BölgeHaber Girişi : 01 Mart 2010 14:10

Savcı Cihaner için tahliye dilekçesi!..

Savcı Cihaner için tahliye dilekçesi!..
Ergenekon soruşturması kapsamında Erzurum'da tutuklu bulunan Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner'in tutukluluğuna avukatı Turgut Kazan, 3. kez itiraz etti.
Erzurum Ajans-Ergenekon soruşturması kapsamında Erzurum’da tutuklu bulunan Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner’in tutukluluğuna avukatı Turgut Kazan, 3. kez itiraz etti.
Cihaner’in avukatı Turgut Kazan, Erzurum adliyesine gelerek 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ne 3. itiraz dilekçesini verdi. Adliyeye girişi sırasında basın mensuplarına açıklama yapmayan Kazan, “Gelişmeleri hep birlikte bekleyip göreceğiz” demekle yetindi. Adliye çıkışında “Hukukun olduğu yerde umutların da olduğunu” kaydeden Kazan, gazetecilere itiraz dilekçesinden suret dağıttı.
İtiraz dilekçesinde ise ıslak imzadan Dursun Çiçek’e kadar şok açıklamalar yer aldı. Dilekçede şu bilgilere yer verildi: “Bugüne kadar sunduğumuz dilekçelerde, özellikle CMK’nın 250/3 maddesine vurgu yaparak, 251. maddenin ancak bu madde ile birlikte değerlendirilebileceğini açıklamaya çalıştık. Anayasanın 144. maddesinden başlayarak, yargıçlarla, savcılara yüklenen görevden dolayı veya görevi sırasında işlenmiş suçlarla kişisel suçlar için, 2802 sayılı yasanın gösterdiği yol izlenerek soruşturma
yapılabileceğini, 1. sınıfa ayrılmış olanların da Yargıtay’da yargılanabileceğini yazıp anlattık. Somut bir örnek olarak da İstanbul Özel Yetkili Savcılığı’nın 20. 04. 2009 günlü fezlekesini sunduk. Dayandığımız kuralların, yargıçlar, savcılar için, dolayısıyla hukuk devleti için tanınmış bir teminat olduğunu tekrarladık. Cumhurbaşkanı/Başbakan için, özel yetkili savcılıkça soruşturma başlatılıp özel yetkili mahkemece arama/gözaltı, tutuklama kararı verilmiş olsa, onların hukuksal değeri neysemüvekkilimle ilgili kararların da aynı değeri taşıyacağını, yani yok hükmünde sayılacağını anlatıp salıverilmesinin sağlanmasını istedik. Öyle anlaşılıyor ki, müvekkilime yöneltilen suçlamalar, onun savcı olarak yürüttüğü bir soruşturmaya dayanıyor.
Erzincan Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2007/6326 esasına kayıtlı bu soruşturma ile Dursun Çiçek’e ait olduğu söylenen belge arasında bağ kuruluyor ve devreye gizli tanıklar sokularak, üyelikti, tehditti, iftiraydı, sahtecilikti hepsi kurgulanan bir bütünün
parçaları oluyor. Ama, öne sürülenler hiç yerli yerine oturmuyor. Bir kere dosya numarası gösteriyor ki bilinen Erzurum soruşturması 2007 yılına aittir. Oysa, ıslak imza denilen bu belgenin tarihi, 2009 nisan veya mayıs ayıdır. Yani, bırakın inandırıcılık yanını bu iddia tam bir komedidir. Erzincan soruşturması ciddiye alınmış olacak ki başkanlığın ve Özel Yetkili Savcı Osman Şanal’ın ısrarıyla Erzurum’a gönderilince, Osman Şanal tarafından anayasayı ihlal suçuyla dava açılmış ve iddianame kabul edilmiştir.Bu durumda, Erzincan’da başlatılan soruşturmayı herhangi bir projenin parçası saymak, olacak şey değildir. Dursun Çiçek, Erzincan’a geldi görüştünüz deniyorsa (gelse de gelmese de kimseyi ilgilendirmez ama) geldiğini gösterir bir emarenin, örneğin THY’nin yolcu listesinin ortaya konulması ve görüşmesi iddiasının inandırıcı verilere dayanması gerekir. En önemlisi (dosyanın yetkisizlik ile İstanbul’a gönderildiği bilinmediği için) 18. 02. 2010 günü savcılığa sunduğumuz dilekçede, müvekkilimizin Ergenekon örgütü suçlamasıyla dinlendiğini açıklamıştık. Aylarca süren dinlemeye rağmen, Ergenekon suçlamasıyla ilgili bir kanıt ele geçirilemediği için ses kaydı ile çözüm tutanaklarının imha edildiğini bildirmiştik. Ve dinleme kararı örneği ile imha yazısı örneğini takdim etmiştik. Bu gerçek, müvekkilime yöneltilen suçlamanın delilsiz, dayanaksız olduğunu gösterir. Çünkü, dinlenme Ergenekon için yapılmıştır. Böyle bir ilişki olsa, (Dursun Çiçek’le görüşme iddiası dahil) bazı emarelerin saptanabilmiş olması
gerekir. Dolayısıyla, suçlama haksızdır, uydurmadır, kurgulamadır. Tabii bu kurgulama, biri soruşturmayı yürüten özel yetkili savcı Osman Şanal’la yaşanan sorunlar, diğeri İliç Savcısı Bayram Bozkurt’la ilgili suçlamalar için, müvekkilimin soruşturma yürütmüş olması gibi 2 ayrı temele dayanıyor. Bilindiği gibi, İsmailağa soruşturması, önce bakanlığın, sonra özel yetkili savcı olarak Osman Şanal’ın devreye girmesine yol açtı. Osman Şanal, ilk önce 10. 03. 2009 günlü yazıyı yazarak, ‘yüklenen suçun anayasal düzene karşı’ olduğunu belirtip dosyayı istedi. Sonra, kendini Erzincan Cumhuriyet Başsavcılğı’nın amiri sayarak, güvenlik birimlerine yazılar yazdığı gibi valilik makamına da bir yazı yazarak, bu tür suçlarda Erzincan Savcılğı’nın yetkisinin kaldırıldığını, yerel savcılığın kolluğa vereceği talimatın, hukuki dayanağı bulunmadığını belirterek, valiliğin desteğini beklediğini belirtti. Basına servis edilen sorulardan anlaşıldığına göre, gizli tanık (Munzur), Dursun Çiçek’in ocak ve şubat 2009′da Erzincan’a helikopterle geldiğini, bir heyet tarafından karşılandığını, havalimanında kendisini bekleyen özel araca alındığını, bir süre özel mekanda karşılayıcılarla çay içildiğini, sonra 3. Ordu Komutanlığına gidildiğini, orada Dursun Çiçek’in beklendiğini ve bekleyenlerle içeri götürüldüğünü söylemiş. Sonuç olarak, daha önceki dilekçelerimizde yer alan soruşturma ve tutuklamaya ilişkin vurgulamalarla, bu dilekçemizde anlatmaya çalıştığımız, gizli tanıklara dayalı ‘kuvvetli suç şüphesi’ ve ‘mevcut delil durumuna’ ilişkin açıklamalar ışığında, Özel Yetkili Başsavcı vekilinin tahliye yolundaki görüşü de dikkate alınarak, müvekkilimin CMK’nın 103/2 maddesi uyarınca salıverilmesini aksi takdirde itirazımızın 271/1 maddesi uyarınca duruşma yapılarak karara bağlanmasını diliyoruz.”
Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.