Şahsıma kumpas kurarak ve üzüntü verici olanı ise, taleplerini iletmek için kimisiyle sohbet ettiğim ve kimisi sıra bekleyen değerli öğretmenlerimizin ve müdürlük personelinin gözü önünde ve sabahın dokuzunda, beni makamımda gözaltına aldırarak ve çıkışa kurdurduğu kameraların eşliğinde, meslekî itibar ve onurumu yerle bir etmeyi amaçlayan ve hukuk dışı keyfi bir tutuklama ile üç yıl gıbi uzun, yıpratıcı ve haksız bir yargılamaya sebebiyet veren ve bir vakitlerin itibarlı, kudretli, anlı ve şanlı savcısı Osman Şanal, FETÖ Terör Örgütü üyeliğinden 11 yıl 3 ay cezaya mahkúm edildi.
Şimdi sıra halen FETÖ tutuklusu olan suç ortaklarında... Şahsıma reva görülen alçakça ve rezilce kurulan bir kumpas ve hukukî olmayan seviyesiz ve alçaltıcı muameleler nedeniyle, mağduriyetimden ve hukukun hiçe sayılarak ayaklar altına alınmasından kaynaklı olarak kendilerinden 15 Temmuz'un çok evvelinde şikâyetçi olduğum ve müdahili bulunduğum dava ise, Yargıtay 5. Ceza Dairesi'nde derdest olup, yargılanmalarına devam edilmekte...
Bakalım bu dava sonucunda da, yargı bu sahte kahramana ve şahsımın mağduriyetini birlikte oluşturan ve ozgürlüğumü kısıtlayan sözüm ona hakim ve savcı denilen terör örgütü mensubu diğer cengâver arkadaşlarına nasıl bir ilâve cezâ daha biçecek? Bekleyelim ve görelim. Sadistçe bir zevk ve sevinç duymuyorum; ama adaletin de yerini bulmasını ve kimsenin yaptığının yanına kâr olarak kalmamasını ve Ergenekon davalarının zâlimleri olarak gördüğum bu hâpis ve çirkin Fetöcü yapının ve yapıların, ülkemize ihânet edenlerin de cezasız kalmamasını istiyorum.
Diyorum ki; cemaat ve tarikat adı altında ve samimi inançların ötesinde örgütlenen ve özellikle kamuda alan bulan FETO felâketi ülkemize ve devletimize çok çok pahalıya mal olmuş ve eğer bilinirse çok hem de çok acı bir ders olmuştur. "Arkadaşlar, Efendiler ve Ey Millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczûplar memleketi olamaz. En doğru ve en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır. Medeniyetin emir ve tâlep ettiğini yapmak insan olmak için kâfidir" diyen Atatürk'ün, varlığımıza ve geleceğimize ışık tutan teşhis ve tespitlerini, başta devleti yönetenlerin geleceğimizin emniyeti açısından, saf ve temiz inançları kullanan benzer her tür bu şer yapıları ve yapılanmaları devletten uzak tutmaları görevleri icâbi elzemdir ve devletimiz için hayâtıdır.
Atatürk'ün; devletin kuruluşunda ortaya koyduğu ve devlet hayatında ve yönetiminde tarihì tecrübe ile sabit ve kaçınılmaz bu sosyolijik ve hukukî tesbitlerin akıldan çıkarılmaması gereken tarihî bir vasiyet ve devleti yönetenlere ve tüm topluma, yani hepimize yine tarihî bir ikaz olduğu asla ve asla unutulmamalıdır.
Devlet şu veya bu nedenle ve hiçbir hal ve şart altında, şerik (ortaklık) kabul etmez; edemez....