Üç ay önce bir yazı yazarak tarihi Erzurum evlerini konu alan fotoğraf sergisinden bahsetmiştik. Aynı konu gibi görülebilir, şaşırtıcı bir durum var. Tarihi evler, ilgili kanunlar gereğince korunmak zorunda. Koruma görevi ev sahiplerini olduğu kadar kamuyu da ilgilendiriyor.
Sergi davetiyesinin kapağında bir fotoğraf vardı. Ali Paşa Mahallesi Şahbender sokak ile Gazino sokağın kesişme noktasında yer alan konağın resmi basılmıştı. Sergi adını da bu evin ikinci kat penceresinin durumundan almıştı. Aşağı sarkan ancak düşemeyen bu pencere kanadı, serginin önderi Alpaslan Kotan için bir çığlığı ifade etmişti. Harika bir tespit. Bir eski yapı daha nasıl ifade etsin halini? Bu durum ev sahibi tarafından düzeltildi. Geçtiğimiz günlerde şehir dışında yaşayan ev sahipleri geldiler ve birkaç günlüğüne eve yerleştiler. Bir gün... Sokak önce doğalgaz şirketi tarafından kazıldı ve gaz boruları döşendi. Belediye ekipleri parke taş döşemeye başladılar. Küçüklüğü oralarda geçmiş bir kişi olarak çok iyi hatırlıyorum. O sokak elli yıl önce gene parke taşla köşeliydi. Birçok diğer benzerleri gibi asfalt yapıldı. Şimdi parke taşa dönülüyor. Eski taşlar oldukça eşit şekillendirilmiş gerçek yaşlardı ve bu nedenle yağmur, çamur, kar ve buza dirençliydi Asfalt gibi her baharda uğraşmak gerekmezdi. Şimdiki beton katkılı paket taşlar gibi de ufanmazdı ilk fırsatta. Ancak konumuz bu değil.
Zamanında Erzurum Müzesi tarafından tescil edilmiş ve şimdi Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu tarafından izlenen bir eski evden bahsediyoruz. Yıllar önce bu konuda tez hazırlayan Haşim Karpuz’un kitabında yer almış bir konak bu.
Konuyla ilgili İsmail Bingöl, Şahin Torun gibi duyarlı kişiler de yazılar yazdılar. Birim yazımıza ise şu mesajlar eklendi; Elif:“Çığlığı duyduk. emeği geçenlere teşekkürler. bu çılığı duymamak için kulaklarını tıkayıp gözlerini kapatanlardan tarih elbet hesap soracaktır”. Denizhan: “Aradığı şefkati Palandöken'in karlı kollarına,karlı göğsüne sokularak bulmuştur Erzurum. Bu yüzdendir, İMKANsızlıklara ve İMKANSIZlıklara karşı kırgın ama mağrur duruşu memleketimin ve memleketlimin...Açılan bu sergi bir nevi dertleşmedir aslında, memleketimle memleketlim arasında. Erzurum anlatır yüreğinin YIKILMAYA YÜZ TUTMUŞ yanlarını, biz hüzünleniriz...Yapacak çok şey vardır aslında İMKANsızlıklara ve İMKANSIZlıklara inat. En basiti ise gidip derdini dinlemek, derdine ortak olmak olsa gerek memleketimin... Böyle bir sohbet için çok çaba sarf ettiğini bildiğim Alparslan Kotan ve Hüseyin Kotan'a teşekkür ediyorum”. Özlem: “Özünü yitirmemek için verilen bu kadar çabayı takdir etmemek elde değil gerçekten...Emeği geçen herkese teşekkürler...”
Sergiden sonra, konuyu bilen kişilerin yönlendirmesiyle ev sahipleri yasal yerlere başvurarak onarım için gerekli parayı temin etme yolunu araştırdı, müracatı yaptılar. Buraya kadar işler olması gerektiği gibi gitti.
Bu Pazar ziyaretlerine gitmiştik. Sokaktaki düzenlemeler devam ederken, bahsedilen tarihi binanın giriş kapısı önünde bulunan, binaya ait bir ek olan sal taşı ile hemen yanındaki binek taşı yok olmuş, köşede yer alan diğer binek taşı da kayıplara karışmıştı.
Bir bina kapısıyla bacasıyla bütün değil midir? Binanın parçası olan, yüz yıldır duvarına bitişik duran binek taşının kime ne zararı vardı ki yok edildi? Amaç tarihi yaşatmaksa “eskiden insanlar evden çıkıp atlarına binerlerken bu taştan faydalanırlardı” denilemeyecek artık. Yarın biri de bacadaki loğ taşını gereksiz görür de yok ederse ne olacak? Damda biriken karlarla ilgili anlatılanlar nasıl anlaşılacak konuyu bilmeyenlerce? Bütün bunlara gerek mi yok?
Yazıyı yazarken bakmadığımı hatırladım. Acaba Alipaşa Camiinin yan tarafındaki binek taşı yerinde duruyor mu?
Bütün bunların konunun uzmanı olan, belediye binasını tarihi haline çevirmeye uğraşan Yakutiye belediye başkanı tarafından önemseneceğini umuyor ve bekliyoruz. O taşların yerine konması sadece ev sahiplerini değil, tarihseverleri de mutlu edecek.