Şair Nurullah Genç, programda yaptığı konuşmada, "Büyükşehir Belediyemizin bu tarihi Yakutiye Medresesi'nde böylesine güzel kültürel bir etkinlik gerçekleştirmesinden mutluluk duydum. Çocuklarımıza, atalarımızın ne yaptıklarını öğretmemiz gerekiyor. Çünkü geçmişini iyi bilmeyenin geleceği de olmaz. Yavaş da olsa bir uyanış bir yenilenme başladı. Tarihi eserlerin etrafı açılıyor, bu medresede aslına uygun etkinlikler düzenleniyor, inşallah bundan sonra daha güzel şeyler olacak. Allah bu güzel şeyleri yapan ve emeği geçen herkesten razı olsun" dedi. "Gökyüzünün öğrencisi olamayanlar, yeryüzünün öğretmeni olamazlar. Gökyüzünün öğrencisi olmak için ne yapmamız lazım? Sadece Ramazanlarda Kur'an-ı Kerim okumakla olmaz. Bunu yapalım ama üzerinde düşünmemiz lazım. Allah'ü Teâlâ öğüt almamızı buyuruyor. Öğüt almak için üzerinde düşünmemiz lazım" diyen Genç, şöyle devam etti: "Hiçbir sanat dalı yok ki, kaynağını Allah'tan almasın. Sanatın kaynağında, Allah'ın sıfatlarını mutlaka bilmemiz gerekiyor. Necip Fazıl Kısakürek, 'Anladım ki, sanat Allah'ı aramakmış' diyor. Bu arama işini nasıl yapacağız? Bunun üzerinde düşünmemiz lazım. Allah'ın zati ve subûti olmak üzere iki tür sıfatları var. Cenab-ı Hakk'ın zati sıfatları sadece kendisinde olan sıfatlarıdır. Subûti sıfatları ise hem kendinde olan hem de yarattıkları üzerinde insana yansıttığı sıfatlardır. Şiirin kaynağı Allah'ın kelam sıfatıdır. Allah heceye, redife, kelimeye ihtiyaç duymadan konuşur. Ama biz hece olmadan, kelime olmadan, bize öğretilmiş dil olmadan, Hazreti Âdem'e öğretilmiş şeyleri bilmeden konuşamıyoruz.
Peygamber Efendimiz (S.A.V.) zamanında müşrikler İslam'a ve Peygamber'e hakaret içeren şiir yazmaya başlıyorlar. Bunun üzerine Hazreti Peygamber Efendimiz, Müslüman olan şairlerden onlara cevap vermelerini istiyor. Bu mücadele içerisinde Şuara Suresi ve şairlerle ilgili ayetler iniyor. Bunları biz bilmek mecburiyetindeyiz. İslam Medeniyeti'nin insanlarıyız, Müslüman insanlarız. Şiirin, sanatın kaynağını, nereden geliyor, neden bir mücadele aracı oluyor bilmek zorundayız."
"ŞİİR AYNI ZAMANDA BİR SAVAŞ ARACIDIR"
Şair Nurullah Genç, şiirin bir savaş aracı olduğunu ifade etti. Genç, sözlerini şöyle sürdürdü: "Şiir, heyecanlarımız için, duygusal etkileşimlerimizi, irkilmelerimiz nakil etmek için kalemi elimize alarak yazacağımız ve sanki bunun için okuyacağımız metinden daha fazlasıdır. Bunu bilmemiz gerekiyor. Şiir aynı zamanda bir savaş aracıdır. Medeniyetimizin savaş aracı, inancımızın savaş aracıdır. Çünkü Peygamber Efendimiz devrinde öyle oluyor. Hasan Bin Sabit'e Hazreti Peygamber, 'Ey Hasan, sen de onlara karşı söyle' diyebiliyor. Hasan Bin Sabit, 'Peygamber Şairi' olarak anılıyor." Peygamber Efendimize yazılan naatlar hakkında da bilgiler veren Genç, "Diyanet İşleri Vakfı 1990 yılında Naat-ı Şerif Yarışması düzenlemişti. Yağmur şiirimiz Allah nasip etti büyük ödülü aldı, binlerce naat gelmişti" dedi. Yağmur şiirinin yazılış serüvenini de anlatan Genç, "Topkapı Otogarı'nda yaklaşık 4-5 saat bir otobüsün camında bekleyişten sonra biletin arkasındaki boşluğa, 'Sensiz, ufuklarıma yalancı bir tan düştü/ Sensiz kıtalar boyu uzayan vatan düştü/ Bir kölelik ruhuna mahkûm olunca gönül/ Yüzyıllardır dorukta bekleyen sultan düştü' diye yazmak nasip olmuştu" diyerek konuşmasını Yağmur Şiirini okuyarak bitirdi.