Şehirlerde dönüşüyor...

Dünyanın en gelişmiş ülkesinden en fakirine kadar, hepsinde mafya vardır; dolaysıyla Türkiye`de de oldum olası mafya olmuştur.

Mafya örgütlenmesi, siyasi konjöktüre göre değişen bir yapı arzeder. Hemen her hükümet mafyayla mücadele etmesine karşın, hiçbir zaman mafyanın kökü kazınamaz.

Ülkemizde de durum değişmiyor: Diyelim ki, bir dönem filanca ideolojiye yakın duran bir mafya yapısı etkin oluyor, başka bir dönemde de karşıt görüştekiler at oynatıyor.Amerikan sinemasının en başyapıtları "Baba"ları konu alan filmlerden oluşur.

1930`lı ve 40`lı yılların Amerika`sında "baba"lar öylesine güçlüydü ki, en "baş baba" olan Alkapon, neredeyse siyasal yönetimi teslim alacaktı! Emrinde yargıçlar, savcılar, senatörler, film yıldızları, polis şefleri ve holding patronları vardı. Adam, onlarca cinayetten yırttı ama sonuçta üç paralık bir naylon fatura yüzünden hapsi boyladı ve orada yavaş yavaş zehirlenerek öldürüldü.

Kabul etmek lazım ki Türkiye, hiçbir zaman ne Amerika`dakine benzer bir mafya süreci yaşadı, ne de Sicilya türü bir örgüt yapısını gördü. Ama sonuçta bizde de irili ufaklı mafya hep oldu...

-Kaçak silah...

-Beyaz kadın ticareti...

-Beyaz zehir...

-Arsa...

-İhale...

-Tefecilik...

-Tahsildarcılık...

-Adam kaçırma...

-Şantaj yoluyla çıkar sağlama...

Bütün bu işler...

Bizdeki mafyanın rutin işlerinden başlıcalarıdır...… Gerçi son yıllarda işin içine terör örgütleri de girdi ve böylelikle "mafya-terör" ikilisi ittifak yaptı ama asıl mafya kara paranın cirit attığı mekanlarda serpilip büyümüştür!

Şimdilerde adına "organize suç çeteleri" ya da "organize suç örgütleri" denilen bu yasadışı yapılanma, son yıllarda Türkiye`de "kurumsal" bir şekil alma çabasındadır. Bu tehlikeli gidişatı gören AK Parti Hükümeti, yedi sekiz yıldan beri amansız bir şekilde mafyayla mücadele ediyor.

Sizler de görüyor ve izliyorsunuz, gün geçmiyor ki özellikle büyük kentlerimizde yeni bir organize suç örgütü ortaya çıkarılmış olmasın...…

Adı üstünde "organize"…

Öyle sıradan veya amatör ölçülerde değil.

Adamların ellerinde en ileri teknoloji var, ölüm kusan silahları kullanıyorlar, en derinlere sızıp ben diyen devlet görevlisinin dahi ulaşamadığı bilgilere sahip oluyorlar...

Buna rağmen patır patır enseleniyorlar.

Çünkü devlet yahut da siyasi irade mafyaya yol vermiyor.

Tabii ki, bu mücadelede zaaf da oluşuyor, ona bağlı kaçaklar da...

Olsun sonuçta devlet hangi ideolojiye mensup olursa olsun mafyaya göz açtırmamaya kararlı...

Devletin bu duruşu, millet olarak bizlerin yarınları açısından çok anlamlı bir garantidir.

Mafya, dere kenarlarında biten pıtırak otu gibidir; kes kes bitmez!

Baksanıza şu eti budu olmayan Erzurum`da bile neredeyse her hafta yeni bir mafya örgütlü çökertiliyor.

Tamam; bunlar belki amatör, belki adlarına mafya demekle kendilerine aşırı bir güç vehmeden kimi serseriler olabilir... Fakat unutmayalım ki sonuçta ruhsatsız silahları var, yasadışı işler yapıyorlar ve belli kesim üzerinde korku yaratıyorlar.

Doğrusu elimde bir istatistiki bilgi yok; sadece gazete sayfalarına yansıyan haberlerden hareketle görüyorum ki son yıllarda Erzurum`da, ardı ardına yeni yeni suç örgütleri tespit ediliyor ve üyeleri yakalanıp yargı karşısına çıkarılıyor.

Oysa şu bir avuç Erzurum`da bildiğimiz kadarıyla "kara para" da cirit atmıyor, haram ekonomi de yok...

Demek ki böyle düşünmekle yanılmışız...

Baksanıza uyuşturucu tacirleri, gençlere cebren zehir satmak için acayip yollara başvurmuşlar...

Daha birkaç gün önce çete üyesi 19 kişi tutuklandı. Ondan önce de başkaları...…

AK Parti`ye yüzde yetmiş oranında oy veren muhafazakar-milliyetçi bir şehirde, adım başı organize suç örgütleri dükkan açmışsa, ortada bir çelişki ve ciddi bir sorun var demektir.

Ya şehir halkı muhafazakar-milliyetçi görüntü vererek gerçekleri saklıyor, yahut da bu manzaradan aşırı biçimde rahatsız olan odaklar bu şehre dair "operasyon" yapıyor.

Haydi siz söyleyin nedir doğru olan:

Erzurum`da bizlerin göremediği bir "haram ekonomi" mi var, veya Erzurum`u "suç cenneti" yapmak isteyen kirli bir  irade mi?

Bu mesele, sadece polisin tek başına çaba harcayacağı bir iş değil. Bu boyutları ve amaçları bakımından büyük bir sorundur.

Dolayısıyla bu şehrin aydını, politikacısı, iş dünyası ve de sokaktaki sade vatandaşı olmadığı kadar uyanık olmak zorunda...

Besbelli ki mafya, Erzurum üzerine şeytani hesaplar içinde...

Kale`yi  "içeriden kuşatma" hesapları yapılıyor.

Alkaponlar devri bitti belki ama mafya diye bir gerçek var.

Eskiden bizim amatör "esrar içicileri"miz vardı; onlar kapalı kapılar ardında "od"larını çekerlerdi fakat asla bunu ticari bir araç olarak görmezlerdi. Şimdi konsept değişmiş: Esrar içicilerinin yerini kokain ya da eroin kullanan gruplar almış.

Hem de Erzurum`da...

"Olmaz, olamaz" demeyin; oluyor beyler. Hiç de uzakta değil, yanı başımızda, belki de kendi evimizde...

Manzara vahim...

Sevimsiz ama hakikat bu...

Unutmayın ki bu şehirde, kucak dolusu sakalıyla tefecilik yapanlar "en muteber eşraf" muamelesi görüyor!

Yılanlar, çiyanlar, akrepler mitasyona uğrayıp "hacım" olmuşlar!

Bankalardan kovulanlar ise, şimdilerde (hatta uzun bir zamandan beri) "hacım"ların tezgahına düşüyor!

Bir al on öde!

Osmanlı`ya karşı, Galata Bankerleri de bu kadar zalim değildi...

Hakikat o ki, Erzurum dönüşüyor; hem öyle bir dönüşüyor ki, İblisler bile artık bu şehirde "suret-i haktan" muamelesi görüyor!

Polis o kadar yakalayıp dursun ki, o gidiyor öbürü geliyor.

Çünkü İblisler alıcı pazar da talipli buluyor.

Bazıları da düştükleri bu katran kazanına günahlarından arınmak için, "efendim arz talep meselesi" diyor.

O ya da bu; bilmiyoruz…

Adını siz koyun.

Manzara ortada...

(26.6 2010 tarihli yazı)