Hayat her gün sürprizlerle doludur. Bu gün sağlam bir beden ile
yürüyenlerin, taşı sıksam suyunu çıkarırım diyenlerin, yarın tekerlekli
bir sandalyeye veya koltuk değneklerine mahkum olmaları ihtimal
dahilindedir.
Her ne kadar insanlar, doğarken ve ölürken eşittir
denilse de doğarken, yaşarken ve ölürken insanlar arasında bir eşitlik
olduğunu söylemek bir hayli zor.
Kimisi engelli dünyaya geliyor,
kimisi yaşarken engelli oluyor, kimisi yatakta ölürken, kimisi beton
mikserinin altında kalarak can veriyor.
Biz insanlarda, Kader dediğimiz olgu ile bu çelişkileri anlamaya çalışıyoruz.
Eğer
bir yakınımızda engelli varsa, veya kendi başımızdan bir olay geçmişse,hayatın bize sunmuş olduklarının farkındalığını ancak o zaman
kavrayabiliyoruz.
Bu gün Türkiye Sakatlar Derneği Erzurum Şubesinin Genel Kurul Toplantısındaydım.
Yaz saati uygulamasından dolayı, başlangıçta katılım az olsa da bir saat sonra salonun dolması yüzleri güldürdü.
İçerisi tekerlekli sandalyeleriyle ve koltuk değnekleri ile gelen engelli kardeşlerimizle doluydu.
Bir takım sıkıntılara rağmen bu insanların yüzlerindeki tebessüm ve aralarındaki muhabbet görülmeğe değerdi.
Akülü
arabası olanlara "Onun arabası var, güzel mi güzel" şarkısıyla veya
"lastiğin havası yok" gibi laf atarak yapılan takılmalar, görülmeğe
değerdi.
Ses cihazının ve etkili, yetkili kimselerin salonda
olmaması bir eksiklik gibi görünse de işin samimiyeti ve sadeliği
açısından çokta isabetli olmuştu diyebilirim.
Bir gün önce Kazım
Karabekir Spor Salonunda yapılan kardeşlik konserine katılanların ve
"Müminler ancak kardeştir" diyenlerin, engelli kardeşlerimizin yanında
olmadıklarını görünce, bu nasıl bir kardeşlik anlayışıdır diye kendime
sormadan edemedim.
Başkan Sadullah Efe ,1996 yılında bu derneği
kurduklarında tekerlekli sandalyenin nasıl bir manuel sistem olduğunu
dahi bilmediklerini, ilerleyen yıllar içerisinde engelli üyelerinin
sıkıntılarını belirli bir platforma taşıdıklarını, Yaşamlarını
kolaylaştırmanın mücadelesini verdiklerini, sadaka kültürü ile yapılan
yardımların kendilerini üzdüğünü ve engellilere yönelik çalışmaların
insan odaklı olarak düşünülmesini çok güzel ifade etti.
Başkan
Efe. Şehirde 17-18 civarında engelli derneğin bulunmasını, ülkedeki
siyasi partilerin çokluğu ile izah edip, gerçek STK mantığıyla
çalışanların ise çok az olduğunu vurguladı ve bu işi suiistimal
edenlerinde olduğunun altını çizdi.
Bu anlamlı kongrede,kadere
küskün,feleğe dargın engelli kardeşlerimizin günlük yaşamlarındaki
sıkıntılarını ve onlara rahat bir yaşam oluşturulması gerektiğini ve bu
konuda toplum olarak sorumluluklarımızın bulunduğunu bir kez daha
hatırlamış olduk.
Sosyal devlet olgusunun pratik hayata yansıdığı
gelişmiş ülkeler ile bu hassasiyetlerden uzak olan ülkelerin
engellilere verdikleri değeri bu toplantıda daha iyi kavrayıp, onların
yerine kendimizi koyup empati yapma fırsatı bulduk.
Cumhuriyet caddesinde gezen bir engelli kardeşimizin acil bir tuvalet ihtiyacını nasıl gidereceğini ,
tekerlekli sandalye kullanan bir kardeşimizin hangi camiye gidebileceğini düşündük.
Sohbet
esnasında, engellilere saygının az olduğunu, şehirdeki engellilerin
köydeki engellilere oranla daha şanslı olduklarını öğrenmiş olduk.
Geçirdiği bir trafik kazası neticesinde engelli olan şair Gürbüz Papağanla tanışmam benim için bu günün en güzel tesadüfiydi.
Duygularını
,arzularını sorunlarını, yaşadıklarını mısralara dökmüş olan Gürbüz
Papağan'ın toplantının sonunda okuduğu "Gün olur bizimde günümüz
doğar/Sabır ile şafak sökermiş anam/Cümle karanlığı ışığa boğar/Geceler
sabaha kadarmış anam" şiiri, engellilerin dünyası ile ilgili her şeyi
anlatmaya yetti.
Benim için oldukça anlamlı geçen bu kongrede,
üyelerinin güveniyle tekrar başkan seçilen kardeşim Sadullah Efe'yi ve
Yönetim Kurulunu tebrik ediyor, geçmiş dönemlerde bu dernekte görev
yapmış kardeşlerimize teşekkür ediyor, engelsiz bir dünya temennisiyle
yeni yönetime başarılar diliyorum.