da yapıldığı gibi, kaldırımlar genişletilip cadde daraltılacak. Böylelikle tek yönlü caddelerde sıkışma yaşanmayacak. Ve şehrin merkezinde trafiğe nefes aldırmak için tek yönlü cadde sayısı artırılacak.
Belki size basit bir şeymiş gibi gelebilir, ama biliniz ki bu şehre gelen misafirlerin daha ilk anda dikkatlerinden kaçmayan bir çirkinlik ve ayıbımız var. O da hani Lalapaşa Camii'nin yanı başında fayanstan yapılmış çeşme namındaki şu berbat şey...
İşte o çirkinliği kaldırıp atacak. Çifte Minareli Medrese'nin etrafı açılacak ve Tebrizkapı'nın hemen başındaki barakalar, hak sahipleri mağdur edilmeden kaldırılıp atılacak.
Misal; altyapı yeniden yapılacak...
Evet Erzurum'un en büyük sorunlarının başında gelen altyapı, yakın gelecekte yeniden inşa edilecek. Çünkü mevcut durum artık şehrin ihtiyacını karşılayamıyor ve sürekli sorun üretiyor. Çoğu belediye başkanının sevmediği bir hizmet alanı olan altyapı işi, Mehmet Sekmen'in öncelikleri arasında...
Kendinden emin konuşuyor:
"Sağlam bir altyapı olmazsa oraya şehir denilmez. İyi bir şehrin çok sağlam bir altyapısı olmak zorunda."
Mevzu çok...
Ancak takdir edersiniz ki bir köşe yazısının da belli bir istiap hakkı var. Dilerseniz daha sonraki günlerde devam ederiz.
Kendi adıma o geziden son derece yararlı bilgiler edindim ve iyi tanıdığımı düşündüğüm şehrimi yeniden öğrenme fırsatı buldum.
Ve en önemlisi de Mehmet Sekmen'in bitmek tükenmek bilmeyen enerjisine, aşkına, hevesine, heyecanına ve kompleksiz kişiliğine tanık oldum...
Erzurum ayağa kalkacaksa (inşallah) işte bu kaptan ve ekibi sayesinde olacaktır. Çünkü Sekmen, buna inanmış bir başkan...
Gelin biz de inanalım ve ona destek olalım...
Erzurum on yıl sonra yeniden ayağa kalkma imkânı ile karşı karşıya...
Ama biz sırtımızı dönersek olmaz.
Hep beraber...
O'nun bir iddiası var: "Erzurum'u marka şehir yapacağız" diyor.
Bize düşen, "Haydi canım sen de kimsin" demek ve istiskal etmek yerine, "neden olmasın" deyip, O'nun sesine ses katmak ve O'na yol arkadaşlığı etmektir.
İnşallah yanılmıyorumdur. Bendenizin gördüğü, Erzurum'un, Sekmen ve ekibi eliyle ayağa kalkmak üzere olduğudur.
Bu ön görüm; ne iflah olmaz müzmin muhalifleredir, ne de müşteki septiklere...
Yanlışları görmeyelim, yüzlerini yıkayıp duralım demiyorum.
Dediğim şudur:
Sekmen, daha yolun başında ve müthiş bir heyecana sahip...
Gelin hep birlikte O'nun bu heyecanını daha da alevlendirelim ve bu şehre hizmet etmesi için destek çıkalım.
Bunu yapmakla biz hiç bir şey kaybetmiş olmayız. Bilakis görün bakın Erzurum kazanacak...
Böyle iddialı konuşmamı destekleyen argümanlarım var.
Misal; karşımızda kendi aklına tapmayan, ortak akla hürmet eden bir başkan var.
Misal; karşımızda az konuşup çok dinlemesini bilen ve uzmanlığa saygı gösteren bir başkan var.
Misal; karşımızda "ben yaptım oldu" demek yerine, "vatandaş ne istiyorsa onu yapalım" diyecek kadar komplekslerinden arınmış bir başkan var.
Misal; karşımızda, İstanbul gibi bir metropolde üç dönem belediye başkanlığı ve Ak Parti gibi ezber bozan bir yerde de iki dönem milletvekilliği yapmış bir tecrübe var.
Misal; karşımızda takım ruhuna inanmış ve genç insanlara güvenen dünyadan haberdar bir başkan var.
Eğer yetmez diyorsanız...
Daha da söyleyecek bir söz bulamıyorum.
Tek de kalsam, O'na inanmaya devam edeceğim...
Fakat biliyorum ki, benim gibi düşünenlerin sayısı çığ gibi büyüyecek.
Reklamları izlediniz